Besteleriyle yaşayan usta Cinuçen Tanrıkorur’un izinde
Türk müziğinin zarif mimarlarından Cinuçen Tanrıkorur, 9 Aralık Salı akşamı CSO ADA Ankara Bankkart Mavi Salon’da, unutulmaz eserleriyle yeniden hayat buluyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
Türk müziğinin modern çağda klasik üslubu koruyan en önemli isimlerinden biri olan, ud ve tambur ustası, üretken bir Türk klasik müziği bestecisi, müzikolog ve müzik gazetecisi Cinuçen Tanrıkorur, yalnızca besteleriyle değil müzik düşüncesiyle de bir dönemin estetik haritasını çizdi. 20 Şubat 1938’de İstanbul’da doğan Tanrıkorur, genç yaşta tamburun sesine kapıldı.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmasına rağmen müzik, onun hayatının merkezinde yer aldı. Bu ilgi hem icracı hem besteci hem de müzik yazarı olarak Türk sanat müziğinin en güçlü temsilcilerinden biri hâline getirdi.
Tanrıkorur, müziğe ilk olarak Münir Nurettin Selçuk'un öğrencisi olan amcası Mecdinevin Tanrıkorur aracılığıyla ilgi duydu. Ud’la ise annesi aracılığıyla tanıştı ve 14 yaşında beste yapmaya başladı. 22 yaşında İstanbul Radyosu'nda müzisyen olan ve İstanbul İtalyan Lisesi (Liceo Italiano Statale İstanbul) mezunu olan Tanrıkorur, daha sonra İstanbul'da mimarlık eğitimi aldı ve Ankara'ya yerleşerek devlette mimar olarak çalıştı. Tambur icrasındaki ustalığıyla tanınsa da Türk müziğinin eğitimi için ud metodu yazarak saz geleneğinin sürekliliğine katkıda bulundu. Ud için yazdığı metot, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu tarafından ödüle layık görüldü.
Uzun yıllar TRT'ye verilen müzik eserlerini inceleyen komisyonun başkanlığını yapan Tanrıkorur, müzik hayatı boyunca hem enstrümantal hem de sözlü olmak üzere 505 beste yaptı. Klasik müzik geleneğinin en büyük çağdaş Türk bestecilerinden biri olarak kabul edilen sanatçı Makam Şedd-i sabâ adında yeni bir makam yarattı ve bunu altı parçadan oluşan bir klasik fasılda gösterdi. Şedd-i Sabâ, Zâvil-aşiran ve Gülbûse makamlarını bir araya getirerek oluşturduğu eserlerin yanı sıra, bu makamlarda klasik fasılları da bulunuyor. 1986'da Fransız Devlet Radyosu’nca LP'si yapılan ilk Türk sanatçısı unvânına sahip olan ve Münir Nurettin Selçuk'tan sonra Yahya Kemal’in şiirlerini en çok besteleyen ikinci kişi olan sanatçının Feyzi Halıcı şiirlerinden çok fazla bestesi mevcut.
Udda sahip olduğu mûsiki birikiminin yardımıyla kısa zamanda öne çıkmayı başardı ve bu konuda en çok Yorgo Bacanos’tan etkilenerek, zaman içerisinde Ûdî Nevres ve Şerif Muhittin Targan gibi udda kendine özgü bir tarz ortaya koydu. Klasik tambur tavrına yakın, net ve parlak mızrap vuruşlarıyla çok melodi elde edilmesinin amaçlandığı bu tavırda, sağ elden çok sol el etkili olup sol elle klavyede verilen nüanslar orijinaldir. Taksimlerinde ve eser icralarında yüksek hız pek görülmez. Ud icrası kendi ifadesiyle, “Bir tür tambur, biraz gitar, belki bağlama esintileri taşıyan, ağırlıklı olarak tambur üslûbunun etkisi altında kalmış, udla tambur arası, halk mûsikisini de çok sevdiğini belli etmeye çalışan karışık bir üslûptur.”
Cinuçen Tanrıkorur; mûsikinin her milletin kendi öz kültüründe şekillenen bir duygu-düşünce, her kültürün tarih, inanç ve geleneklerini anlatan kendi mantık, estetik ve semantiği içinde konuştuğu özel bir dil olduğunu söyler. Müzik anlayışı, klasik Türk musikisinin derinlikli makam yapısını modern bir duyarlılıkla buluşturur. Geleneksel formu korurken yenilikçi bir ifade arayışı, eserlerinde belirgin bir çizgi olarak karşımıza çıkar. Bestelerinde hem söz hem melodi, zarif bir dengeyle kurulur; her eser, bir duygunun ince işlenmiş mimarisi gibidir. “Günaydınım”, “Nar Çiçeğim”, “Sevdiğim” gibi şarkılar, bu zarafetin en bilinen örnekleri olarak hâlâ dillerde.
Bir ömürlük repertuvar
Tanrıkorur’un üretimi, yalnızca şarkılarla sınırlı değil; saz eserleri, taksimler ve klasik formlar sanatçının müzikteki geniş ufkunu gösterir. Tambur icrasındaki ustalığı, bestelerinin ruhunu belirleyen temel unsurlardan biridir. Geleneksel makamların içinde dolaşırken, her notada kişisel bir ifade arayışı hissedilir. Bu nedenle eserleri hem konservatuvar repertuvarında hem de sahnelerde özel bir yer tutar.
Türk musikisinin geleneksel makam yapısını korurken, eserlerinde yenilikçi bir ifade arayışını sürdüren yaklaşımı sanatçıyı yalnızca bir besteci değil aynı zamanda bir müzik filozofu hâline getirdi. Yazdığı makaleler ve kitaplar, Türk müziğinin teorik temellerini ve estetik boyutlarını derinlemesine ele alır. “Makamdan Şarkıya”, “Müzik ve Medeniyet” gibi eserleri, Türk müziğinin teorik ve estetik boyutuna dair temel kaynaklar arasında gösterilir.
Ankara Radyosu'nda Türk Müziği bölümü müdürlüğünün yanı sıra Selçuk Üniversitesi'nde müzik öğretmenliği de yapan Tantrıkorur 28 Haziran 2000 tarihinde İstanbul’da 62 yaşında hayata veda etti. Uzun yıllar mücadele ettiği kanser ve genetik böbrek hastalığı sebebiyle 1989’da tedavi için ABD’ye gitmiş, böbrek nakli olmuş ve toplam sekiz ameliyat geçirmişti. Vefatından önce Marmara Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi görüyordu.
Amerika’da bulunduğu dönemde 117 eser daha besteleyen Çiuçen Tanrıkorur, Maryland ve Princeton üniversitelerinde konferanslar verdi. Ölümünden kısa süre önce, hasta yatağında “Yâ Rabbi, bana sıhhat ver, şu sahipsiz memleketim için biraz daha çalışayım” dediği nakledilir.
Ankara’da Tanrıkorur’a saygı gecesi
9 Aralık 2025 Salı akşamı, Bankkart Mavi Salon’da gerçekleşecek konser, Çinuçen Tanrıkorur’un müziğini yeniden yaşatmak için özel bir buluşma olacak. Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun solistleri Özlem Azılıoğlu ve İbrahim Acer, usta bestecinin eserlerini sahneye taşıyacak. Her şarkıda, Tanrıkorur’un zarif üslubu ve klasik musikinin estetik derinliği yeniden duyulacak. Konserin repertuvarında “Günaydınım”, “Nar Çiçeğim”, “Sevdiğim” gibi unutulmaz eserler yer alıyor. Bu eserler, yalnızca bir müzik dinletisi değil; Türk müziğinin kökleriyle kurulan bir bağın canlı tanıklığı olacak.
Türk müziğinde bir dönemin ruhunu taşıyan, aynı zamanda geleceğe ışık tutan bir isim olan Cinuçen Tanrıkorur’un besteleri bir kültürün zarif dili, bir sanat anlayışının sürekliliği. Bu konser, Tanrıkorur’un müziğini yeniden hatırlamak, onun sesini bugünün sahnesinde duymak için eşsiz bir fırsat.


