Efruze’den Yeşilçam’a saygı duruşu
Efruze, opera sahnesinin zarafetini Yeşilçam melodilerinin sıcaklığıyla harmanlıyor; her performansında nostaljiyi modern bir yorumla yeniden canlandırıyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
Efruze, hem opera sanatçısı hem de Türk Sanat Müziği yorumcusu olarak tanınan bir müzisyen. Müziğe çocuk yaşta piyano çalarak başlayan ardından Güzel Sanatlar Lisesi’nde piyano ve viyola eğitimi alan sanatçı İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Bölümü’nden mezun oldu ve henüz öğrenciyken “Saraydan Kız Kaçırma” operasında ‘Blonde’ rolüyle ilk başrolünü oynadı. Daha sonra İstanbul Devlet Operası’nda birçok operada ve müzikalde sahne aldı; Cemal Reşit Rey’de sahnelenen “Deli Dolu Opereti” ve “Aşk-ı Memnu” gibi yapımlarda başroller üstlendi.
Opera kariyerinin yanı sıra Türk Sanat Müziği’ne olan ilgisi, çocukluğunda dinlediği Nesrin Sipahi kayıtlarıyla başladı. Bu tutku, Yeşilçam şarkılarının nostaljik ruhunu modern yorumlarla buluşturduğu “Assolist” albümü ile somutlaştı. Albümde “Gözleri Aşka Gülen”, “Kalbe Dolan O İlk Bakış”, “Fikrimin İnce Gülü” gibi klasik eserler yer alıyor. Eski bir yöntem olan ‘hücum kayıt tekniği’yle canlı olarak kaydedilen albüm, Yeşilçam’ın romantik atmosferini sahneye taşıyor.
Efruze, klasik müzik eğitiminin disiplinini Yeşilçam şarkılarının içtenliğiyle buluşturuyor. Onun yorumunda her nota bir hikâye, her söz bir duygunun yankısı. Şan tekniğinin zarafetiyle nostaljinin sıcaklığını harmanlayan sanatçı, dinleyicisini yalnızca bir konser değil, geçmişe doğru duygusal bir zaman yolculuğuna davet ediyor.
Bu büyüleyici yolculuk, 8 Kasım’da Zorlu PSM Touché by N Kolay sahnede yeniden canlanacak. Efruze ile hem bu özel konseri hem de Yeşilçam’a uzanan müzikal hikâyesini konuştuk.
Opera sahnelerinden Yeşilçam’a uzanan bu yolculuk nasıl başladı? Klasik müzik eğitimi almış bir sanatçı olarak, Yeşilçam şarkılarını seslendirmenizin ardındaki motivasyon nedir?
“Aslında bu yolculuk, sesin sadece bir teknik değil bir duygu dili olduğunu fark ettiğim anda başladı. Opera bana sesin gücünü, Yeşilçam ise kalbin sesini öğretti diyebilirim. Yeşilçam şarkılarında, toplum olarak özlediğimiz o sıcaklık, incelik, zarafet var. O dönem, duyguların süslenmeden ama çok içten anlatıldığı bir zaman. Benim motivasyonum da tam olarak bu: o içtenliğe, o insani sıcaklığa yeniden ses olmak. Klasik müzik disipliniyle yetişmiş biri olarak, bu şarkılara duygusal bir derinlik ama aynı zamanda estetik bir incelik katmak istedim.”
Yeşilçam şarkılarını seslendirirken klasik şan tekniklerinden faydalanıyor musunuz? Bu eserleri yorumlarken operatik altyapınız size nasıl bir avantaj sağlıyor?
“Kesinlikle evet. Şan tekniği benim için sadece bir yöntem değil, bir düşünme biçimi. Nefesin, rezonansın, ifadenin bedenselleşmiş hali. Yeşilçam şarkıları daha yalın görünür ama aslında çok derin bir dramatik yapısı vardır. Bu yüzden o duyguyu taşıyabilmek için sağlam bir vokal temel şart. Operatik altyapı bana o esnekliği sağlıyor hem sesimi zarif tutabiliyorum hem de duyguyu aktarabiliyorum. Yani teknik, duygunun önüne geçmeden ona hizmet ediyor.”
Bu projede sizi en çok etkileyen şarkı hangisi oldu? Kişisel bir bağ kurduğunuz veya yorumlarken sizi en çok zorlayan eser hangisiydi?
“Aslında tüm şarkılarla farklı bağlar kuruyorum. Çünkü hepsi çok güçlü, çok hayatın içinden ve çok duygusal. Yeşilçam kadınlarının hikâyelerinde bu çok vardır hem güçlü hem de çok incinmişlerdir. Tüm şarkıları söylerken sahnede sadece bir yorumcu değil, o duygunun içinden geçmiş bir kadın gibi hissediyorum. Zorlayıcı olan teknik kısmı değil; duygusal kısmı, aslında her seferinde yeniden yaşatıyor insana.”
CSO Ada Ankara’da sahne alacaksınız. Seyirciyle ilgili beklentileriniz neler? Proje özelinde beklediğiniz ilgiyi görüyor musunuz?
“CSO Ada, benim için çok özel bir sahne. Ciddiyetin, emeğin, müzikal zarafetin mekânı. Geçen sezonda da bir konser yapmıştık ve Ankara seyircisi, tüm salonu haftalar önce doldurmuştu. Bu sahnede Yeşilçam şarkılarını seslendirmek, o dönemle bugünü birleştiren çok anlamlı bir deneyim oluyor benim için. Dinleyicilerimize hikâyelerimle o dönemin duygusunu hissettireceğim harika bir repertuvar hazırladım. Seyircimizin ilgisi şimdiden çok güzel. Bu da beni inanılmaz motive ediyor çünkü projenin samimiyeti karşılık bulmuş oluyor.”
Yeşilçam şarkılarının nostaljik ruhunu bugünün dinleyicisine nasıl taşıyorsunuz? Modern yorumlarla geçmişin duygusunu korumak sizin için nasıl bir denge gerektiriyor?
“Bu denge çok hassas. Benim için önemli olan, geçmişin duygusunu korumak ama bugünün kulağına hitap eden bir estetikle sunmak. Armoniyi, tınıyı ya da tempoyu bozmak yerine, sesimin renginde ve yorumda küçük dokunuşlar yapıyorum. Bu, bir tür müzikal restorasyon aslında. Sanat yolculuğumda bana bahşedilen tüm renkleri kullanmaya çalışıyorum. Hedefim; geçmişin duygusuna dokunmadan, onu bugünün ışığında yeniden parlatmak diyebilirim”.
Sahnedeki performansınızda teatral unsurlar olacak mı? Opera geçmişinizin sahne duruşunuza ve anlatımınıza etkileri bu projede nasıl hissedilecek?
“Yeşilçam müzikali hayalim, bu projenin en güçlü motivasyonlarından biri aslında. Sahnede sadece şarkı söylemiyorum; her bir eserin ardındaki hikâyeyi, o filmin duygusunu ve karakterini de yeniden yaşatıyorum. Her şarkıdan önce, o dönemin atmosferini ve sahnenin ruhunu seyirciyle paylaşıyorum. Böylece dinleyici sadece bir konser değil, adeta bir Yeşilçam yolculuğu deneyimliyor. Opera geçmişim burada bana çok büyük bir avantaj sağlıyor; dramatik anlatım, beden dili ve sahne hâkimiyeti bu tür bir performansta çok belirleyici. Her şarkıyı bir sahne gibi, her melodiyi bir duygu dönüşümü gibi ele alıyorum. Aslında hayalim, Yeşilçam filmlerinin o sıcak, duygusal ve hikâye anlatıcı yönünü sahnede bir müzikal ile yeniden yaşatmak”.
Bu projeyi ileride bir albüm ya da turne ile genişletmeyi düşünüyor musunuz? “Yeşilçam Şarkıları”nın geleceğiyle ilgili planlarınız neler?
“Evet, bu proje benim için sadece bir konser dizisi değil, aynı zamanda uzun soluklu bir sanatsal yolculuk. ‘Yeşilçam Şarkıları’ konseptini ileride hem Türkiye’de hem de dünya sahnelerinde çok kültürlü bir müzikal formata dönüştürmeyi hedefliyorum. Çünkü Yeşilçam’ın duygusal dili aslında evrensel bir dil: aşk, özlem, zarafet, umut… Bu temalar dünyanın her yerinde anlaşılabiliyor.”
“Yeşilçam’da Bir Gece”
Efruze, sahnede notaları birer yıldız gibi serpiştiriyor; Yeşilçam’ın hatıralarını gökyüzüne taşıyor. Bu yıldızlı nostalji, 8 Kasım’da Zorlu PSM Touché by N Kolay sahnesinde parlayacak. Saat 21.00’de başlayacak “Yeşilçam’da Bir Gece” konseri, Yeşilçam’ın en sevilen şarkılarından oluşan bir seçkiyle gerçekleşecek. Efruze, “Assolist” ve “Assolist II Meşk-i Müren” albümlerindeki eserlerle Yeşilçam melodilerini sahneye taşıyacak. Repertuvarda, Zeki Müren’in yazdığı şarkılar ve klasik Türk Sanat Müziği eserleri de yer alacak.


