Fikirleri sonsuza kadar yaşayacak
Yücel Erten’in taslağını 20 yıl önce yazdığı “Benim Naçiz Vücudum”, 10 Kasım’da prömiyer yaptı. Oyunun yönetmenliğini de üstlenen Erten “Oldum olası, büyük ‘Anadolu Devrimi’ni, tiyatro alanında genç kuşaklara aktaracak oyunların eksikliğini hissederim” diyor.

Seyhan Akıncı- Cumhuriyet henüz üç yaşında bile değildir ama hedefe konması için varlığı bile yeter. Cumhuriyet karşıtlarının odağında ise kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk vardır. Üç gün önce, 10 Kasım’da Ulu Önder’i bir kez daha minnetle andık ve tam da kendi dediği gibi naçiz vücudu toprak olurken devrimleri ile Türkiye Cumhuriyeti yaşıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın 10 Kasım’da prömiyer yapan oyunu “Benim Naçiz Vücudum - Gazi Paşa’ya Suikast” 1926 yazında İzmir’de Atatürk’e karşı planlanan suikastın merkezine alan bir dönemi anlatıyor. İZBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten’in yazıp yönettiği “Benim Naçiz Vücudum” belgesel oyun ile sahne kantatının bir alaşımı. Biz de Erten ile gerçeği kurguyla anlatmanın zorluklarını ve zorunluluğunu konuştuk.
Atatürk’e yönelik en ciddi suikast girişimini sahneye taşımak oldukça zorlu olmalı... Oyunun yazarı ve yönetmeni olarak bu hikâyeyi anlatmak istemenizin nedenleri nelerdi?
Evet, gerçekten zorlu bir iştir. Çünkü belgesel oyunlar risklidir. Pek de mantıklı olmayan bir alışkanlıkla, tarihsel gerçeğe uydu-uymadı şeklinde didiklenir. Kültürel anlamda sempati ve antipati dalgalarına maruz kalır. İktidarların meşrebi de orada ayrı bir rol oynar. Ben oldum olası, büyük ‘Anadolu Devrimi’ni, tiyatro alanında genç kuşaklara aktaracak oyunların eksikliğini hissederim. Anadolu’nun kaderini değiştiren o muhteşem mücadeleyi gençlere sahneden anlatacak yapıtların eksikliğini duyduğum için de zaman zaman kaleme sarıldım. “Benim Naçiz Vücudum” da bu duygunun, bu inancın bir ürünü olarak bir kenarda beklemiştir. 18 yaşımda Atatürk’ün “Söylev”ini okuyuşumdan bu yana, Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyet devrimlerine hayranlığım, sevgim eksilmedi. Beri yanda henüz bir yaşına girmiş olan İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın, İzmir’in kurtuluşunun 100. yıl dönümüne duyarsız kalması düşünülemezdi. İşte bu iki pozitif dürtü, İzmir Şehir Tiyatroları’nda birbiriyle buluştu.
Gerçek olayları kurgusal bir alana taşımak her zaman tartışmaları da beraberinde getirir. Sizi bu süreçte en çok neler zorladı?
Öncelikle şunu belirtmeliyim; böyle bir oyunu yazma ilhamını, saygıyla andığım Uğur Mumcu’nun “Gazi Paşa’ya Suikast” adlı kitabından aldım. Olayları teferruattan arındırarak anlatışı beni çok etkilemişti. Ancak tarihsel bir olay etrafında oyun yazmaya niyetlenince, bir miktar da teferruat gerektiği görülecektir. Ana eksende doğal ki belgelere yaslanılacaktır. O nedenle dönemin tanıklarının anlattıkları, mahkeme tutanakları temel dayanağım oldu. Ama işte belgeleri arka arkaya sıralamak, bir sahne yapıtı oluşturmaya yetmiyor. Bir ölçüde hayal gücüne başvurmak kaçınılmaz oluyor. Oyun kişilerini, belgelerin kâğıt üstündeki iki boyutlu hâlinden çıkarıp; biraz profil kazandırmak gerekiyor. Elbette bu yönde çalışırken; satır aralarına bakarak tahmin yürütmek, muhtemel görünüyorsa rivayetlerden yararlanmak, belki biraz da yakıştırmaya yeltenmek kaçınılmaz oluyor. Çünkü amaçladığınız şey, sahnenin diliyle bir öykü anlatmaktır. Tarih kitabı yazmak değil.
Form olarak kantatı seçmenizin özel bir nedeni var mıydı?
“Benim Naçiz Vücudum” oyununun ilk taslağını 20 yıl önce yazmışım. O zaman adı “Suikast”mış. Aradan geçen zaman içinde üstünde tekrar tekrar çalıştığım, yeni belge ve kaynaklarla beslemeye çalıştığım anlaşılıyor. 2010’da, bu kez opera librettosuna dönüştürmüşüm. 2012’de değerli besteci dostum Cem İdiz bunu opera formatında besteledi. O gün bu gündür, operalarımızdan birinde sahnelenmeyi bekledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda, 2022’de İzmir’in kurtuluşunun 100. yılına armağan olmak üzere bir oyun yapmayı düşünürken; Cem İdiz’e oyuncu ekibimizin müzikal seviyesinin, operayı bir sahne kantatına dönüştürerek sergilemek için yeterli olup olmayacağını, böyle bir çalışmaya nasıl bakacağını sordum. Cem, düşüncemi tereddüt etmeden benimsedi. Böylece “Benim Naçiz Vücudum”, alt başlığı ile “Gazi Paşa’ya Suikast” dünya prömiyerini yapmak üzere yola çıktı.
“Toplum kendi tarihiyle yüzleşemedi”
Cumhuriyet 100. yaşına yaklaşırken dönem işlerinde nerede olduğumuzu düşünüyorsunuz?
Dönüp bakalım, Anadolu’nun en büyük dönüşümü olan Kurtuluş Savaşı için yazılmış yeteri kadar oyun var mı? Diyelim ki var; oynanıyor mu? Yakın tarihimizin büyük siyasal olaylarını konu alan oyunlar, artık sahnelerimizde pek yer almıyor. Örneğin Molière’in bilmem kaç 100. yılı için oyun sahneleniyor da, Kurtuluş Savaşı’ndaki büyük zaferin 100. yılı için sahnelenmiş bir oyun ortada yok. Cumhuriyet’in 100. yılında olacak mı? Emin olamıyorum. Elbette bunun başta siyasi olmak üzere pek çok nedeni var. Ve belki en önemlilerinden biri, toplumun kendi tarihiyle yüzleşme erginliğine, erişkinliğine varamaması.
