CultureCIVIC’in yeni dönemi
Türkiye’de kültür ve sanat alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarını, sanatçıları, inisiyatifleri ve aktivistleri desteklemeyi amaçlayan CultureCIVIC’in yeni dönemini, hedeflerini ve kültür sanat alanındaki katkılarını Culture CIVIC Kültür Sanat Destek Programı Direktörü Ayşe Utku Erarslan ve Goethe-Institut İstanbul direktörü Mani Pournaghi ile konuştuk.
Yeliz Tingür
yeliztingur@gmail.com
Goethe-Institut İstanbul’un yürütücülüğünü üstlendiği CultureCIVIC programı, geçtiğimiz dört yıl içinde Türkiye'nin dört bir yanındaki kültür-sanat projelerine önemli bir destek sağladı. Bu süreç, yalnızca kültür-sanat üretimini değil, yerel dayanışma ve işbirliklerini de ön plana çıkardı. Şimdi, CultureCIVIC, yeni dönemiyle birlikte daha geniş bir etki yaratmayı hedefliyor. Program, yerel projelere ve küçük kültür inisiyatiflerine sağladığı hibe desteğiyle, büyük şehirlerin ötesindeki kültür aktörlerine yeni fırsatlar sunuyor.
CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı’nın Yerel Projeler Hibe Programı açık çağrısına başvurular 20 Mayıs’a kadar devam ediyor. Yerel topluluklar ve izleyiciler üzerinde etkili olan girişimlere ve bireylere ulaşma amacıyla tasarlanan Hibe Programı’na kültür-sanat alanında çalışan STK’lar, kültür üreticileri ve aktivistler, kâr amacı gütmeden proje üretmek isteyen tüm kişi, kurum ve girişimler başvurabiliyor.
Culture CIVIC Kültür Sanat Destek Programı Direktörü Ayşe Utku Erarslan ve Goethe-Institut İstanbul direktörü Mani Pournaghi ile CultureCIVIC’in yeni dönemini, hedeflerini ve kültür sanat alanındaki katkılarını konuştuk.
Culture CIVIC Kültür Sanat Destek Programı Direktörü Ayşe Utku Erarslan
Sayın Erarslan, CultureCIVIC dört yıl süren bir başarı hikâyesinin ardından yeni dönemde daha da genişlemeye devam ediyor. Programın ilk dört yılı nasıl bir etki yarattı ve ikinci dönemde, ilk açık çağrı Yerel Projeler Hibe Programı için yapıldı. Bu süreçte yerel projelere yönelik hedefler ve beklentiler nelerdir?
Öncelikle çok teşekkürler. Geçtiğimiz dört yıl boyunca hem bizim için hem de başvuru sahipleri için çok şey öğrendiğimiz, birbirimizden beslendiğimiz ve birlikte büyüdüğümüz bir süreç yaşadık. 52 şehirde gerçekleşen 200’den fazla proje, sadece kültür-sanat alanında üretimi değil, aynı zamanda yerellerdeki dayanışma biçimlerini de görünür kıldı. CultureCIVIC, zamanla bir hibe programının ötesine geçerek bir topluluk hissi yarattı. Bu deneyimleri ve dört yılın birikimini bir kitapta topladık. İçinde hem sözlü tarih var, hem de değerli yazarların kaleme aldığı yazılar. Kitap sadece geriye değil, ileriye de bakıyor. İsteyen herkes www.culture-civic.org adresinden ulaşabilir. Şimdi bu birikimi ve heyecanı yanımıza alarak yeni döneme başladık. Bu dönem 12 açık çağrı yapacağız ve 170'in üzerinde projeyi desteklemeyi hedefliyoruz. Hibe kategorileri aynı ama destek miktarları arttı. Yerel Projeler için 10 bin, Yapısal Destek için 20 bin, Kentler Arası Ağ Geliştirme için 30 bin, Sanatsal Üretim içinse 6 bin Euro’ya kadar destek veriyoruz. En önemlisi ise Yerel Projeler Hibe Programı ve Sanatsal Üretim Fonu için bütçesel raporlama süreçlerini çok daha kullanıcı dostu hale getirdik. 2025 yılında ilk açık çağrımızı yine Yerel Projeler Hibe Programı ile yaptık. Bu program, özellikle büyük şehirlerin dışındaki kültürel aktörlere ulaşmayı hedefliyor. Yerel Projeler Hibe Programı’ndan beklentimiz ise net: Yaşadığı ve ürettiği yere kulak veren, hikâyesini bulunduğu yerden anlatan, etrafındaki insanlarla birlikte düşünen projeler görmek istiyoruz. Yeni dönemde çeşitliliği ve çoksesliliği daha da büyütmeyi hedefliyoruz.
Yerel Projeler Hibe Programı, özellikle kültür-sanat alanında çalışan STK’lara ve kültür üreticilerine yönelik bir fırsat sunuyor. Bu projelerin yerel topluluklar üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Başvuracak olan projelerin toplumsal katılım ve diyalog oluşturma açısından hangi özelliklere sahip olmalarını bekliyorsunuz?
Yerel Projeler Hibe Programı, hem desteklenmesi öngörülen toplam proje sayısı olarak hem de ayrılan bütçe olarak en büyük ve kapsayıcı hibe programımız. Bu hibeye STK’lar, inisiyatifler, topluluklar ve bireyler başvurabiliyor. Başvuru sahiplerinin kültür-sanat ya da sivil toplum alanlarında en az 2 yıllık bir faaliyet geçmişi olmasını bekliyoruz. Başvuru için tüzel kişilik aranmaması ve bireysel başvuruların yapılabiliyor olması bu desteği yereldeki pek çok topluluk için daha erişilebilir kılıyor. Yerel Projeler Hibe Programı, Türkiye’deki sosyal sorunları mercek altına alan ve kültürel diyaloğu, bir arada yaşamı teşvik eden projelere kapsamlı ve esnek bir uygulama imkânı sunuyor. Bu projeler için önceliğimiz çoğulculuk, ifade özgürlüğü, insan hakları, demokratik süreçlerin teşvik edilmesi odağıyla kültür-sanat alanında faaliyet gösteren STK’lara, kültür üreticilerine ve aktivistlere fon sağlamak. CultureCIVIC’in ilk döneminde beş adet Yerel Projeler çağrısı açtık ve toplam 115 proje destekledik. İlk dönemde yarattığımız etkiye dair bir şeyler söylemek gerekirse, daha önce böylesi bir hibe desteği almamış pek çok bireye ve girişime ulaşma şansımız oldu. CultureCIVIC ekosistemine katılan proje sahipleri, kendilerine benzer işler yapan başka kültür-sanat çalışanları ile tanışma, yeni iş birlikleri kurma ve yürüttükleri faaliyetleri bulundukları yerelin dışına taşarak tanıtma imkânı da buldu. Bu kapasite güçlendirme etkisinin önümüzdeki dört yıllık dönemde de devam edeceğini umuyoruz.
Alper Aydın, “Fata Morgana”, Ordu, 2023
Program, Türkiye’nin kültürel altyapısını güçlendirmeyi hedefliyor. Ancak büyükşehirler dışında, kültür ve sanat faaliyetleri genellikle daha az kaynakla sınırlı. Bu açığı nasıl kapatmayı hedefliyorsunuz ve yerel projelere sağlanan destekle bu dengenin nasıl sağlanabileceğini düşünüyorsunuz?
CultureCIVIC olarak yürüttüğümüz hibe, kapasite ve ağ geliştirme programlarının temel önceliklerinden biri, kültür ve sanat üretimini büyük şehirlerin ötesine taşıyarak kaynaklara erişimdeki coğrafi dengesizliği azaltmak. Kültür-sanat faaliyetlerinin çoğunlukla İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde yoğunlaşması; hem bu şehirlerdeki kaynakların çeşitliliği ve yoğunluğu hem de buradaki kültürel hayatın üreticilere sağladığı görünürlükle yakından ilişkili. Biz ise programlarımızı tasarlarken bu yapısal eşitsizliği gözetiyor, bu üç büyük şehir dışındaki kültürel aktörleri merkeze alan ve uzun vadeli kapasite gelişimini önceleyen bir yaklaşım benimsiyoruz. Bu doğrultuda, Yerel Projeler Hibe Programı kapsamında İstanbul, Ankara ve İzmir’den gelen başvurulara 1/3’lük bir kota uygulayarak coğrafi dağılımı dengede tutmaya çalışıyoruz. Yani her Yerel Projeler açık çağrısında en fazla sekiz proje bu üç şehirden olabiliyor. Ayrıca değerlendirme süreçlerimizde bölgesel çeşitlilik, topluluk temelli yaklaşımlar ve yerel ihtiyaçlara duyarlılık ön planda tutuluyor. Yerel projelere sağlanan destek sadece maddi katkı ile sınırlı değil; bilgi paylaşımı, ağ oluşturma ve görünürlük gibi alanları da kapsıyor. Sonuç olarak, yerel kültür üretimlerinin desteklenmesinin Türkiye’de kültür ve sanatın çeşitlenmesi ve güçlenmesi açısından büyük bir potansiyel barındırdığına inanıyoruz ve CultureCIVIC olarak bu potansiyeli sürdürülebilir kılmayı amaçlıyoruz.
Kapasite Geliştirme Programı ve Ağ Geliştirme Programı, projelerin sürdürülebilirliği için çok önemli araçlar sunuyor. Bu programların katılımcılar üzerindeki somut etkilerini nasıl gözlemlediniz? Bu süreçlerde yer alan STK ve sanatçıların en çok hangi becerilerde gelişim gösterdiklerini gördünüz?
Kapasite Geliştirme ve Ağ Oluşturma bileşenleri, kültürel projelerin sürdürülebilirliğini güçlendiren en önemli araçlardan biri. CultureCIVIC programının ilk döneminde, toplamda 12 atölye çalışmasıyla 450’yi aşkın kültür profesyoneli, sanatçı ve STK temsilcisine ulaştık. Bu faaliyetler katılımcılara kendini ifade etme, eleştirel düşünme, değerlendirme ve paylaşım açısından bir ortam sağladı. Eğitimlerin ardından yapılan izleme ve değerlendirme çalışmaları, kapasite geliştirme faaliyetlerinin hedef gruplar için ne denli anlamlı ve gerekli olduğunu net biçimde ortaya koydu. Bu deneyimler ve geri bildirimler doğrultusunda, kapasite geliştirme bileşenini çok daha yapılandırılmış, tematik ve kapsayıcı bir formatta yeniden tasarladık. Önümüzdeki dönemde, yerel düzeyde faaliyet gösteren kültür çalışanları, sanatçılar ve STK’lar için hazırladığımız kapasite geliştirme programı üç temel alana odaklanıyor: kesişen temalar, proje geliştirme ve yönetimi ile sivil katılımın güçlendirilmesi. Çevresel sürdürülebilirlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kapsayıcılık gibi temel konuların eğitim materyalleri aracılığı ile proje yönetim süreçlerine bütünsel şekilde entegre edilmesini amaçlıyoruz. Proje geliştirme ve yönetimi başlığı altında ise, hem potansiyel başvuru sahiplerine hem de başarılı hibe yararlanıcılarına özel destek mekanizmaları oluşturacağız. Sivil katılım başlığında ise, kültürel ve sanatsal üretim yoluyla sosyal meselelere nasıl temas edilebileceğine odaklanacağız.
Kültürlerin Senfonisi, Hatay Akademi Orkestrası, 2022
Ağ Geliştirme Programı kapsamındaki buluşmalar, sektördeki paydaşlar arasında sinerji yaratmayı amaçlıyor. Katılımcıların ağ kurma fırsatlarını nasıl değerlendirdiğini gözlemlediniz? Bu etkinliklerin, Türkiye’nin kültür-sanat alanındaki ulusal ve uluslararası ilişkileri geliştirme açısından ne gibi uzun vadeli etkileri olacağına inanıyorsunuz?
Ağ Geliştirme bileşeni, önümüzdeki dört yıl için bağımsız bir bileşen olarak kurgulandı. Bugüne kadar sınırlı ölçüde gerçekleştirilen ağ geliştirme etkinlikleri bize sanat ve kültür alanındaki iş birliği ve bilgi alışverişi ihtiyacının ne kadar yüksek olduğunu gösterdi. Bu nedenle, şehirlerarası toplantılar, bölgesel buluşmalar ve büyük bir kapanış konferansı aracılığıyla yaklaşık 650 katılımcıyı bir araya getirmeyi ve daha sürdürülebilir iş birliklerine alan açmayı hedefliyoruz.
CultureCIVIC, 2025 yılı itibarıyla daha fazla projeye destek sağlamayı planlıyor. 2025’te açılacak açık çağrılarla ilgili detaylar neler olacak? Kültür-sanat alanındaki farklı aktörlere, yeni dönemde ne gibi yenilikçi fırsatlar sunulacak?
2025 yılı itibarıyla 12 açık çağrı yapılarak 2029 yılına kadar 173 projeye destek verilmesi planlıyoruz. Yerel Projeler Hibe Programı için ikinci dönemin ilk açık çağrısı 10 Nisan’da başladı ve başvurular 20 Mayıs’a kadar devam ediyor. 2025 yılında sırasıyla Kentler Arası Ağ Geliştirme, Yapısal Destek Hibe Programları ve Sanatsal Üretim Fonu için açık çağrılar yayınlanacak. Her bir hibe programının başvuru tarihleri ve detayları, CultureCIVIC’in web sitesindeki Açık Çağrı Takvimi üzerinden görülebilir. 2025 itibarıyla, CultureCIVIC’in sağlayacağı en önemli yenilik Kapasite ve Ağ Geliştirme Programlarının yeniden yapılandırılmış olarak daha kapsamlı bir şekilde sunuluyor olması. Bu programlar, Türkiye’nin farklı bölgelerinde daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir kültürel ortamın gelişimine katkı sunmayı amaçlıyor. CultureCIVIC’in ilk dört yılı bu programları geliştirebilecek kaynağı, bilgiyi ve tecrübeyi bize sağladı.
Sevgili Hafızamız, BGST oyunu için sanatsal üretim projesi, İstanbul, 2024
Programın uzun vadeli etkileri nasıl ölçülüyor? Sürdürülebilirlik ve izlenebilirlik açısından CultureCIVIC’in projeleri nasıl şekilleniyor ve bu projelerin katılımcılara sağladığı kalıcı katkılar nasıl değerlendiriliyor?
CultureCIVIC olarak desteklenen projelerin ilerleyişini ve etkisini yakından izlemeyi önemsiyoruz. Nitel ve nicel yöntemleri bir araya getirerek, yalnızca ölçülebilir sonuçları değil, aynı zamanda Türkiye’deki kültür ve sivil toplum üzerindeki sosyal etkiyi de ortaya koymayı amaçlıyoruz. CultureCIVIC, bireysel başarıların izlenmesinden öte, kültürel girişimlerin toplumsal katılımı, kapsayıcılığı ve diyaloğu nasıl teşvik ettiğine odaklanıyor. CultureCIVIC, işbirliğinin gücünü ve farklı bakış açılarını bir araya getirmenin değerini şimdiden ortaya koydu. Yaratıcı süreçleri zenginleştirirken, katılımcılara proje yönetiminde önemli beceriler kazandırdı. Şimdi CultureCIVIC, bu temelin üzerine inşa ederek etkileşimi artırmayı ve projelerin ötesine uzanacak sürdürülebilir ortaklıkları geliştirmeyi hedefliyor, sadece anlık sonuçlar değil, uzun vadeli bir etki yaratmayı hedefliyor.
Goethe-Institut İstanbul Direktörü Mani Pournaghi
Sayın Pournaghi, Goethe-Institut İstanbul'un kültürel misyonunu ve vizyonunu nasıl tanımlarsınız? Goethe-Institut'un Türkiye'deki kültürel bağlamdaki yerini ve önemini nasıl görüyorsunuz?
Dünya çapında faaliyet gösteren Almanya'nın resmi kültür enstitüsü olan Goethe-Institut, uluslararası kültürel değişimi teşvik etme, Alman dilini tanıtma ve kültürlerarası diyaloğu destekleme konusunda uzun süredir devam eden bir misyona sahip. Goethe-Institut, küresel varlığı aracılığıyla sanatçıları, entelektüelleri ve izleyicileri ulusal ve kültürel sınırları aşan bir diyalog içinde bir araya getiriyor.
İstanbul bağlamındaysa bu misyon özellikle dinamik ve çok yönlü bir karaktere bürünüyor. Kıtaları birbirine bağlayan ve yüzyıllardır çeşitli kültürel etkilerle şekillenen bir şehir olarak İstanbul, kültürlerarası değişim için eşi olmayan zenginlikte bir ortam sunuyor. Goethe-Institut İstanbul olarak, bu katmanlı kültürel atmosferle derin bir etkileşim içindeyiz. Sadece Almanya-Türkiye iş birliği için bir platform sağlamakla kalmıyoruz, aynı zamanda uluslararası sanatçıların ve kültür profesyonellerinin buluştuğu ve birlikte yarattığı bir kültür merkezi görevi görüyoruz.
Programlamamız İstanbul'un canlı sanatsal enerjisini ve küresel kültürel ağdaki önemini yansıtıyor. İstanbul'un ötesinde, CultureCIVIC gibi sivil toplum ve yaratıcı sektörleri destekleyen ülke çapındaki girişimleri yürüterek Türkiye genelinde de önemli bir rol oynuyoruz. Programın bugüne kadar Türkiye genelinde 200'den fazla projeyi finanse etmiş olmasından, tabandan gelen kültürel girişimleri mümkün kılmasından ve farklı bölgelerden gelen çeşitli sesleri yükseltmesinden mutluluk duyuyoruz. Bu program, Goethe-Institut’un güçlü, bağımsız bir kültürel ortam yaratma, büyük kent merkezlerinin dışında sivil toplum ve kültürel katılımı teşvik etme taahhüdünün bir kanıtı.
Goethe Enstitüsü kültürel diyaloğa ve anlayışa büyük önem veriyor. Goethe Enstitüsü'nün Türkiye'deki kültür ve sanat sahnesinde kültürel diyaloğu güçlendirmeye yönelik katkıları nasıl şekilleniyor? Bu alanda uyguladığınız projelere örnekler verebilir misiniz?
Kültürel diyaloğun, yalnızca uluslararası anlayışın temel taşı değil ama aynı zamanda toplumsal uyum ve inovasyon için de itici bir güç olduğuna inanıyoruz. Derin bir kültürel mirasa ve canlı bir çağdaş sanat sahnesine sahip bir ülke olan Türkiye'de, diyaloğu teşvik etme çabalarımız özellikle anlamlı bir boyut kazanıyor. Çeşitli seslerin buluşabileceği, fikir alışverişinde bulunabileceği ve iş birliği yapabileceği hem fiziksel hem de kavramsal alanlar yaratmayı amaçlıyoruz. Karşılıklı saygı ve açıklığa dayanan bu karşılaşmalar, kültür ve sanat aracılığıyla zamanımızın karmaşıklıklarını ele almak için kaçınılmaz.
Belki Şehre Bir Film Gelir, çocuklara film gösterimleri, Bitlis, 2022
Goethe-Institut, CultureCIVIC programının uygulayıcısı olarak önemli bir rol oynuyor. Böyle bir kültür ve sanat destek programının Türkiye'deki sivil toplum örgütleri, sanatçılar ve kültürel girişimler için sağladığı fırsatlar hakkında neler söylemek istersiniz? Programın Goethe-Institut'un genel hedefleriyle nasıl uyumlu olduğunu düşünüyorsunuz?
CultureCIVIC, Türkiye'deki en etkili girişimlerimizden biri ve bu programın uygulayıcı kurumu olmaktan gurur duyuyoruz. Program, özellikle büyük kent merkezlerinin dışındaki bölgelerde kültür-sanat alanında çalışanlar için hayati bir kaynak haline geldi. Bugüne kadar 200'den fazla kültürel ve sanatsal projeyi destekleyerek, sanatçıların, STK'ların ve yaratıcı toplulukların daha önce erişemedikleri fonlara, görünürlüğe ve ağlara erişmesini sağladı. Bu girişim, Goethe-Institut’un genel misyonuyla yakından örtüşüyor: ifade özgürlüğünü, çeşitlilik ve kültürel katılımı desteklemek.
CultureCIVIC, güçlü bir şekilde savunduğumuz ilkeler olan merkeziyetsizliği ve kapsayıcılığı vurguluyor. Sivil toplum aktörlerinin yerel kaygıları ve anlatıları yansıtan projeler tasarlamalarını ve yönetmelerini sağlarken, aynı zamanda ulusal ve uluslararası diyaloğu kolaylaştırıyor. CultureCIVIC aracılığıyla, yalnızca Türkiye'deki kültürel üretimi artırmakla kalmıyor, aynı zamanda sivil topluma, sanatçılara ve kültürel aktörlere yardımcı olan yapıları da güçlendiriyoruz.
Kur, Yönet, Paylaş, koro eğitimi atölyeleri ve festivali, Trabzon, 2024
Goethe Enstitüsü'nün özellikle genç sanatçılar ve kültürel girişimler için sunduğu destek hakkında bilgi verebilir misiniz? Türkiye'deki gençlerin kültür ve sanat alanında daha fazla fırsata sahip olabilmesi için Goethe Enstitüsü'nün önümüzdeki dönemde nasıl bir strateji izlemesini bekliyorsunuz?
Ortaya çıkan ve çeşitli sesleri desteklemek kültürel programlamamızın merkezinde yer alıyor. Farklı sosyal ve ekonomik geçmişlere sahip sanatçılar, marjinal gruplar, alt kültür üyeleri, sivil toplum ve Türkiye'deki genç sanatçılar ve çevre aktivistleri birçok yapısal zorlukla karşı karşıyalar. Ekonomik güvencesizlik, uluslararası ağlara sınırlı erişim ve ifade biçimlerinin daralması bunların başında geliyor. Bu nedenle, misafir sanatçı programları, açık çağrılar, mentorluk fırsatları ve ortak çalışma alanlarına erişim yoluyla bu grupların katılımını önceliklendiriyoruz. Ayrıca, yaratıcıların giderek daha karma bir kültürel ortamda gelişmek için ihtiyaç duydukları becerilere ve platformlara sahip olmalarını sağlamak için dijital araçlara yatırım yapıyoruz. Son olarak, hem kültür-sanat alanındaki yeni sanatçılara hem de bu alandaki profesyonellere sadece hibe fırsatları değil, aynı zamanda kültürel anlatılar üzerinde söz söyleyen daha sürdürülebilir kültürel iş birliği biçimleri geliştiriyoruz.
Goethe-Institut İstanbul'un geleceği için hedefleriniz nelerdir? Yeni projeler veya iş birliği planları var mı? Özellikle Türkiye'deki kültürel gelişmeleri desteklemek için hangi yenilikçi adımları atmayı planlıyorsunuz?
Geleceğe baktığımızda, hedefimiz Türkiye'deki çağdaş kültürel tartışmalarla etkileşimimizi derinleştirirken aynı zamanda ortaya çıkan yerel söylemleri öngörmek. Özellikle iklim ve kültür, dijital okuryazarlık, göç, kadın çalışmaları ile kültür ve eğitimin kesişim alanlarına odaklanıyoruz. Bizim için yenilik demek, dikkatli ve uyumlu kalmak demek. Sadece Almanya ile Türkiye arasında değil, aynı zamanda disiplinler, nesiller ve coğrafyalar arasında da bir köprü görevi görmeye devam edeceğiz ve kültürün Türkiye'deki kamusal yaşamın hayati ve kapsayıcı bir parçası olmaya devam etmesini sağlayacağız.
