Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » "Coppélia" Silikon Vadisi’nde

"Coppélia" Silikon Vadisi’nde

"Coppélia" Silikon Vadisi’nde12 Kasım 2025 - 05:11
İskoç Balesi’nin sahneye koydğu "Coppélia" bir klasik bale eseri günümüze nasıl iyi uyarlanır dersi gibi, çok sağlam bir dramaturjik çalışma ve koreografi örneği.
Zeynep Aksoy
zeynepaksoy911@gmail.com
 
Bir robot canlanırsa ne olur? Bu sadece yapay zekâya teslim olan çağımızın değil 19. YY'ın da merak edilen sorusuydu. İskoç Balesi, bu soruyu masaya yatıran 1870 prömiyer tarihli, müziği Delibes’e ait "Coppélia" balesinin günümüze uyarlanmış çok başarılı bir versiyonunu Zorlu PSM’de baleseverlerle buluşturdu. İlk kez 2023’te uluslararası Edinburgh Festivali’nde görücüye çıkan eser, birçok anlamda çok başarılı ve heyecan verici. Fakat ona geçmeden önce biraz 'robot'ların ve Delibes’in orijinal balesinin tarihiyle bağlam verelim…
 
 
 
İnsanlık her zaman bilimsel ve teknik ilerlemenin peşindeydi, bitip tükenmek bilmeyen merakımız bize hayatı kolaylaştırıcı seçenekler sunarken başımızı ve dünyayı sık sık derde sokmamıza da sebep oldu. Bugünün robotlarının kökeni 18 ve 19. YY'da türeyen otomatonlar/mekanik bebeklerdir diyebiliriz. Saatçiliğin geliştiği İsviçre, Almanya, Fransa gibi ülkelerde, bilim, zanaat ve sahne sanatlarının kesişiminde, sanayi devriminin şafağında ortaya çıkan, karmaşık dişli sistemleriyle üretilen bu figürler önce saraylarda ve fuarlarda, sonra da şehirlerde panayır ve tiyatrolarda sergilenirdi. 'Mekanik Mucize' gösterileri Avrupa’da çok popülerdi ve tabii insan ruhu ve bilinciyle ilgili felsefi soruları da beraberinde getirdi. Delibes’in, librettosunu “Fındıkkıran”ın öyküsünün de yazarı E. T. A. Hoffmann’ın “Kumadam” adlı öyküsünden Charles-Louis-Étienne Nuitter’in uyarladığı “Coppélia” balesi ilk kez 1870’te Theatre Impérial de l’Opéra’da sahnelendi. Öykü, basittir. Dr. Coppélius bir mucittir ve adını Coppélia koyduğu gerçek insan boyutlarında bir mekanik bebek yapmıştır. Hikâye bir kasaba festivalinde geçer. Festivale katılan nişanlı çiftimiz Franz ve Swanhilda’dan Franz, kasaba meydanına bakan camda oturan Coppélia’yı görüp ona tutulur. Franz’ın ilgisini kıskanan nişanlısı Swanilda, Coppélius’un evine gizlice girer ve Coppélia’nın bir kukla olduğunu keşfeder. Coppélius, büyüyle bebeğini canlandırmaya çalışırken Swanilda, Coppélia kılığına girip onu kandırır. 
 
 
 
 
 
Teknoloji gurusuna ders verilecek mi?
 
Bakın; koreograf partnerler Jess ve Morgs yani Jessica Wright ve Morgann Runacre-Temple, dramaturg Jeff James’le bir araya gelip ne yapmış: Hikâyeyi, Silikon Vadisi’ne taşımışlar. Coppélius teknoloji şirketi NuLife’ın ukala, kendini beğenmiş kurucusu ve CEO’su. Siyah balıkçı yaka kazağı, ofisindeki yamuk roket, sabah beş spor seansları ve yakın kameralarda yüzünden hiç eksik etmediği o çok bilmiş sırıtışla onu bir Elon Musk, bir Zuckerberg’den ayırmak pek mümkün değil. Bu 'tech-bro'nun en büyük amacı yapay zekâ avatarı Coppélia’yı tam teşekküllü bir insansı robota dönüştürmek. Swanhilda Coppélius’la teknik çalışmalarının sonuçları üzerine röportaj yapmaya gelen bir araştırmacı gazeteci, sevgilisi Franz da onunla. İlk sunumda Coppélia arızalanınca 'mucit'imiz sinirlenip gazeteci ve sevgilisinden gece kalmalarını ister, ertesi gün her şey düzelecektir. Swanhilda gece gizlice laboratuvara girip deneylerin ve yaratıkların arasında, insanla robotu ayıran çizginin bulanıklaştığı bir dünyaya adım atar. Bu arada tabii Franz robota aşık olmuştur ve Swanhilda yapay zekâ Coppélia’ya bedenini verip 'insan' avatarı olarak kendini beğenmiş teknoloji gurusuna bir ders vermeye karar verir.
 
 
 
 
 
Yapay dünyanın mükemmel temsili
 
Gözü acıtan aşırı beyaz 'laboratuvar' ışığı, kâh ofis, kâh misafir odası olan kutu setler, laboratuar ortamı masaları, kırmızı ışıkla gizemlileştirilmiş, canlı kamerayla içine girilen 'arka gizli odalar' (dekor ve ışık: Bengt Gomér), koreografların yaratmak istediği o tedirgin edici yapay dünyayı mükemmel temsil ediyor. Klasik baleden tam kopmadan ama çok farklı dans türlerine de yer veren, lirik adımlar, dinamik ensemble’lar ve teknik olarak zorlayıcı sololardan oluşan koreografi son derece dinamik ve akıcı. İskoç Balesi’nin "Coppélia"sının en önemli özelliklerinden biri, koreograf ikilinin işlerinde bir nevi imzaları olan, filmle sahneyi birleştirmesi. Sahnede devamlı canlı çekim yapan bir dansçı var, kamerasıyla dans hâlinde (Will Duke), önceden çekilmiş görüntülerle canlı görüntüler ve sahnede olan biten birbirleriyle mükemmel bir şekilde karışıp gerçeklik algımızla oynuyor. Müzik, Delibes’in orijinal müziğinden parçalar kullanılarak Mikael Karlssont ve Michael P. Atkinson tarafından yeniden yazılmış, o da stillerarası dans ediyor. İzlediğim kastta Swanhilda’yı canlandıran Rishan Benjamin çok karizmatik ve teknik olarak yetkin bir dansçı, Franz’ı canlandıran James Garrington yumuşak ve lirik, Coppélius’u canlandıran Thomas Edwards ise yakın plan çekim yüz ifadelerinden kızgın ve sert dansına kadar narsistik bir zamane teknoloji gurusunun mükemmel bir portresini sunuyor. 
 
 
 
 
 
Bütün bunlarla birlikte, Franz karakteri çok silik, bazı ikili danslar ve sololar fazla uzun ve tekrara düşüyor, bir de, bu kadar modernleştirilmiş bir hikâyede Delibés’in klasik müziğinin daha çok duyulduğu, klasik baleye de daha çok yer verildiği bir koreografinin yaratacağı tezatın çok daha heyecan verici olabileceği hissi insanın peşini bırakmıyor. Bunlara rağmen, İskoç Balesi’nin “Coppélia”sının bir klasik bale eseri günümüze nasıl iyi uyarlanır dersi gibi çok sağlam bir dramaturjik çalışma ve koreografi olduğunun altını çizmek gerekiyor.