Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Disney müziklerinin İstanbul yolculuğu

Disney müziklerinin İstanbul yolculuğu

Disney müziklerinin İstanbul yolculuğu29 Aralık 2025 - 04:12
“Disney in Concert: Around the World”, 16-17 Ocak 2026’da Harbiye Oditoryumu’nda kuşaklar arası bir müzik hafızasını sahneye taşıyor. Gösterinin solistlerinden Sinan Bertrand, Milliyet Sanat’ın konuğu oldu.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
 
Bazı melodiler vardır; yalnızca bir filme ya da karaktere ait değildir. Zamanla kişisel hafızaların içine sızar, çocuklukla yetişkinlik arasında görünmez bir köprü kurar. Disney müzikleri tam da bu nedenle yalnızca ‘film şarkıları’ değil, küresel bir duygusal arşivin parçalarıdır. İşte bu arşiv, “Disney in Concert: Around the World” başlığı altında, 16-17 Ocak 2026’da İstanbul Kongre Merkezi Harbiye Oditoryumu’nda ilk kez Türkiye seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor. Dünyanın farklı şehirlerinde sahnelenen ve Disney’in zamansız melodilerini bu kez İstanbul’un kültürel belleğiyle buluşturacak gösteri, yalnızca çocuklara değil; Disney evreniyle büyümüş yetişkinlere, ebeveynlere ve müziği bir nostalji nesnesi olarak değil, yaşayan bir anlatı olarak deneyimlemek isteyen herkese sesleniyor.
 
 
Bir eğlence endüstrisinden kültürel hafızaya
 
Disney müzikleri, 1930’lardan bu yana animasyon sinemasının en güçlü anlatı araçlarından biri oldu. “Snow White and the Seven Dwarfs”tan “The Lion King”e, “Frozen”dan “Moana”ya uzanan bu repertuvar, Broadway geleneğiyle popüler müzik arasında kurulan rafine bir dengeye dayanıyor. Alan Menken, Hans Zimmer, Alan Silvestri gibi bestecilerin imzasını taşıyan eserler, yalnızca filmleri taşımakla kalmadı; bağımsız bir müzikal kimlik de inşa etti. “Disney in Concert: Around the World” bu mirası bir konser formatına sıkıştırmak yerine, onu coğrafyalar arası bir yolculuk gibi ele alıyor. Müzikler, farklı kültürel renkler ve orkestral düzenlemelerle yeniden yorumlanırken, sahnede yaşayan, dönüşen bir müzik dili kuruluyor.
 
Orkestra, şef ve canlı sesler
 
Gösterinin müzikal omurgasını, Fransa merkezli Sinfonia Pop Orkestrası oluşturuyor. Popüler müzikle senfonik yapıyı bir araya getirme konusundaki uzmanlığıyla tanınan orkestra, Disney repertuvarının dramatik genişliğini canlı performansla görünür kılıyor. Orkestranın başında ise, çağdaş konser anlatılarına hâkimiyetiyle bilinen Jordan Gudefin yer alıyor. Türkiye sahnesine özel olarak hazırlanan bu edisyonda, Disney karakterlerine Türkçe sesiyle hayat veren sanatçılar da konserin anlatısal katmanını güçlendiriyor. “Frozen”da Elsa’yı seslendiren Begüm Günceler Göker, Anna ve Rapunzel karakterleriyle tanınan Deniz Sujana, “Moana”ya sesiyle hayat veren Ezgi Erol ve “Snow White, The Little Mermaid” (live-action) ile “Moana”da Matangi karakterini seslendiren Selen Severcan, sahnede yalnızca şarkı söyleyen solistler değil; kolektif hafızanın temsilcileri olarak yer alıyor. Bu yönüyle konser, bir “cover gecesi” olmaktan ziyade, seslendirme kültürüyle sahne performansını buluşturan hibrit bir anlatı kuruyor.
 
 
 
 
 
Sinan Bertrand, Milliyet’in sorularını yanıtladı
 
Bu noktada, gösterinin Türkiye ayağında kritik bir rol üstlenen Sinan Bertrand’a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Sinan Bertrand, Fransa’da yaşayan ve 20 yıldır çok sayıda bilinen müzikalde yer almış, yarı Fransız yarı Türk, oyuncu ve şarkıcı. Disney in Concert etkinliğinde sanatçı olarak yer alan ve aynı zamanda Türkiye’deki etkinlikte sunuculuk görevini üstlenecek Bertrand için “Disney in Concert: Around the World” yalnızca ithal bir prodüksiyon değil; yerel seyirciyle duygusal ve kültürel bağ kurması gereken bir anlatı.
 
Türkiye izleyicisinin Disney ile kurduğu ilişkinin yalnızca çocukluk hatıralarına indirgenemeyeceğini; bu müziklerin aynı zamanda ebeveynlik, nostalji ve kuşaklar arası aktarım gibi katmanlar taşıdığını vurgulayan Bertrand, gösterinin tonunu tam da bu denge üzerine kuruyor. Ne fazla didaktik ne de yalnızca parıltıya yaslanan bir sahne dili… Ama mutlaka ‘birlikte izleme’ fikrini merkeze alan bir yaklaşım.
 
Bu nedenle İstanbul’daki edisyon, Avrupa’daki örneklerinin birebir kopyası olmaktan bilinçli biçimde uzak duruyor. Yerel sesler, çift dilli anlatım (Türkçe–İngilizce) ve sahne dramaturjisindeki küçük ama belirleyici dokunuşlar, bu konseri Türkiye bağlamında özgün kılıyor. Aynı zamanda çok değerli merhum Devlet tiyatroları sanatçısı Olcay Poyraz’ın oğlu olan Bertrand, Milliyet Sanat’ın sorularını yanıtladı.  
 
 
Sinan Bertrand 
 
"Disney in Concert: Around the World" gösterisi ilk kez Türkiye’ye geliyor. Disney’in evrensel melodilerini İstanbul’un kalbinde, Harbiye Oditoryumu’nda seslendirecek olmak sizin için nasıl bir motivasyon kaynağı?
 
"Fransa, Belçika ve İsviçre’de beş senedir başarılı olan turnemizi ilk defa Türkiye’de sunuyoruz. Kaliteli bir senfonik konser sunmak bizleri çok gururlandırıyor ama üstelik bunu Avrupa’nın en önemli şehirlerinden İstanbul’da Türk seyircileriyle paylaşmak da muhteşem bir heyecan. Ekipler gerçekten heyecanlı." 
 
Gösterinin adı "Around the World". Bu konseptin müzikal yapısı, Disney’in o bildiğimiz büyülü dünyasına nasıl bir farklılık veya kültürel zenginlik katıyor sizce?
 
"Disney’in her filmi dünyanın değişik bir köşesinde, değişik insanların hikâyesini anlatır. Zaten Disney’in evrenselliği de buradan yani insanlığın nerede olursa olsun aslında aynı hikâyeleri yaşadığını göstermesi. Bu evrenlerden teker teker geçen gösterimiz, farklı kültürlere de saygı gösteriyor ve insanları birleştiriyor.
 
Paris’ten gelen Sinfonia Pop Orkestrası ve şef Jordan Gudefin ile aynı sahneyi paylaşacaksınız. Bir solist olarak, bu kadar kalabalık ve nitelikli bir orkestra eşliğinde Disney şarkılarını söylemenin performansa kattığı o hissi nasıl tarif edersiniz?
 
Bu konserde, sahnedeki yaklaşık 100 sanatçının yanında binlerce seyircinin önünde, yeryüzünün her tarafında ezbere bilinen şarkıları seslendirmek büyük bir heyecan hatta büyük stres kaynağı. Ama bunun verdiği haz ve gurur da bir o kadar yüksek. Ayrıca, Ankara doğumlu bir çift vatandaşlı sanatçı olarak, İstanbul’da sahneye çıkmak benim için inanılmaz bir şeref.
 
 
Gösterinin sadece çocuklar için değil, Disney ile büyümüş yetişkinler için de olduğu vurgulanıyor. Sizin için sahneden baktığınızda farklı nesilleri aynı melodide buluşturmanın duygusal karşılığı nedir?
 
Disney’in nesilleri birleştiren gücü burada. Tüm seyirciler adeta tekrar çocukluğa dönüyor. Turnelerimizde bazen anneler babalar çocuklardan fazla coşuyor, bizlere şarkılarda eşlik ediyor. Bunu iki buçuk saat boyunca salonla paylaşmakta eşsiz bir duygu.
 
Seyirciyi sahnede nasıl bir atmosfer bekliyor; sadece müzik mi yoksa görsel bir şov da olacak mı?
 
Disney in Concert, klasik müziği ve senfonik bir orkestranın ihtişamını Disney büyüsüyle en geniş kitleye müzik sevgisini yaşatabilmek için tasarlandı. Ama müziğin ötesinde, konserimiz gerçekten de bir görsel şölen. Şarkıcılarımızın ve dansçılarımızın performansına ek olarak sahnemizdeki dev ekranda Disney filmlerinin alıntıları şarkılara göz alıcı görüntülerle eşlik ediyor, ışık ve özel efektler de bu müzikal yolculuğu apayrı bir deneyim yapıp hayatınızda görebileceğiniz ender etkinliklerin arasına yerleştiriyor.
 
 
Program hakkında neler söyleyebilirsiniz?
 
Programımız her sezon sürprizlerle yenileniyor. Ana kadro, Paris’ten İstanbul’a geliyor. Ancak İstanbul konseri için ayrıca özel hazırlanan bölümlerimiz de var. Disney filmlerinin Türkçe seslendirmeleriyle hafızalara kazınan Begüm Günceler (Elsa), Deniz Sujana (Anna), Ezgi Erol (Moana) ve Selen Severcan (Pamuk Prenses, Küçük Denizkızı) bazı bölümlerde sahneye çıkarak ve konser hem İngilizce hem Türkçe ilerleyecek. Bu detay seyircide büyük bir heyecan yarattı.
 
Disney projelerinde seslendirme yapmak, sadece şarkı söylemek değil, aynı zamanda o karakterin ruhuna bürünmek demek. Siz bu gösteride hangi karakterlerin "sesi" olacaksınız ve o karakterlere hazırlanırken en çok hangi özelliklerini ön plana çıkarıyorsunuz?
 
Gösterimizdeki görevimiz de aynen bu yüzden biraz zor, şarkıları seslendirirken karakteri bir şekilde hayata geçirmek şart. Ama bunu bir konsere uyacak şekilde yani bir oyun temsili veya müzikalden farklı olarak dekorsuz, kostümsüz, metinsiz, sırf samimiyetimiz ve içtenlikle aktarabilmek önemli.
 
 
Begüm Günceler Göker, Deniz Sujana, Ezgi Erol ve Selen Severcan gibi isimlerle sahnedesiniz. Disney prensesleri ve kahramanlarından oluşan bu güçlü kadro ile çalışmak nasıl bir sinerji yaratıyor?
 
Yurtdışından etkinliğimizi İngilizce getirebilirdik. Fakat İstanbul’u sonraki senelerde turnemizde sabit bir durak kılabilmek için, yerli konuklarla konserimizin bir bölümünü Türkçe seslendirmek istedik. Yerli bir yapım gibi, İstanbullulara yerli yeteneklerle, Avrupa kalitesinde bir etkinlik sunmak hepimizi çok mutlu ediyor. 
 
Müzikal kariyerinizde dramatik derinliği çok yüksek eserler var. Trajik bir müzikal sahnesi ile Disney’in daha umut dolu ve masalsı dünyası arasında geçiş yaparken vokal tekniğinizi veya ruh halinizi nasıl dengeliyorsunuz?
 
Derin, ağır, ciddi oyunlar ya da müzikallerde rol aldım, evet ve bunların moralimiz ve bedenimiz için ne derece yorucu olduğunu anlatamam. Her sanatçı bir şekilde kendi hayatı ve sahne hayatı arasında küçük bir duvar örüyor, kendi zihnini korumak için. Bu duvar bazen çatlasa da, Disney gibi daha neşeli projeler bizde bir denge sağlıyor.
 
Eğitiminiz ve kariyerinizin bir ayağı Fransa’da, diğeri Türkiye’de. Avrupa’daki müzikal tiyatro kültürü ile Türkiye’deki izleyicinin bu türe yaklaşımı arasındaki benzerlikler ve farklar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
 
Aslında Türkiye’de çok daha ender sahneye çıktığım için iki seyirci arasında bir kıyaslama yapmam doğru olmaz. Ama kültürel farkları tabi sahneden bazen hissedebiliyoruz ve ilginçtir ki bunlar şehirden şehre veya gününe göre değişebilen etkenler.
 
Disney karakterlerini hem kayıt stüdyosunda seslendiriyor hem de sahnede canlı performansla sunuyorsunuz. Stüdyo mikrofonu ile canlı sahnenin tek seferlik adrenalini arasındaki fark size neler hissettiriyor?
 
İkisi çok farklı iki deneyim. Biri stüdyo rahatlığında ancak kusursuzluğun peşinde diğeri ise heyecan verici, seyircilerin karşısında, Kusursuzluktan öte önemli olan duygulandırmak, eğlendirmek, hisleri paylaşabilmek. Bu ikinci zevkin alası yok. Seyircilerle bir anı paylaşmak her sanatçı için paha biçilmez bir duygu.
 
Fransızca, İngilizce ve Türkçe projelerde yer alan bir sanatçısınız. Bir şarkıyı orijinal dilinde söylemek ile Türkçe seslendirmek arasında, karakterin duygusunu aktarma açısından nasıl nüanslar var?
 
Açıkçası dil farkı, seslendirdiğimiz şarkılarda daha çok teknik bir nokta. Yani sesli/sessiz harfler aynı şekilde seslendirilmiyor, telafuzu çalışmak, şarkı söylerken rezonansı  ayarlamak önemli. Bunun dışında ayrıca bazı diller bazı karakterlere daha çok uyuyor, dilin yumuşaklığı, sertliği, melodisi bir karaktere mesela daha doğru oturuyor.
 
Ocak ayı, yeni yılın ilk ayı. İstanbullu sanatseverlere yeni yıla Disney’in büyüleyici atmosferiyle başlamaları için bir çağrınız var mı? Sahneye adım attığınızda onlara ne vaat ediyorsunuz?
 
Bizimle gelip eğlenmelerini, bu müzikal şöleni kaçırmamalarını tavsiye ederiz ve hediye arayışında olanlar için muhteşem bir hediye olabileceğini hatırlatmak isteriz.
 
 
Kuşakları aynı salonda buluşturmak
 
“Disney in Concert: Around the World”ün en güçlü iddiası, kuşakları aynı anda hedeflemesi. Çocuklar için bir keşif alanı olan müzikler, yetişkinler için hatırlama pratiğine dönüşüyor. Gösteri, ailelerin birlikte deneyimleyebileceği nadir konser formatlarından biri olarak öne çıkıyor. İki saat otuz dakikalık (ara dâhil) bu sahne yolculuğu, müziği yalnızca fon olarak değil; anlatının asli unsuru olarak ele alıyor. “Disney in Concert” izleyicilere yalnızca bir konser değil dev ekranlara yansıyan film sahneleri, ışık ve özel efektlerle bütünleşen çok katmanlı bir sahne deneyimi vadediyor. Görsel dünyayla desteklenen performanslar, izleyiciyi pasif bir konumda bırakmıyor; onu belleğin içinden geçen aktif bir yolculuğa davet ediyor.
 
Takvim Notu
 
“Disney in Concert: Around the World”
16 Ocak 2026 - 20.00
17 Ocak 2026 - 15.00
İstanbul Kongre Merkezi - Harbiye Oditoryumu
 
“Disney in Concert: Around the World, Disney müziklerinin neden zamansız olduklarını hatırlamak için bir davet. Ve belki de en önemlisi: Aynı melodide, farklı yaşlarda buluşabilmek için.