Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Beyrut’un asi Blues çığlığı

Beyrut’un asi Blues çığlığı

Beyrut’un asi Blues çığlığı 06 Kasım 2025 - 12:11
Ortadoğu’nun en özgün rock gruplarından The Wanton Bishops, 6 Kasım gecesi saat 21.30’da Paribu Art sahnesinde İstanbul’a elektrik yüklü bir enerji getirmeye hazırlanıyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
 
The Wanton Bishops, Nader Mansour’un öncülüğünde kurulduğunda, müzik sahnesine yalnızca bir grup değil, bir kültürel manifesto kazandırdı. Mansour’un kişisel yolculukları ve Beyrut’un çok katmanlı kültürel dokusu, grubun müziğine hem derinlik hem de özgünlük kattı. Delta blues’un köklerinden beslenen müzik, psikedelik dokular ve elektronik ritimlerle harmanlanarak dinleyiciyi hem geçmişe hem geleceğe taşıyor.
 
Nader Mansour 
 
1983 doğumlu Nader Mansour Beyrutlu bir müzisyen, şarkıcı, gitarist, armonika sanatçısı ve aynı zamanda söz yazarı. Mansour, müzik kariyerine başlamadan önce Paris’te Paris School of Business’ta finans eğitimi aldı, ardından kariyerini tamamen değiştirme kararı vererek CIM Ecole de Jazz’da caz ve çağdaş müzik eğitimi aldı. Bu dönüşüm, müziğe olan tutkusunu profesyonel bir yola soktu. Mansour’un müziği, Amerikan blues geleneği ile Ortadoğu’nun kültürel dokusunu harmanlayan bir kimlik taşıyor. DJ, prodüktör ve şair olarak da üretim yapan Mansour, 2018’de “Lastoucha3iran” adlı bir Arapça şiir kitabı yayımladı.
 
The Wanton Bishops
 
Grup, 2011 yılında Beyrut’ta Nader Mansour ve gitarist Eddy Ghossein’in tesadüfi bir karşılaşmasıyla doğdu. İkili, bir blues barının önünde yaşanan bir kavga sonrası tanıştı; bu olay, aralarında güçlü bir dostluk ve müzik ortaklığı başlattı. Başlangıçta Muddy Waters ve Junior Kimbrough gibi blues efsanelerinin parçalarını çalan bir cover grubu olarak sahne aldılar. Bir buçuk yıl süren bu dönemden sonra kendi şarkılarını yazmaya başladılar ve The Wanton Bishops adını seçtiler. Grup ismi, Marquis de Sade’dan ilhamla ‘wanton’ (nedensiz şiddet) ve ‘bishops’ (piskoposlar) kelimelerinin birleşiminden oluştu; bu, hem kaosu hem de düzeni simgeliyordu.
 
 
Müzikal yolculuk ve tarz
 
İlk EP’leri “Bad Rhyme” (2012) ve çıkış albümleri “Sleep With The Lights On” (2012), Delta blues’un köklerine sadık bir sound ile dikkat çekti. Ardından gelen “Nowhere Everywhere” (2016), elektronik ve psikedelik dokularla zenginleşen bir müzikal evrimi ortaya koydu. 2023’te uzun bir aradan sonra son albüm “Under The Sun” yayınlandı. “We Are One” gibi parçalar, politik ve toplumsal mesajlarla grubun müziğini güçlü bir anlatıma dönüştürdü. Spotify ve Apple Music’te milyonlarca dinlenme alan parçalar, The Wanton Bishops’u küresel müzik sahnesinde farklı bir konuma yerleştirdi.
 
“Under The Sun”
 
The Wanton Bishops’un 2016’daki “Nowhere Everywhere” EP’si ile 2023’teki “Under The Sun” albümü arasında uzun bir ara vermesinin temel nedeni, grubun müzikal yönünü yeniden tanımlama süreci ve Nader Mansour’un kişisel yolculuklarıydı. Mansour, bu dönemde Beyrut’un değişen sosyo-politik atmosferinden etkilenerek müziğe daha derin bir kültürel ve politik anlam katmak istedi. Ayrıca grup, dünya turneleri ve büyük festivallerde sahne alarak uluslararası görünürlüğünü artırdı. Bu süreçte Mansour, elektronik unsurlar ve Ortadoğu melodilerini blues-rock ile harmanlayan yeni bir sound üzerinde çalıştı.“Under The Sun” bu uzun aranın bir sonucu olarak ortaya çıktı; albüm, Beyrut’a bir müzikal aşk mektubu niteliğinde ve hem kişisel hem toplumsal hikâyeleri güçlü bir şekilde yansıtıyor. Yani bu ara, bir duraklama değil; grubun kimliğini yeniden inşa ettiği yaratıcı bir dönemdi. 
 
 
“Under The Sun” (2023), blues-rock ile Ortadoğu melodilerini harmanlayan bir yapıya sahip. Albümde yer alan çalışmalardan açılış parçası “Don’t You Touch The Radio” blues-rock enerjisiyle dikkat çekiyor. “Beirut”, Mansour’un memleketine yazdığı müzikal bir mektup hem nostaljik hem güçlü bir parça. “Do What You’re Told”, Trip-hop ve acid house etkileriyle elektronik bir dokunuş sunuyor. “Ya Habibi”, Arapça motifler ve psikedelik ritimlerle kültürel bir harman. “God’s Own Remedy”, Blues’un derinliklerini yansıtan güçlü bir eser. “Gonna Be Fine”, “Run Run”, “Fallen Angel”, “Jericho” ise albümün kapanışına doğru Ortadoğu ezgileriyle blues-rock çizgisini birleştiren parçalar.
 
“We Are One”,
 
“We Are One”, politik ve toplumsal mesajlarıyla albümün en çok ses getiren şarkısı. Şarkının sözleri, birlik ve dayanışma temasını güçlü bir şekilde işliyor. Parça, Beyrut’un sosyo-politik atmosferinden ilham alarak, farklı kimlikler ve kültürler arasında ortak bir payda oluşturma çağrısı yapıyor. Şarkıda geçen mesaj sınırların ve ayrılıkların ötesinde, insanların tek bir bütün olarak hareket etmesi gerektiğini vurguluyor. Şarkı, The Wanton Bishops’un müziği bir protesto ve umut dili olarak kullanma vizyonunun bir yansıması. Mansour, şarkıda hem kişisel hem toplumsal bir anlatı kuruyor; savaş, göç ve kimlik çatışmalarının ortasında ‘birlikte var olma’ fikrini savunuyor. Dolayısıyla “We Are One”, sadece bir müzik parçası değil, politik ve kültürel bir manifesto niteliğinde. 
 
The Wanton Bishops, kısa sürede Ortadoğu’nun ötesine geçerek Avrupa ve Amerika’da sahne aldı. Glastonbury, Womad gibi festivallerde performans sergiledi; Rolling Stone Middle East ve Time Out gibi dergilerde övgüyle karşılandı. Mansour, müziğinde blues’un üç akorundan yola çıkarak elektronik ve Doğu motiflerini harmanlamayı, kendi kültürel kimliğini müziğe yansıtmayı hedefliyor. Bu bağlamda “Ortadoğu’nun en yenilikçi rock grubu” olarak anılan grubun müziği bir sınır ötesi diyalog aracına dönüştürme vizyonuyla hareket ediyor.
 
Paribu Art sahnesi
 
6 Kasım Perşembe gecesi saat 21.30’da Paribu Art sahnesinde gerçekleşecek konser, The Wanton Bishops’un İstanbul’a getirdiği ilk büyük enerji dalgası olacak. Blues’un köklerinden elektronik ritimlere uzanan repertuvar, dinleyicilere hem nostaljik hem de yenilikçi bir deneyim sunacak. 
 
Ön grup Al’York
 
The Wanton Bishops performansı öncesi Al’York sahne alacak. Al’York, Ankara çıkışlı bir rock’n roll ve alternatif rock grubu. 2015 yazında üniversiteden arkadaş olan Alp (vokal, klavye), Ediz (gitar), Renan (davul) ve Gizem (bas gitar) tarafından kurulan grubun müziği; rock, punk, blues ve elektronik öğelerin harmanlandığı enerjik bir tarz olarak tanımlanıyor. Sahne performanslarıyla dikkat çeken ve Ankara, İstanbul, Eskişehir gibi şehirlerde birçok konser veren grubun “İlk EP”si (dijital olarak 2016’da yayınlandı. 2017’de “Plastic Jungle” canlı EP ve “River” teklisinin ardından 2018’de “We’re Gonna Burn Here” ve 2019’da “Le Responsable” geldi. Chill-Out Fest, MIX Festival (Zorlu PSM) gibi etkinliklerde sahne alan ve Hanni El Khatib gibi uluslararası isimlere ön grup olan Al’York’un son albüm çalışması 2021 tarihli “Stage Invasion”.