Galata’nın macunsu renk dansı
Seza Paker’in İstanbul Galata’da 13 Aralık’a kadar süren “Ambienté” adlı sergisi, OG Gallery’de. Paker, “Ambienté” düzenlemesinde bir dönemin tarihi ve değişken berber lâmbaları ile kendini ifade biçimi, kültürel farklar ve rezistansı içine alıyor. Sanatçı ayrıca 11 parçalık, 1987 tarihli “It’s All About Light” soyutlama resim dizisi ile ‘Venedik’in suya karışan tarihi çift renkli havuz tahtalarına’ İstanbul’dan selâm veriyor.
EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com
Yaşamı ve çalışmalarına Nice ve İstanbul arasında devam eden güncel sanatçı Seza Paker’in İstanbul OG Gallery’de (Özgören Gallery) yer alan, ‘hazır nesne’ (ready-made), yoksul malzeme (poor material) ve ‘minimal’ dünyasının bir uzantısı niteliğindeki ilk kişisel sergisi “Ambienté” (Ambiyans) 13 Aralık’a kadar izlenmeye devam ediyor.
Sergide Paker, ışık, renk ve hareket aracılığıyla, mekân algısına dair, çağdaş müziğin de etkisini arkasına alan, yeni, değişken ve özgün bir atmosfer kuruyor. Sergi, sanatçının uzun süredir üzerinde düşündüğü ‘ritim, eşitlik ve ortak duyumsama’ kavramlarını, yalın mekânsal düzenleme içinde yeniden ele alıyor. Paker'in bu kapsamda, müzisyen Berk İçli ile iş birliği içinde geliştirdiği ve minimalist, elektronik ve psikedelik müzik öncüsü Terry Riley'den esinlenen, “A Rainbow in Curved Air” (1969) eserinin özel olarak uyarlanmış versiyonu da sergideki ritim ve zaman duygusunu genişletiyor.
Fotoğraf: Nazlı Erdemirel
Sergi / galerinin ikametgâhı, küçük esnafın tarihi bir akışla uzandığı ışık - aydınlatma - elektrik muhiti Galata'da yer alıyor. Etkinlikte “A Rainbow in Curved Air” yerleştirmesi ile 1987 tarihli ‘Untitled’ – “It’s All About Light” adlı serisine de yer veren Paker projelerinde mekân, kavramsal çerçeve ve deneyim üçgenini önemseyen bir yaratıcı olarak Milliyet Sanat’a 'Ambiyans'ı anlatırken, ‘mekân’ unsurunu şu cümlelerle yorumluyor: “Kısa zaman evvel kurulmuş, ilk ve yeni mekânı olan OG the Gallery’de, ‘Ambienté’ sergisini kurduğumda ‘mahalle’ oluşumundan bir geçiş yaratmak aynı zamanda Ambienté’nin İtalyanca anlamından yola çıkarak, fiziksel olarak hava atmosferi, çevre ve çepeçevre olarak tercümesinden yola çıktım. Bu hazine ‘Ambienté’ kelimesi, aynı zamanda kendini ifade biçimi, kültürel farklar ve rezistansı içine alıyor.”
Fotoğraf: Nazlı Erdemirel
Sergiye hakim “A Rainbow in Curved Air” isimli işin odak noktasında, bir dönem kamusal yaşamın ve eşitliğin sembolü ‘berber lâmbası’ öne çıkıyor. Sanatçı sergide, bu simge - aracın anlamını tersyüz etme yolunu seçiyor; onları bir bakıma kendi kendilerinden salıveriyor. ‘Berber Aydınlatması' aparatların galeri boşluğunda yaptığı teklifler, sembolik birer 'mümessillik / temsilcilik' aracına da dönüşüyor. Paker, aynı ses ve mekânda, farklı algı, yorum ve varoluşa açıklığı sınıyor, izleyiciye kendi ‘deneyim iskelelerini’ teklif ediyor. Sergi özellikle izleyicinin sahip olduğu empati, zaman, duyu ve hafızayı test eden önemli bir sosyal deney olarak da kabul edilebiliyor.
Seza Paker, “Untitled (A Rainbow in Curved Air) 4”. Fotoğraf: Nazlı Erdemirel
Seza Paker, “Untitled (A Rainbow in Curved Air) 5”. Fotoğraf: Nazlı Erdemirel
Paker, görüşmemizde “Berber Lâmbaları” üzerine konuşurken de bizlere şu bilgileri veriyor: “Marcel Duchamp’ın ‘Rotorölyef’leri veya ‘optik disk’lerinin yaratısından bu yana, neredeyse 100 sene geçti. Duchamp çok hafif bir kartona işlediği renkler ve döndürücü bir girdap yaratarak onları izleyiciyi ‘trans dünyası’na yaklaştırıyordu. Adeta, 20. yüzyılın başında çok rağbet gören hipnoz ve psikoloji pratiklerini içine alıyor ve algılıyordu. İşte benim de, ‘hazır malzeme – ready made’ olarak kullandığım ve içini geleneksel malzemeler ile renk, çoğullaşmış yara bantları renklenmiş, skan edilip renkler, kâğıda geçtikten sonra uygulanıp, formları silindirin içindeki yerlerine yerleştirilmiş bulunuyorlar. Diyagonal, spirale geçerken üç boyut bize belki de gelecekteki ışık prizmasına yaklaştırıyor.”
Fotoğraf: Evrim Altuğ
Fotoğraf: Evrim Altuğ
Paker’in sergisinin kapsadığı bir diğer çalışma serisi, izleyiciyi neredeyse performatif, mücevhersi ama yalın bir imge serisi ile tanıştırıyor 1987 tarihli "Untitled / It's all about light" isimli, coşkunun anındalığının ‘püskürmüş’ biçimleri olarak, sergideki bu pasaj - seri, serginin ses, hareket, zaman ve duyu ile ürettiği atmosferin 'aşkınlığı' üzerinden, bizi mekânın farkındalığına iten psikanalitik ve sosyolojik bir teste de kışkırtıyor.
Seza Paker, "Untitled / It's all about light". Fotoğraf: Evrim Altuğ
Sergide Terry Riley'dan hareketle Berk İçli ile birlikte oluşan 1969 tarihli "A Rainbow in Curved Air" kompozisyonu, akla İstanbul'un sayısı giderek azalan, Galata'da da köşe başlarında rastladığımız seyyar macun satıcılarını getiriyor. Görüntü, bu akustik kompozisyonun kışkırtmasıyla mekânda bir macun gibi birbirine giriyor. Galerinin griliğine yapılan bir çocuksu operasyon haline geliyor. Sanatçı, ‘macun’ göndermemize ise şu tepkiyi veriyor: “Macun göndermeniz çok doğru bir yaklaşım. Macunda adeta bir fırçayı renkli boyalara batırıp hızlıca bir sopa etrafında çevrilen sıcaktan yavaş yavaş soğuğa şekillenen, fırıl fırıl dönmesi kadar çepeçevre hızlı hareketlerle form alan kısım, adeta yine sergideki ‘Untitled (İt is All About light)’ adlı eserde olduğu gibi, malzemenin daha gözüken hali ve arkadaki soluk, büyütülmüş, net halini kaybetmiş, berraklığını yitirmiş çizgilerin üstünde parlak basılmış yeşil bir kağıdın üzerine form arayışı veya emprovizasyon notalarına benziyor. ‘A Rainbow in Curved Air’ deki berber lâmbaları ise, birincisinden sekizincisine uzanan el yapımı kağıtların, bantların şekillenmelerinin renklendirmelerinin dönmesine kavuşuyor.”
Seza Paker, "Untitled / It's all about light". Fotoğraf: Nazlı Erdemirel
Paker ayrıca 11 parçalık ve 1987 tarihli “Untitled – It’s All About Light” isimli çalışması hakkında şu manzum ifadelere başvuruyor: “Hız. Büyüme. Yaşantının yükselmesi. Klorofili görüyorsun, formu görüyorsun, yapışını, oluşunu, titreşimini. Işık burada yalnızca bir görüngü değil, bir ‘yaşam kuvveti’dir. Her şeyin temelinde hareket vardır. Hücrede, renkte, zamanda.”
Paker’in OG Gallery’deki sergi - deneyiminde, etkinliğin aydınlık ve karanlıktaki varoluşu ile yalnız ve kalabalık içindeki deneyimi arasında da adeta ruhanî bir ilişki seziliyor. Sanatçıya serginin galeri pencerelerinden dışarıya kadar ürettiği bu hayaletsi etkiyi danıştığımızda, bize şu beyanda bulunuyor: “Bu bana ayrıca, Venedik’teki yarı suda, yarı su üstünde her küçük sarayın mekânın evin önünde bulunan çift renkli ‘pool’ / havuz tahtalarını hatırlattı. Sudaki akisleri gerçekle hayal arasında geçip gidiyor âdeta ve bir aile ağacını taşıyan, adlarına erişemediğimiz bu renkli kimlikler, ‘su şehri’ Venedik ile karışıp, gidiyor…”


