Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Berkay Altunyay “Yakamazsın”la geri döndü

Berkay Altunyay “Yakamazsın”la geri döndü

Berkay Altunyay “Yakamazsın”la geri döndü10 Eylül 2025 - 05:09
Yeni teklisi “Yakamazsın” ile müzikseverlere hem kırılgan hem dirençli bir ruh hali sunan Berkay Altunyay üretim sürecinden dijitalleşmeye, hayallerinden müzik endüstrisinin zorluklarına kadar pek çok konuda içtenlikle yanıt verdi.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
 
1999 yılında Ankara’da doğan, alternatif müzik sahnesinin genç ve üretken isimlerinden Berkay Altunyay, müziğe olan ilgisini henüz iki yaşındayken ailesinin desteğiyle keşfetti. Beş yaşında darbuka, sekiz yaşında ise gitar eğitimiyle müzik yolculuğuna adım atan Altunyay, lise yıllarında evine kurduğu küçük stüdyoda prodüksiyon ve vokal kayıtları üzerine çalışarak kendi tarzını geliştirdi. İlk şarkısı “Beni Bi’ Gör Artık” ile dikkat çeken sanatçı, “Olmazlara İnat” adlı parçasıyla milyonlara ulaşarak müzik dünyasında sağlam bir yer edindi.
 
Şimdilerde ise Berkay Altunyay, Sony Music Türkiye etiketiyle yayınlanan yeni single’ı “Yakamazsın”la dinleyici karşısına çıkıyor. Söz ve müziği kendisine ait olan şarkının düzenlemesini Ediz Aksay üstleniyor. Modern altyapısı, etkileyici melodisi ve Altunyay’ın kendi tasarladığı kapak görseliyle “Yakamazsın”, ilk andan itibaren dinleyiciyi içine çekmeyi başarıyor.
 
 
Sanatçı, şarkının yaratım sürecini şu sözlerle anlatıyor:
 
“Yakamazsın, kalbimde en derin yerden çıkan bir şarkı. İçinde hem kırılganlık hem de yeniden ayağa kalkma var. Dinleyen herkesin kendi hikayesinden bir parça bulacağına inanıyorum.”
Altunyay, bu şarkıyla birlikte uzun süredir üzerinde çalıştığı yeni projelerin de ilk adımını atıyor. Önümüzdeki dönemde peş peşe yayınlayacağı şarkılar ve konserlerle müzikseverlerle daha sık buluşmayı hedefliyor. “Yakamazsın”, duygusal derinliği yüksek, samimi bir pop şarkısı olarak sanatçının müzikal anlatım gücünü bir kez daha ortaya koyuyor. “Yakamazsın”, 29 Ağustos’tan itibaren tüm dijital platformlarda dinlenebilir oldu.
 
Farklı türleri harmanlayarak oluşturduğu hibrit tarzıyla hem dijital platformlarda hem sahnelerde dikkat çeken Berkay Altunyay’la Milliyet Sanat adına müziğin anlamını, üretim sürecini ve hayallerini konuştuk.
 
“Olmazlara İnat” ile geniş kitlelere ulaştınız. Bu şarkının sizin için özel bir anlamı var mı?
 
Olmaz mı? “Olmazlara İnat”ı ilk çıkardığımda gerçekten potansiyeline çok güvendiğim bir şarkıydı. Ama açıkçası ilk yedi sekiz ay boyunca hak ettiğini düşündüğüm derecede dinlenmedi. Bu durum insanı biraz demotive ediyor tabii ki. Sonrasında ise şarkı, o dönem hayalini bile kuramayacağım kitlelere ulaştı. Bu şarkı özel çünkü gerçekten kalbimizden hissettiğimiz ve emekle ortaya koyduğumuz şeylerin zamandan bağımsız bir şekilde değerine ulaşabildiğini gösterdi.
 
Farklı müzik türlerini harmanlayarak hibrit bir tarz oluşturuyorsunuz. Bu yaklaşımın sebebi nedir? Ne tarz müzikler dinliyorsunuz?
 
Çevremizde gördüğümüz her şey birbirinden ilham alarak değişiyor ve gelişiyor. Müziği bunun dışında tutmak neden olsun? Ürettiğimiz şey de aslında tüm tüketimlerimizin damıtılmış bir hali gibi geliyor bana. Çocukluğumdan beri çok farklı tarzlar dinledim, farklı kültürlerden insanlarla arkadaşlık etme fırsatım oldu. Bu yaklaşımımı biraz buna bağlıyorum. Bir de bana ait olanı daha değerli kılmak gibi bir dürtüm var.
 
Şarkı yazarken sizi en çok tetikleyen şey nedir?
 
Biraz klişe olacak ama beni gerçekten düştüğüm zamanlarda kaldıran, en basitinden en mutlu eden şey bir şeyler üretmek. Sadece söz yazmak değil müziğin prodüksiyon kısmıyla uğraşmak, orada bir şeyler ortaya çıkarmak da dahil. Hayatımın her anına üretimi dahil etmeye çalıştığım için aslında tetiklenmeye çok da ihtiyacım olmuyor.
 
Bugüne kadar yayınladığınız şarkılar arasında ‘bende yeri ayrı’ dediğiniz hangisi?
 
Hepsi benim çocuğum ama bazıları biraz daha çocuğum. “Olmazlara İnat” ile insanlara kendimi tanıtma fırsatı buldum ve bu şarkıyla tanınmak gerçekten güzel. Çünkü her sanatçı, kendini tanımlayabileceği bir şarkıyla tanınma şansını yakalayamıyor. Ama itiraf edeyim, biraz kötü bir manifest oldu; her şey zor yoldan ilerliyor.
 
“Bizden Olmaz” için de “Olmazlara İnat”ın başında hissettiğim gibi hissediyorum; bu şarkı hâlâ hak ettiği karşılığı almadı. “DERDO EP”sinin tamamını da söyleyebilirim; bir kere dinleyince kolay kolay vazgeçemeyeceğiniz şarkılar var içinde. “Haberi Bile Yok” da her dinlediğimde ‘iyi ki benim şarkım’ dediğim bir parça, o kadar keyifli oldu ki.
 
Yeni tekliniz “Yakamazsın”dan bahsedelim biraz…
 
“Yakamazsın” benim için biraz ‘Merhaba, tekrar…’ demek gibi. Bir senedir şarkı çıkarmıyordum, bu nedenle hem yakışır hem de biraz soft ama ‘ben buradayım’ diyen bir şey lazımdı. Merak etmeyin, bir daha böyle uzun aralar olmayacak.
 
Benim için sabah uyandığımda ilk dinlediğim şarkılar özeldir, ne çok karamsar ne de çok hareketli olurlar. “Yakamazsın” tam öyle bir şarkı oldu. Gizli gizli, şarkı bittiğinden beri her sabah ilk dinlediğim parça diyebilirim. Başlarda şarkının sözlerini açıp dinlemenizi öneririm, öyle daha anlamına kavuşacak.
 
 
Dijital platformların müzik üretimi ve tüketimi üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Platformlardan bağımsız olarak pandemiyle beraber üretim ve dolayısıyla tüketim çok arttı. Dinleyicilerin buna alışmasıyla beraber sektör de bu hızlı sürece ayak uydurmak zorunda kaldı. Bu durumu asla kötülemem; bence kısa sürede kaliteli bir şeyler üretilemez diye bir şey yok. Kısacası bugün baktığımızda, DSP’lerin sosyal medya platformlarından farkı kalmadı diyebilirim.
 
Türkiye’nin global müzik pazarındaki yerini nasıl görüyorsunuz?
 
Özellikle ekonomik durumlar nedeniyle Türkiye’de DSP’lerden alınan kazançlar çok düşük. Dil sebebiyle de globalde çok karşılık bulamıyoruz. Bu ikisi birleşince globalde yer edinmek zorlaşıyor. Çünkü promosyona yatırım yapmak ticari olarak mantıklı değil, yatırım yapılmayınca da globalde var olmak neredeyse imkânsız. Global stream olmayınca kazançlar düşük kalıyor ve kısır bir döngü oluşuyor.
 
Müzik endüstrisinde sizi en çok zorlayan şey ne oldu bugüne kadar?
 
Kreatif bir sektör olduğu için süreçlerin iyi ilerlemesi tamamen insanların duygu durumlarına bağlı gibi geliyor. Belirli doğrular ve yanlışlar çok somut değil. Bu nedenle yürütülen süreçlerin tamamı bana biraz ‘Allah’a emanet’ ilerliyor gibi geliyor. Oturup, plan program yapıp, buna uygun bir şekilde ilerlemek çok zor.
 
 
Müzik dışında gizlice keyif aldığınız bir uğraş ya da ilgi alanınız var mı?
 
Çok gizli sayılmaz ama bilgisayar oyunları oynamayı çok severim. Hatta bu oyunlar sayesinde tanıştığım dostluklarım var. Oyunda tartışırken tanıştığım bir arkadaşımın düğünü için yakında şehir dışına gideceğim.
 
Kariyerinize sıfırdan başlasaydınız, neleri farklı yapardınız?
 
Görsel tarafa daha çok odaklanırdım. Yüzümü tanıtmaya, insanlardan izole kalmaya çalışmak yerine daha fazla sosyal ortamlarda bulunurdum.
 
Gelecekte kendinizi müzikal anlamda nerede görüyorsunuz?
 
En başından beri hayalim, ayırt edilebilir ve kendine has bir isim bırakmak. Bugün bizim için Sezen Aksu, Cem Karaca ya da Serdar Ortaç ne ise yıllar sonra benzer bir şekilde anılabilmeyi umuyorum.