Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Ahmet Ümit edebiyatı 101

Ahmet Ümit edebiyatı 101

Ahmet Ümit edebiyatı 101 07 Temmuz 2025 - 04:07
Ahmet Ümit'in yarattığı evreni inceleyen Prof. Dr. Onur Bilge Kula ile "Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası - Romanları Üzerinden Bir Yazarı Okumak" kitabını konuştuk.
Nermin Mollaoğlu
nermin@kalemagency.com
 
Türkiye'nin en çok okunan yazarlarının başında geliyor, yarattığı Başkomiser Nevzat karakteri tam mânâsıyla bir edebiyat fenomenine dönüşmüş durumda, imza günlerinde uzayan kuyruklarsa her şeyin özeti gibi. Ahmet Ümit'ten söz ediyoruz elbette. Milyonlarca okuru olan Ahmet Ümit'i başka bir gözle okuyan biri daha var. Edebiyat kuramı, kültürel kimlik, Batı kültüründe oryantalizm ve Türk imgesi gibi konularında birçok çalışmaya imza atmış olan Prof. Dr. Onur Bilge Kula. "Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası - Romanları Üzerinden Bir Yazarı Okumak" kitabı Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Kula, "Ahmet Ümit’in yapıtlarının estetik-dilsel yetkinliklerinden ötürü, şimdiden zaman-üstü nitelik kazandığı söylenebilir," diyor. 
 
 
Onur Bilge Kula 
  
Bu kitabı yazma fikri nasıl doğdu? Ahmet Ümit’i incelemeye değer kılan temel yazınsal ya da düşünsel özellikler nelerdi sizin için?
 
Ahmet Ümit öteden beri düzenli okuduğum ve yapıtlarını yazın bilimsel açıdan değerlendirmeye çalıştığım yazarlardan biri. Ahmet Ümit’in yazınsal üretiminin başlıca özelliği estetik-dilsel niteliğinin yüksek olması ve okuyucuya/alımlayıcıya yeni düşünsel-estetik ufuk açması. Söz konusu nedenle, yazarın yapıtlarını dizgeli biçimde irdeleme ve kitaba dönüştürme düşüncem belirginleşti. “Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası” kitabı, bu düşüncenin ürünü. Nitelikli bir yazar, yapıtlarının estetik-yazınsal nitelikleriyle öne çıkar. İzlek-konu-malzeme seçimi ve bunu yazınsallaştırma sürecinde dil üzerinde yaptığı biçimlendirici çalışmalarla belirginleştirdiği özgün biçem ve yapıta içkinleştirdiği evrensel insanlık değerleriyle kendini tikelleştirir; bir başka anlatımla, diğer yazarlardan ayrımlaştırır. Her sanat dalı belli bir malzemeyi ya da malzemeleri biçimlendirir. Yazın ise dili biçimlendirmekle oluşur. Dolayısıyla yazınsal yaratımın malzemesi dildir. Dilin anlatım olanaklarını çoğaltan ve çoğullaştıran Ahmet Ümit bütün bunları belirgin bir yetkinlikle yapan bir yazar. Türkçenin çok anlamlılaşma özelliğini belirginleştiren ve boyutlandıran Ahmet Ümit’in betimleme ve serimleme tarzının belirgin özellikleri arasında okuyucuyu yapıtla bütünleşmeye yönelten bütünsellik, söylemsellik ve söyleşimsellik gibi özellikler de sayılabilir. Onun yapıtları, okuyucuya insanlaşma ve insancılaşma çağrısı niteliği taşır. 
 
Kitabı yazarken karşılaştığınız en büyük entelektüel ya da yöntemsel zorluk neydi? 
 
“Ahmet Ümit’in Yazınsal Dünyası” kitabını oluşturan yorumlama ve açımlama denemelerimden de görüleceği gibi, tasarımladığı yazınsal figürleri tarihsel-toplumsal koşulları gözeterek betimleyen Ahmet Ümit’in estetik-düşünsel derinliğinin yanı sıra, insancılık ve kültürel çoğulluğu oluşturan değerleri belirginleştirme ve böylece onların korunmasını ve gelecek kuşaklara aktarılmasına katkı yapma eğilimi, romanlarını çekicileştirmekte. Ahmet Ümit romanları, bilinmeyeni bilinirleştirme ve insancılık ilkesi uyarınca ayrımlaştırma çalışmasının ürünleridir. Bunlara özen göstermeye çalıştım. 
 
 
Ahmet Ümit’in romanlarında tarih, polisiye ve toplumsal eleştiri bir arada yer alıyor. Bu çok katmanlı yapı hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Tarihseli belirgin bir gerilimle anlatılaştırma, Ahmet Ümit’in yetkin yönlerinden biri. Ayrıca, Ahmet Ümit, öz yaşamında toplumcu ve insancıl düşüncelerin yerleşmesi ve yaşam tarzına dönüştürülmesi için savaşım veren bir yazar olduğu için toplumsal eleştiri, romanlarının belirgin özelliklerinden birini oluşturur. Toplum ve insan eleştirisi, Ahmet Ümit’in öznel deneyimlerinden süzülüp gelir ve estetik-yazınsal yetkinlikle bireşimlenir. Böylece, bu birikim önemli bir estetik nitelik kazanır. Söz konusu nedenlerle, Ahmet Ümit’in romanlarını salt polisiye roman olarak nitelendirmek, indirgemecilik, hatta yazınbilimsel bakımdan yetersizlik olur. Polisiye yönü öne çıkmakla birlikte, Ahmet Ümit bütün roman türlerini neredeyse her romanında bütünleştiren bir yazar.
 
Ahmet Ümit’in yazınında ideoloji, kimlik ve tarihsel hafıza nasıl şekilleniyor? Özellikle “Elveda Güzel Vatanım” ya da “Sultanı Öldürmek” gibi eserlerde bunu nasıl gözlemlediniz?
 
Diyalektik bilgi kuramını içselleştiren Ahmet Ümit, ilerici ve eleştirel düşünme geleneğinden geldiği için, romanlarında ideolojiyi saltlaştırmaz ve değişmez bir yapı olarak değil, tarihsel-toplumsal-kültürel ilerlemeye koşut olarak değişen ve yeniden biçimlenen bir kavram olarak anlatılaştırır. Onun bu yaklaşımı, 'tarihsel bellek' kavramı için de geçerlidir. Tarihsel olayların ve kişilerin manipülatif amaçlarla çarpıtılmaya elverişli olduğunu bilen Ahmet Ümit, yazınsallaştırdığı bütün izlekler gibi, anılan romanlarında da tarihsel bellek kavramını sorgulayıcı bir yaklaşımla ayrıştırır. Böylece, tarihsel olayların hem insanlığın ilerlemesi-gerilemesi açısından etkisini görülürleştirir hem de söz konusu olayları estetik-yazınsal bakımdan yoğunlaştırır ve böylece romanlarının gerilim özelliğini belirginleştirir. “Elveda Güzel Vatanım” ve “Sultanı Öldürmek” romanları, nitelikli romanlardır çünkü yazar bu romanlarda tarihsel olayların ve kişilerin yaşamları ve yazgılarıyla, toplumsal-kültürel ilerlemeye ya da gerilemeye yol açmalarını yazınsallaştırmıştır. Bu yazınsallaştırma tarzı, tarihsel ile toplumsalı bireşimlemeyi olanaklılaştırır.
 
     
Ahmet Ümit çoksatar bir yazar. Onun eserlerini eleştirel okuma açısından Türkiye’deki okur nasıl bir pozisyonda sizce?
 
Bir yazarın çok okunur yazar niteliği kazanması, yapıtlarının estetik-yazınsal niteliklerinin bir sonucudur. Türkiye’de Ahmet Ümit romanlarının geniş bir okur ilgisiyle karşılaşmasının pek çok nedeni var. Ahmet Ümit’in izlek ve uzam/mekân seçimi, kahraman tasarımı-kurgulaması ve Türkçeyi yetkinlikle estetikleştirerek, insancıl bir tutumla bunları anlatılaştırması, okuyucusunun sürekli çoğalmasına yol açmakta. Geniş okuyucu topluluğu, romanlarıyla kendilerini özdeşleştirdikleri Ahmet Ümit’i içtenlikle benimsemiştir. Böylece, Ahmet Ümit’in Türk yazın tarihinde yer alması ve tarihsel yazar niteliği kazanması olanaklılaşmıştır. 
   
Sizce edebi bir yapıtı sadece estetik değeriyle mi değerlendirmeliyiz, yoksa toplumsal işleviyle mi? Ahmet Ümit’i bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Bu sorunuz bana 'sanat, sanat için mi, toplum için mi?' tartışmasını anımsattı. Bu soru ya da sorun, yüzyıllardan beri estetik felsefesinde tartışılır. Söz konusu tartışmalar şöyle özetlenebilir: Bir yazınsal yapıt, hem estetik nitelikleri hem de toplumsal işleviyle değerlendirilebilir. Güzeli arama ve toplumsal yaşamda etkinleştirme, sanatın başlıca işlevidir. Sanat, güzeli belirginleştirme ve eleştirel bir yaklaşımla toplumsal-kültürel yaşamda öne çıkarma işlevinden vazgeçemez. Ayrıca, Marx’ın da vurguladığı gibi, sanat 'öz amaçtır.' Bir başka anlatımla, sanat başlı başına amaçtır, özü dışında amaç taşımaz. Bu nedenle, estetik nitelik taşımayan yapıt, sanat yapıtı olarak tanımlanmaz. Ayrıca, Heine, Gorki, Steinbeck, Brecht, Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Zülfü Livaneli, Ahmet Ümit gibi yazıncılar, yapıtlarında estetik nitelik ve toplumsal işlevi yetkinlikle bütünleştirir. Ahmet Ümit’in bütün yazınsal yaratımında belirginleşen ayrıcı özelliği, estetik nitelik ile toplumsal-kültürel işlevi büyük bir yetkinlikle bireşimlemeyi başarmasıdır. 
 
 
Ahmet Ümit
  
Ahmet Ümit’in kendi yazınsal anlayışına dair görüşleriyle sizin akademik tahlilleriniz örtüşüyor mu? Yoksa farklı bakışlarınız oldu mu? 
 
Her biri estetik-dilsel yetkinlik örnekleri olan yazınsal yapıtları, Ahmet Ümit’in düşünsel-duyumsal-yazınsal anlayışını ortaya koymakta. Bir yazın bilimci olarak benim yorumlama ve çözümleme denemelerim ile Ahmet Ümit’in yazınsal yaratımının büyük ölçüde örtüştüğünü söyleyebilirim. Ancak burada yazınbilimsel bir ilkeyi de vurgulamak isterim: Hiçbir okuma, hiçbir yorumlama ve çözümleme denemesi, nitelikli bir yazınsal yapıtı bütün yönleriyle serimleyemez. Bir yazınsal yapıtı bütünüyle çözümleme savı, o yapıtın tüketildiği savıdır ve bu asla gerçekleştirilemez. Böyle olduğu için de nitelikli yazınsal yapıtlar sürekli okunur ve böylece zaman-üstü bir nitelik kazanır. Her yapıtına başlamadan önce uzun bir araştırma ve bilgi toplama çalışması yapan Ahmet Ümit’in yapıtlarının da estetik-dilsel yetkinliklerinden ötürü, daha şimdiden zaman-üstü nitelik kazandığı söylenebilir. 
    
Sizce Türkiye’de edebiyat eleştirisinin geleceği ne durumda? Akademi ve kamuoyu bu tür çalışmalara yeterince alan açıyor mu?
 
Yazın, dili biçimlendirmek suretiyle yapılan bir sanattır. Bu bakımdan, yazın eleştirisi, hem sanat hem de dilsel biçem eleştirisidir. Dolayısıyla, yazın eleştirisi, daha açık anlatımla, yazın eleştirmeni de estetik nitelik taşımalı. Walter Benjamin’in tutarlı belirlemesiyle, yazın eleştirisi, eleştirdiği yazınsal yapıtın özünü ortaya çıkarmalıdır. Türkiye’de yazın eleştirisi alanında birtakım yetersizlikler olduğu açık. Henüz yazın eleştirisine ilişkin gelişkin bir terminoloji ya da kavram örgüsü bile olmaması, söz konusu yetersizliğin en somut göstergesi. Ayrıca, yazın eleştirisi, yazınsal yapıt tanıtımıyla karıştırılmamalı. Yazın eleştirisi alanında yapılması gereken çok iş olduğu söylenebilir. Yazınbilim bölümleri olan üniversitelerde yapılan araştırmaların ve verilen eğitimin yetersizliği ortada. Öz diline ve bu dilde üretilen yazına ilişkin bilgi eksikliği en büyük sorundur.