Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Barcelona Guitar Trio & Dance, AKM İstanbul ve CSO Ada Ankara’da
Barcelona Guitar Trio & Dance, AKM İstanbul ve CSO Ada Ankara’da
Flamenko gitarın sınır tanımayan enerjisini dansın canlı kıvılcımlarıyla birleştiren Barcelona Guitar Trio & Dance, 20 Aralık Cumartesi İstanbul AKM, 21 Aralık Pazar gecesi CSO Ada Ankara’da uzun süre hafızalardan silinmeyecek iki gece yaratmaya hazırlanıyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
İspanya’nın gölgeli sokaklarında başlayan, Katalan modernizminin görkemli mekânlarında serpilen ve şimdi Türkiye’nin en seçkin konser sahnelerinden AKM İstanbul ve CSO Ada Ankara’da tutuşmaya hazırlanan bir alev: Barcelona Guitar Trio & Dance.
Dünyaca ünlü üç gitarist Xavier Coll, Luis Robisco ve Ali Arango, yıllardır Barcelona’nın müzik kimliğini şekillendiren güçlü yorumlarıyla, İstanbul ve Ankara’da seyircinin karşısına çıkacaklar. Onlara sahnede, tıpkı Palau de la Música Catalana’daki gösterilerinde olduğu gibi, flamenko dansının ateşleyici gücünü taşıyan dansçılar ve zarif bir perküsyon dili eşlik edecek.
Konser programı ise başlı başına bir dünya haritası gibi:
Paco de Lucía’nın zamansız dokunuşları, Chick Corea’nın cazın sınırlarını eğip büken melodik zekâsı, Michael Jackson pop kültürünün evrensel enerjisi… Hepsi bu sahnede, tek bir bütünün parçaları hâline gelecek.
Barcelona Guitar Trio & Dance
Barcelona Guitar Trio & Dance, kökeni itibarıyla Barcelona’nın kültürel merkezinde, özellikle de Palau de la Música Catalana çevresindeki gitar ve flamenko sahnesinde şekillenmiş bir oluşum. Trio, Barcelona’da aynı sanatsal çevrede yer alan ve İspanyol gitarının farklı ekollerini temsil eden üç virtüözün ortak bir projede buluşmasıyla doğmuş: Xavier Coll, Luis Robisco ve Ali Arango.
Bu üç isim zaten Barcelona’nın klasik ve flamenko gitar çevrelerinde aktif olarak konser veren, ustalığı kabul görmüş sanatçılar. Aynı çevrede bulunuşları ve düzenli olarak aynı salonlarda -özellikle UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Palau de la Música Catalana’da- sahne almaları, zamanla ortak bir proje fikrinin filizlenmesine yol açtı. Üçlü, özellikle Paco de Lucía’ya adanan konser dizilerinde beraber çalarak bir araya geldi.
Bu çekirdek kadroya daha sonra iki flamenko dansçısı José Manuel Álvarez ve Carolina Morgado ve bir perküsyon ustası (Lucas Balbo eklendi. Böylece topluluk yalnızca bir gitar üçlüsü olmaktan çıkıp, flamenkonun hem müzikal hem sahnesel boyutunu bütünleyen çok katmanlı bir gösteriye dönüştü. Aynı yapı bugün hâlâ grubun imzası kabul ediliyor.
Topluluğun birleşmesini hızlandıran en önemli unsur, üç gitaristin de hem klasik hem flamenko hem de çağdaş repertuvara yatkın olmalarıydı. Bu ortak zemin Manuel de Falla’dan Federico García Lorca’ya, Chick Corea’dan Paco de Lucía’ya uzanan geniş bir dağarcığı uyumla icra edebilmelerini sağladı. Yakaladıkları uyum, kısa sürede uluslararası sahnelere taşındı ve grup Estonya’dan İsrail’e, Norveç’ten Güney Kore’ye, Türkiye’den ABD’ye kadar çok geniş bir turne ağına yayıldı.
Aynı şehirde kök salmış üç büyük gitaristin, flamenko dansı ve perküsyonla birleşen bir sahne estetiği yaratma arzusunun ürünü olarak ortaya çıkan Barcelona Guitar Trio & Dance’in her performanı, bu ortak kökün, birlikte büyüyen müzikal bir ağacın meyvesi gibi sahnede canlı bir organizma hâline geliyor.
Barcelona’nın sesini dünyaya taşıyan üç usta
Avrupa’dan Amerika’ya, Uzak Doğu’dan Akdeniz kıyılarına kadar 30’dan fazla ülkede sahne almış olan Xavier Coll, yalnızca bir gitar virtüözü değil, aynı zamanda klasik gitar geleneğinin İspanyol gitarı geleneğiyle kesiştiği noktada kendi sesini inşa etmiş bir müzisyen olarak öne çıkıyor. Sahnedeki varlığı teknik ustalığın ötesinde, zaman zaman bir oda müziği geleneğinin zarafetini, zaman zaman da sokak kökenli flamenkonun sıcak nefesini taşıyor. Barcelona’nın kültürel damarlarında yetişmiş bir sanatçı olarak Coll hem solo projeleri hem de Barcelona Guitar Trio içindeki rolüyle Katalan müzik dünyasının uluslararası temsilcilerinden biri hâline gelmiş durumda. Bir yandan da ESMUC’ta oda müziği eğitimcisi olarak genç müzisyenlere rehberlik ediyor; öğrencilerine yalnızca teknik değil, ‘müziğin iç sesi’ dediği ifade kabiliyetini de aktarmaya özen gösteriyor. Coll’u dinlerken hem zarif bir klasik anlatının hem de İspanyol gitarının sıcak, güneşli tınısının aynı bedende nasıl barınabildiğine tanık oluyorsunuz.
Küba doğumlu usta gitarist Ali Arango, flamenko ve klasik gitar dünya sahnesinin en parlak figürlerinden biri olarak kabul ediliyor. Arango’nun bugünkü ünü yalnızca derin bir müzikal sezgi ve benzersiz bir sahne enerjisinin değil, aynı zamanda gitar yarışmaları tarihinde neredeyse benzersiz bir başarı toplamış olmasının sonucu: 23 uluslararası ödül, bunun içinde 11 büyük birincilik. Üstelik bunlar herhangi bir yarışma değil -Francisco Tárrega, Andrés Segovia ve Alhambra gibi klasik gitar dünyasının “Everest” kabul edilen platformları… Bu yarışmalarda elde ettiği dereceler, Arango’nun hem teknik hem de tınısal çeşitlilik açısından çağının en güçlü gitar seslerinden biri olarak görülmesinin ardındaki nedenleri açıkça ortaya koyuyor. Arango’nun icrası, kimi zaman kararlı ve sert bir ifadeyi, kimi zaman da flamenkonun duygusal kırılganlığını taşıyor. Onu dinlerken, her nota sanki uzun bir kültürel hattın -Küba’dan İspanya’ya, oradan Avrupa sahnelerine uzanan bir melodik soy ağacının- içinden süzülüp geliyor.
Luis Robisco ise üçlünün “ritmik nabzı” olarak anılmayı hak eden gitaristi. Flamenko ile klasik gitarın iki ayrı teknik evrenini tek bir elde birleştirebilen ender müzisyenlerden biri olan Robisco, sahnedeki varlığıyla adeta canlı bir perdesiz vurmalı çalgı gibi davranabiliyor: parmak darbelerinin zamanlaması, akor geçişlerinin keskinliği ve ritmik aksanlarının belirginliği sayesinde, üçlünün tüm dramatik hattını bir arada tutan görünmez bir omurga yaratıyor. Robisco’nun çalımında hem eski İspanyol flamenkosunun toprak kokan çıplaklığı hem de çağdaş yorumcuların enerjik, modern teknik yaklaşımı hissediliyor. Onu dinlemek, yalnızca bir gitar performansını dinlemek değil; aynı anda tarihe, göç yollarına, sokak müziğine ve modern sahne estetiğine bakmak gibi çok katmanlı bir deneyim yaratıyor.
Dans ve perküsyon
Barcelona Guitar Trio & Dance’in sahne gücünü yalnızca gitaristler değil, onlarla birlikte nefes alıp veren dansçılar José Manuel Álvarez ve Carolina Morgado ile perküsyon sanatçısı Lucas Balbo oluşturuyor. Her biri kendi alanında uluslararası deneyime sahip olan bu üç isim, gösteriyi bir konser olmaktan çıkarıp bütünlüklü bir sahne sanatına dönüştüren yaratıcı omurga niteliğinde.
Flamenko sahnesinin en güçlü erkek dansçılarından biri olarak kabul edilen José Manuel Álvarez, yıllardır Barcelona’nın köklü tablao geleneğinden yetişmiş dansçılar arasında yer alıyor. Dansında yalnızca ritmik ustalık değil, flamenkonun kökenindeki dramatik bakışı taşıyan bir teatral yön de bulunuyor. Palau de la Música Catalana gibi dünyanın en prestijli salonlarında sergilediği performanslar, onun yalnızca teknik açıdan değil, sahnede bir hikâye anlatıcısı olarak ne kadar derin bir ifade alanı olduğunun göstergesi. Tek bir topuk vuruşuyla sahnenin nabzını değiştirebilmesi, yıllarca edindiği sahne disiplininin doğal sonucu.
Üçlünün dans tarafındaki diğer yaratıcı güç Carolina Morgado, flamenkonun ateşli dinamizmini zarafet dolu bir beden diliyle birleştiren dansçılardan biri. Uluslararası flamenko festivallerinde sahne almış olması, onun yalnızca teknik bir dansçı değil, aynı zamanda çağdaş flamenko yorumunun temsilcilerinden biri olduğunu gösteriyor. Morgado’nun sahnedeki varlığı, gitarların sert, ritmik akışına karşı pürüzsüz ama güçlü bir denge kuruyor; kol hareketlerinin akışkanlığı ile flamenkonun geleneksel el-kol estetiğini modern bir türde yeniden yorumluyor.
Topluluğun perküsyonisti Lucas Balbo, flamenko ritminin hem en geleneksel hem de en çağdaş ifadelerini sahneye taşıyabilen usta bir müzisyen. Balbo’nun eşlik tarzında dikkat çeken şey, gitarların melodik çizgisine körü körüne uymak yerine, onları bir üst düzeyde tamamlayan bir ritmik omurga inşa etmesi. Sahnede çaldığı cajón, palmas (el vuruşları) ve çeşitli vurmalı çalgılar, hem dansçıların bedenleriyle kurdukları ritmik iletişimi besliyor hem de gitarların dramatik yükselişlerine sıcak bir zemin yaratıyor. Balbo, gerek büyük sahnelerdeki gösterilerde gerek Barcelona’daki tablao performanslarında flamenko perküsyonunun modern yüzü olarak anılıyor.
Dünyayı gezen bir sahne estetiği
İki dansçı ve bir perküsyoncudan oluşanb u eşsiz üçlü, Barcelona Guitar Trio’yu oluşturan diğer üçlüyle birlikte Palau de la Música Catalana, Emirates Palace Abu Dhabi, Seoul Arts Theater, Tel Aviv Opera House gibi dünyanın çok kültürlü müzik merkezlerinde sahne aldı. Bu salonların birçoğu yalnızca akustik mükemmellikleriyle değil, aynı zamanda sanatçıların yorumunun evrensel düzeyde ne kadar güçlü olduğunun teyidiyle biliniyor.
Flamenko dansının enerjisi, perküsyonun içgüdüsel ritimleri ve üç gitaristin virtüözitesi birleştiğinde, ortaya klasik bir konserden çok daha fazlası çıkıyor: Bedenin, nefesin, ritmin ve melodinin aynı anda konuştuğu teatral bir deneyim.
Paco de Lucía mirası ve repertuvar
Barcelona Guitar Trio & Dance’in sahne estetiğini anlamak için, grubun sanatsal haritasında kaçınılmaz biçimde değişmez bir pusula gibi duran Paco de Lucía etkisini görmek gerekir. İspanyol gitarının modern çağdaki en büyük devrimcisi olarak kabul edilen Paco, yalnızca flamenkonun teknik sınırlarını genişletmedi; aynı zamanda bu müziğin duygusal dilini yeniden tanımlayarak onu dünya sahnesinde bağımsız bir anlatı biçimi hâline getirdi.
Üçlü, yıllardır Barcelona’da gerçekleştirdikleri konserlerde Paco’nun müziğini yalnızca çalmıyor; adeta yeniden dolaşıma sokup onun hikâyesine kendi yorumlarını ekliyor. Palau de la Música Catalana’da düzenlenen Paco de Lucía’ya adanmış özel konser serileri, grubun bir araya gelmesinin ve ortak bir müzikal anlatı kurmasının da temel motivasyonlarından biri oldu. Paco’nun “Entre dos Aguas”, “Zyryab” veya “Canción de Amor” gibi eserlerinin topluluk repertuvarındaki merkezi konumu da bu ilişkinin doğal bir sonucu.
Grubun Paco’ya bağlılığı bir taklit ya da müzikal ibadet değil; daha çok bir soy bağı, bir dil mirası. Paco’nun flamenkoyu klasik, caz ve Latin müzikle harmanlayan yaklaşımı, bugün Barcelona Guitar Trio’nun da izlediği yolun anahtar taşlarından biri. Chick Corea’nın “Spain” gibi caz eserlerini repertuvara almaları, flamenko gitarını popüler kültüre taşıyan Michael Jackson medley’sini yorumlamaları tam da bu mirasın modern izdüşümü.
Dansçılar José Manuel Álvarez ve Carolina Morgado da sahnede Paco’nun müziğinin bedensel karşılığını yaratıyor. Paco’nun ritmik devrimlerinden biri olan ve dans ile gitar arasında kusursuz bir ortak nefes yaratmayı hedefleyen yaklaşım, dansçıların bedenlerinde yeniden hayat buluyor. Aynı şekilde perküsyonist Lucas Balbo’nun ritmik dünyası da Paco’nun müziğinde sıkça karşımıza çıkan caz yaklaşımı, Afro-Latin vuruşlar ve flamenko’nun köklü compás estetiğiyle doğrudan akrabalık taşıyor.
Bir gösteriden fazlası
Barcelona Guitar Trio & Dance’in dünya sahnelerinde bu kadar güçlü bir iz bırakmasının nedeni, Paco de Lucía’nın flamenkoya kazandırdığı “geçişsellik” ruhunu kendi kuşaklarına tercüme etmeleri: Klasik ile halk müziği, caz ile flamenko, teatral dans ile virtüöz gitar…
Hepsi Paco’nun açtığı geniş yola işaret ediyor.
Bu nedenle 20 Aralık Cumartesi gecesi İstanbul Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda, 21 Aralık Pazar gecesi ise CSO Ada Ankara Ziraat Bankası Ana Salon’da duyulacak her akor, her arpej, her topuk vuruşu ve her dans adımı, doğrudan ya da dolaylı biçimde Paco’nun başlattığı büyük dönüşümün bugüne ulaşmış yankısı olacak.
İspanya’dan Türkiye’ye uzanan bu müzikal köprüde, Paco’nun ateşi hem sahnenin ritmine hem de izleyicinin belleğine sessiz ama güçlü bir temel atmış durumda.


