Neslinin en etkili sanatçılarından biri olarak kabul edilen Jay-Jay Johanson, 1990’ların sonlarından bu yana cazdan trip-hop’a, pop’tan elektronik müziğe uzanan geniş bir yelpazede üretim yaptı. Kendine özgü vokali, karanlık ve sinematik düzenlemeleriyle müzik dünyasında derin izler bırakan sanatçı, kariyerinin otuzuncu yılına yaklaşırken hâlâ yenilikçi ruhunu koruyor. Yeni albümü “Backstage”, bu olgunluk ve keşif arzusunun en güncel kanıtı.

 

1969’da İsveç’in Trollhättan kentinde doğan Jay-Jay Johanson, müziğe olan ilgisini genç yaşta keşfetti. 1996’da yayınlanan ilk albümü “Whiskey”, onu Avrupa’nın alternatif sahnesinde bir anda görünür kıldı. O dönem Portishead ve Massive Attack gibi trip-hop öncülerinin etkisi hissediliyordu; ancak Johanson’ın vokali ve minimalist düzenlemeleri, daha kırılgan ve kişisel bir yalnızlık duygusu sundu. Bu albüm, sanatçının kariyerinde bir başlangıç değil, aynı zamanda bir imza niteliğindeydi.

 

 

2000’lerin başında yayınlanan “Poison”, özellikle Fransa’da büyük ilgi gördü ve Johanson’ın Avrupa’daki kült statüsünü pekiştirdi. Ardından gelen albümler, müzikal kimliğini sürekli yeniden tanımlama çabasını gösterdi: “Tattoo” (1998) ile karanlık melodileri derinleştirdi, “Antenna” (2002) ile elektronik dokunuşları artırdı, “Rush” (2005) ve “Opium” (2015) ile caz ve elektronik arasında köprüler kurdu. Her albüm, Johanson’ın farklı bir yüzünü ortaya çıkarırken, özünde hep aynı şey vardı: hüzünle kurulan zarif bir mimari.

 

Sanatçı, sadece albümleriyle değil, film müzikleri, sanat enstalasyonları ve moda dünyasıyla kurduğu ilişkilerle de dikkat çekti. Müziği, görsel sanatlarla iç içe geçti; konserleri bir performans değil, adeta bir sahne tasarımı gibi algılandı. Johanson’ın sesi, bir gecenin yarısında sokaktan geçen rüzgâr gibi görünmez ama etkisi uzun süren bir iz bırakır.

 

 

Jay-Jay Johanson’ın diskografisi, üç on yıla yayılan bir keşif yolculuğu. “Whiskey” (1996) ile başlayan bu serüven, “Tattoo” (1998), “Poison” (2000), “Antenna” (2002), “Rush” (2005), “Self-Portrait” (2009), “Cockroach” (2013), “Opium” (2015), “Bury the Hatchet” (2017), “Kings Cross” (2019), “Rorschach Test” (2021) ve son olarak “Backstage” (2025) ile devam etti. Bu albümler, Johanson’ın müzikal evrimini belgeleyen birer durak niteliğinde. Her biri, farklı dönemlerin ruhunu yansıtırken, sanatçının melankolik özünü korudu.

 

Johanson’ın şarkıları arasında “Believe In Us”, “So Tell the Girls That I’m Back In Town”, “On The Radio”, “Time Will Show Me” gibi parçalar, dinleyicinin belleğinde yer etmiş klasiklerdir. Bu eserler, onun hem söz yazarlığındaki inceliği hem de prodüksiyon becerisini ortaya koyar.

 

 

 

Jay-Jay Johanson’ın İstanbul’la ilişkisi yeni değil; geçmişte birçok kez Türkiye’de sahne aldı. Bu nedenle İstanbul’da gerçekleşecek konser, bir ilk değil ancak her gelişinde olduğu gibi dinleyiciyle kurduğu benzersiz yakınlığı yeniden tazeleyecek.

 

Jay-Jay Johanson, 10 Aralık 2025 Çarşamba akşamı İstanbul’un Beyoğlu semtindeki Blind sahnesinde müzikseverlerle buluşacak. Etkinlik, %100 Müzik katkılarıyla gerçekleşiyor. Kapıların saat 19.00’da açılması, konserin ise 20.00 civarında başlaması bekleniyor. Blind’ın samimi ve karanlık atmosferinde gerçekleşecek bu özel performansta Johanson, kariyerinin farklı dönemlerinden sevilen parçalarını seslendirecek; “So Tell the Girls That I’m Back In Town”, “On The Radio”, “Believe In Us” gibi klasiklerin yanı sıra, 15. stüdyo albümü “Backstage”den yepyeni şarkılar da ilk kez İstanbul’da canlı olarak dinleyiciyle buluşacak.

 

Blind’ın küçük ve sıcak sahnesinde gerçekleşecek bu konser, Jay-Jay Johanson’ın otuz yıla yayılan müzikal yolculuğunu nostalji ve keşif duygusuyla birleştiren unutulmaz bir gece vaat ediyor.