Beyoğlu'nun İnci'si söndü
Yoldan geçerken tahliyeyi görüp, neler olduğunu basın mensuplarına soran vatandaşlar da İnci Pastanesi’nin korkulan ama gerçekleşmeyeceği umulan tahliyesinin şaşkınlığı içindeydiNİL KURAL
Dün, ekonomik nedenlerle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bilinen Beyoğlu Sineması’ndan çıktığımda, kapanmasından korkulan bir başka sembol mekanın önünde tuhaf bir hareketlilik vardı. Nakliye kamyonları sıra sıra Cercle d'Orient Binası’nın önüne dizilmişti. 1944’de Lucas Zigoridis tarafından kurulan, yaklaşık 70 yıldır Beyoğlu’nun gözde mekanlarından biri olan İnci Pastanesi, tahliye ediliyordu. Kamyonların, İstiklal Caddesi’nin trafiğe kapalı olduğu bu öğle saatlerinde, pastanenin önünde bulunma nedeni buydu.
Sessiz bir tahliye değildi. Pastanenin önünde büyük bir kalabalık vardı. Öfkeli ve üzgün insanlar... Görüş almaya çalışan basın mensupları, kameralar, Emek Sineması’nı yıkacak projeye ilk gününden itibaren itiraz eden Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı ve odanın avukatı Can Atalay da pastanenin önündeki kalabalığın arasındaydı. Yoldan geçerken tahliyeyi görüp, neler olduğunu basın mensuplarına soran vatandaşlar da İnci Pastanesi’nin korkulan ama gerçekleşmeyeceği umulan tahliyesinin şaşkınlığı içindeydi. Yağan yağmura rağmen bekleyiş sürdü. Yanıma, olayları gören bir turist yanaştı, neler olduğunu merak ediyordu. Anlattım, o da kalabalıktan uzun süre ayrılmadı, çektiği fotoğraflarla bu üzücü tahliyenin kanıtlarını dünyanın kimbilir hangi köşesine taşıyacaktı...
Olayı protesto eden sivil toplum kuruluşları temsilcileri de İnci’yi yalnız bırakmadı. Derken, pastane çalışanlarından biri, pastanenin tatlılarını dağıtmaya başladı. İnci Pastanesi’nin ünlü tatlılarını tatmak isteyenler, pastaneyi açık olduğu her saatte doldurur, bu lezzetler için uzun sıralar beklemekten çekinmez. Ama tahliye nedeniyle dağıtılan bu son tatlılara kalabalıkta kimsenin eli gitmedi.
Herkes şemsiyeleriyle pastanenin önünde beklerken, arada öfkeli bağırışlar, pastanenin içinde çıkan olaylar, en çok da deklanşör seslerinin duyulduğu hüzünlü sessizliği dağıtıyordu. Nitekim gerilim artınca, kalabalığa polisler de katıldı. Tahliye ekipleri, kalabalığı iterek İnci Pastanesi’nin eşyalarını özel bir nakliyat firmasına ait bir kamyona yüklerken, sivil toplum kuruluşları protestocularından biri tahliyeyi gerçekleştiren işçilerin çalışma izni olmadığını belirtti ve basından bunu sorgulamasını istedi. Ancak işçiler sorular karşısında sessizliklerini koruyup, eşyaları yüklemeye devam etti. Dakikalar geçip, kalabalık yüzünden tahliye zorlaşınca, polisler bekleyen insanları zorla uzaklaştırdı. Pastanenin kapısına iyice yaklaştırılan kamyona İnci Pastanesi’nin eşyalarından son kalanlar yüklendi.
70 yıllık bir tarihin bitişine şahitlik ederken, herkesin aklında ve laf aralarındaki konuşmalarda bir konu daha vardı: Proje uygulanmaya başladığında kaybedeceğimiz Emek Sineması…
İnci için ne dediler?
Selim İleri: İnci Pastanesi İstanbul’un gerçek sembollerinden birisiydi. Ama İstanbul’un altı asırlık siluetini birkaç hafta içerisinde değiştirebildiğimize göre İnci’nin ortadan kaldırılmasını da çok doğal karşıladım.
Ahmet Ümit: Bu şehirde yaşayan vatandaşlarda ve daha çok da yöneticilerde büyük bir eksiklik var. Yaşadıkları şehrin kendileriyle birlikte kurulduğunu zannediyorlar. Bu bir tür cehaletten kaynaklanıyor. Burası 2 bin 700 yıllık tarihi bir şehir. Beyoğlu da bu şehrin 400-450 yıldır en önemli mekanlarından, simgelerinden biri. İnci pastanesi ise Beyoğlu’nun ayrılmaz parçalarından biri. Buralarda değişiklik, dönüşüm yaparken, bunlar çok dikkatli ele alınmalı. Cercle d’Orient, Emek Sineması ve İnci Pastanesi’nin olduğu çok önemli bir bina ve burayı korumak gerekiyor. Burada bulunan mekanlara dokunulmazlık gerekiyor. Bunlar giderse ne olur? Bunlar gidince insanlarımızda bellek olmuyor. Bellek olmayınca da karaktersiz bir topluluk oluyor. Eski binaları, kültürü korumak bizim karakterimizle ilgili bir meseledir. Bunu yapanlar en büyük kötülüğü yapıp, köklerimizi kesiyorlar. “Beyoğlu Rapsodisi” romanımı 2003’de yazdım. Bunu niye yazıyorsun dediler. Beyoğlu’nda anıt binalar var en azından bu romanda kayıtları kalsın dedim. İnci Pastanesi o romanda kayıt olarak kalacak şimdi.
Sevin Okyay :Emek Sineması için üzülüp, bir şeyler yapmaya çalışırken, İnci Pastanesi'nin de bu felaketin bir parçası olacağı hiç aklıma gelmemişti. Kamer İnşaat'ın açtığı tahliye davası sonuçlanmış. Tahliyeye tanık olan bir arkadaş çok acıklı olduğunu söyledi. Ne denir ki? Gerçekten çocukluğumuzun bir parçasıydı. Özellikle İnci'de profiterol yeme alışkanlığı aile mirası olduğu için, her kuşağın da geçmişinin bir parçası sayılır. Üzücü ve uzun süreli grev (direniş miydi yoksa?) dönemlerinde de oradaydık, bu sefer işçilerle birlikte. Gene hayatımızın bir parçası elimizden alınacak üzüntüsü içindeydik. Şehirler, aslında bütün mekânlar, kişiliklerinden böyle böyle sıyrılıyor işte. Onlara tat, lezzet, önem veren şeyler söküle söküle alınıyor. Çok üzgünüm.
Dün, ekonomik nedenlerle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bilinen Beyoğlu Sineması’ndan çıktığımda, kapanmasından korkulan bir başka sembol mekanın önünde tuhaf bir hareketlilik vardı. Nakliye kamyonları sıra sıra Cercle d'Orient Binası’nın önüne dizilmişti. 1944’de Lucas Zigoridis tarafından kurulan, yaklaşık 70 yıldır Beyoğlu’nun gözde mekanlarından biri olan İnci Pastanesi, tahliye ediliyordu. Kamyonların, İstiklal Caddesi’nin trafiğe kapalı olduğu bu öğle saatlerinde, pastanenin önünde bulunma nedeni buydu.
Sessiz bir tahliye değildi. Pastanenin önünde büyük bir kalabalık vardı. Öfkeli ve üzgün insanlar... Görüş almaya çalışan basın mensupları, kameralar, Emek Sineması’nı yıkacak projeye ilk gününden itibaren itiraz eden Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı ve odanın avukatı Can Atalay da pastanenin önündeki kalabalığın arasındaydı. Yoldan geçerken tahliyeyi görüp, neler olduğunu basın mensuplarına soran vatandaşlar da İnci Pastanesi’nin korkulan ama gerçekleşmeyeceği umulan tahliyesinin şaşkınlığı içindeydi. Yağan yağmura rağmen bekleyiş sürdü. Yanıma, olayları gören bir turist yanaştı, neler olduğunu merak ediyordu. Anlattım, o da kalabalıktan uzun süre ayrılmadı, çektiği fotoğraflarla bu üzücü tahliyenin kanıtlarını dünyanın kimbilir hangi köşesine taşıyacaktı...
Olayı protesto eden sivil toplum kuruluşları temsilcileri de İnci’yi yalnız bırakmadı. Derken, pastane çalışanlarından biri, pastanenin tatlılarını dağıtmaya başladı. İnci Pastanesi’nin ünlü tatlılarını tatmak isteyenler, pastaneyi açık olduğu her saatte doldurur, bu lezzetler için uzun sıralar beklemekten çekinmez. Ama tahliye nedeniyle dağıtılan bu son tatlılara kalabalıkta kimsenin eli gitmedi.
Herkes şemsiyeleriyle pastanenin önünde beklerken, arada öfkeli bağırışlar, pastanenin içinde çıkan olaylar, en çok da deklanşör seslerinin duyulduğu hüzünlü sessizliği dağıtıyordu. Nitekim gerilim artınca, kalabalığa polisler de katıldı. Tahliye ekipleri, kalabalığı iterek İnci Pastanesi’nin eşyalarını özel bir nakliyat firmasına ait bir kamyona yüklerken, sivil toplum kuruluşları protestocularından biri tahliyeyi gerçekleştiren işçilerin çalışma izni olmadığını belirtti ve basından bunu sorgulamasını istedi. Ancak işçiler sorular karşısında sessizliklerini koruyup, eşyaları yüklemeye devam etti. Dakikalar geçip, kalabalık yüzünden tahliye zorlaşınca, polisler bekleyen insanları zorla uzaklaştırdı. Pastanenin kapısına iyice yaklaştırılan kamyona İnci Pastanesi’nin eşyalarından son kalanlar yüklendi.
70 yıllık bir tarihin bitişine şahitlik ederken, herkesin aklında ve laf aralarındaki konuşmalarda bir konu daha vardı: Proje uygulanmaya başladığında kaybedeceğimiz Emek Sineması…
İnci için ne dediler?
Selim İleri: İnci Pastanesi İstanbul’un gerçek sembollerinden birisiydi. Ama İstanbul’un altı asırlık siluetini birkaç hafta içerisinde değiştirebildiğimize göre İnci’nin ortadan kaldırılmasını da çok doğal karşıladım.
Ahmet Ümit: Bu şehirde yaşayan vatandaşlarda ve daha çok da yöneticilerde büyük bir eksiklik var. Yaşadıkları şehrin kendileriyle birlikte kurulduğunu zannediyorlar. Bu bir tür cehaletten kaynaklanıyor. Burası 2 bin 700 yıllık tarihi bir şehir. Beyoğlu da bu şehrin 400-450 yıldır en önemli mekanlarından, simgelerinden biri. İnci pastanesi ise Beyoğlu’nun ayrılmaz parçalarından biri. Buralarda değişiklik, dönüşüm yaparken, bunlar çok dikkatli ele alınmalı. Cercle d’Orient, Emek Sineması ve İnci Pastanesi’nin olduğu çok önemli bir bina ve burayı korumak gerekiyor. Burada bulunan mekanlara dokunulmazlık gerekiyor. Bunlar giderse ne olur? Bunlar gidince insanlarımızda bellek olmuyor. Bellek olmayınca da karaktersiz bir topluluk oluyor. Eski binaları, kültürü korumak bizim karakterimizle ilgili bir meseledir. Bunu yapanlar en büyük kötülüğü yapıp, köklerimizi kesiyorlar. “Beyoğlu Rapsodisi” romanımı 2003’de yazdım. Bunu niye yazıyorsun dediler. Beyoğlu’nda anıt binalar var en azından bu romanda kayıtları kalsın dedim. İnci Pastanesi o romanda kayıt olarak kalacak şimdi.
Sevin Okyay :Emek Sineması için üzülüp, bir şeyler yapmaya çalışırken, İnci Pastanesi'nin de bu felaketin bir parçası olacağı hiç aklıma gelmemişti. Kamer İnşaat'ın açtığı tahliye davası sonuçlanmış. Tahliyeye tanık olan bir arkadaş çok acıklı olduğunu söyledi. Ne denir ki? Gerçekten çocukluğumuzun bir parçasıydı. Özellikle İnci'de profiterol yeme alışkanlığı aile mirası olduğu için, her kuşağın da geçmişinin bir parçası sayılır. Üzücü ve uzun süreli grev (direniş miydi yoksa?) dönemlerinde de oradaydık, bu sefer işçilerle birlikte. Gene hayatımızın bir parçası elimizden alınacak üzüntüsü içindeydik. Şehirler, aslında bütün mekânlar, kişiliklerinden böyle böyle sıyrılıyor işte. Onlara tat, lezzet, önem veren şeyler söküle söküle alınıyor. Çok üzgünüm.
