Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » İki bin yılın aydınlığına beş kala: Patara

İki bin yılın aydınlığına beş kala: Patara

İki bin yılın aydınlığına beş kala: Patara08 Mayıs 2024 - 05:05
Kaş’taki Patara Antik Kenti’nde keşfedilen deniz feneri kalıntısı parçalarının onda dokuzu orijinal hali ile kazı alanında kurulan ‘taş hastanesi’nde dirildi. 30 metrelik fenerin podyumla yükselen dört kemerli, içten üç merdivenli taş yapısı için 3-D dijital modelleme ve İTÜ uzmanlarının deneyimine de başvuruldu. Türkiye İş Bankası’nın TSKB ile desteklediği kazılarına Akdeniz Üniversitesi’nden arkeolog Prof. Dr. Fahri ve Havva İşkan Işık öncülüğü ile yaklaşık 40 yıldır devam edilen bölgedeki yaklaşık iki bin yıllık yapının kubbesinin iki ayda bitmesi öngörülüyor. Proje, alanında ilk sayılıyor.
EVRİM ALTUĞ 
evrimaltug@gmail.com
 
Aziz Nikolaus, nam-ı diğer ‘Noel Baba’nın doğum yeri Patara Antik Kenti’nin deniz manzaralı tarihi bulmacasının çözülmesine ramak kaldı. Antalya’nın Kaş ilçesi yakınlarında keşfedilen antik deniz feneri, 3-D modelleme işlevli bilgisayar teknolojisi ve arkeoloji biliminin pek çok disiplin ile bir arada çalıştığı bir ‘canlı tarih, sanat ve kültür atölyesi’, diğer bir tabirle ‘Patara Taş Hastanesi’nde ayağa kaldırılmaya devam ediyor. 
 
 
Hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanlığı tarafından Türkiye’nin “2020 Turizm Yılı” teması olarak ilân edilen Likya Birliği’nin başkenti Patara’da, kazılar 1988’den itibaren Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Kurucu Başkanı Prof.Dr. Fahri Işık öncülüğünde yürütülmüş, 2009’dan bu yana ise aynı görevi ilgili bölümün kurucu öğretim üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık devralmıştı. 
 
Bölge, merkezî kent yerleşimi, içinde Roma İmparatoru Nero tarafından M.S. 64’te yaptırılan söz konusu deniz feneri ile Fransız düşünür Montesquieu tarafından “Dünyanın en mükemmel Cumhuriyet modeline sahip olduğu” tabir edilen, Likya Birliği’nin toplantılarını yaptığı antik meclis binası, günümüze bozulmadan ulaşmış kent kapısı, yüzyılın epigrafi buluntusu olarak kabul edilen Patara Yol Anıtı (Monumentum Patarense) ve II. Abdülhamit tarafından yaptırılan, Osmanlı Devleti’nin 1905’te inşa edilen ilk Telsiz Telgraf İstasyonu gibi alanında ‘biricik’ yapılara ev sahipliği yapıyor.
 
Disiplinlerarası kazı ve araştırma ekibi 
 
Esasen 120 hektarlık geniş bir araziye yayılan ve alanında açık hava müzesi özelliğini gösteren Patara’ya, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından vatandaş ve öğrencileri Türkiye’nin dört çapında tarih ve kültürle buluşturan ‘Müze Kart’ ile giriş yapılabiliyor. Patara’daki disiplinlerarası bilimsel kazı çalışmaları; arkeologlarla birlikte epigrafi, nümizmatik, jeo-arkeoloji, jeo-fizik, antropoloji, restorasyon, mimarlık ve su yapıları mühendisliği gibi farklı bilim dallarından bir ekiple sürüyor. 
 
 
Antik kent; tümü ayakta duran tiyatrosu, liman caddesi, liman tapınağı, liman deposu, Tepecik erken yerleşimi, farklı dönemlerde inşa edilen çiftli surları, Delikkemer ‘aquaduktus’u, beş hamam yapısı, bazilikası, 10 kilisesi, 10 tapınak mezarı, yüzyılın yazıtbilim anıtı denilen Yol Anıtı/Monumentum Patarense’si ve sayısız yapısıyla, Anadolu’nun önemli antik adresleri arasında. 
 
 
Şimdiye kadar Meclis Binası, Tiyatro, Kent Kapısı ve Liman Caddesi’nin restore edildiği Patara’da; Suriçi Kilisesi, Bazilika, Mezar Kilisesi, Markia Mezarı ise, koruma çalışmaları gerçekleştirilen diğer yapılardan birkaçı. Bölgede, yaşam izlerinin ‘şimdilik’ milattan 4 bin yıl öncesine kadar dayandığı, ancak M.Ö. 8. binyıla iz veren bulguların da olduğu ve kalıntılarının M.S. 14’üncü YY’a kadar kesintisiz takip edilebildiği değerlendiriliyor. Patara’da bu yönüyle, Helenistik, Yunan, Pers, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerinin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısıyla ilgili ipuçları günümüze taşınıyor.
 
Proje maliyeti 8 milyon TL’yi geçti
 
Patara kazı çalışmalarının programında, öncelikle, İmparator Nero Hamamı ile Eksedra, Aleipterion, Stoa, Agora, Merkez Hamamı ve Küçük Hamam gibi yapıların ortaya çıkarılması, konservasyon ve restorasyonları öngörülüyor. Ayrıca, Liman Hamamı ile Dünya Anıtlar Fonu tarafından “Tehlike altındaki çok değerli yapılar” listesine alınan Liman (Korinth) Tapınağı’nın restorasyonu da gündemde.
 
T.C. Antalya Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nca sürdürülen ‘Patara Antik Kentindeki Deniz Fenerinin Rekonstrüksiyonu Uygulama İşi’, 13 Nisan 2020’den bu yana yürütülüyor. Yaklaşık iki yıl sürmesi öngörülen, ancak günümüze dek süren son derece titiz çalışmanın taslak maliyeti yaklaşık 8 milyon 200 bin TL’yi bulurken, tarih ve bilimi kucaklaştıran çalışmada şantiyenin şeflik baretini Yüksek Mimar Şükriye Güneş Can takıyor. 
 
Dört kat çember-bileziği ile kalıntı bölgesinde keşfedilen sadece tek kubbe parçasından yola çıkılarak, projesi adeta bir ‘puzzle’ titizliği ile 3D hesaplamalarla tamamlanan Patara antik deniz feneri modelinde, iç merdiven ve pencereler ile zeytin ağacı temelli eski tür aynalı aydınlatma tertibatına dayalı kubbe, alanında özgüne uyumlu, karakteristik bir mimarî özellik ortaya çıkarıyor. 
 
 
‘Her bir parçası benzersiz’ bir fener
 
Prof. Dr. Havva İşkan Işık, Prof. Dr. M. Sinan Genim, Milliyet Arkeoloji Dergisi ve Milliyet Sanat’ı, bölgeye büyük emeği geçmiş Prof. Fahri Işık ile Patara Kazı Evi’nde gurur duyduğu ve genç restorasyon ve kazı ekibi ile karşılıyor. Kazı Evi de bir tür açık hava müzesi halini alırken, Havva Hoca M.S. 64’te Roma İmparatoru Nero’nun yaptırdığı fenerin tekrar yapım sürecinde dile kolay 1700’e yakın taşın yerine konduğunu, artık geriye 100’ü aşkın parçanın kaldığını aktarıyor. 
 
 
İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten’in de katılımı eşliğinde gezdiğimiz, 12 km’lik sahili ile Caretta-Caretta’lara on binlerce yıldır yuvalık eden bu tarihi, ekolojik, endemik bölge hakkında detaylı bilgi veren Prof. Işık’tan öğrendiğimize göre, Akdeniz'i Xanthos Nehri'ne bağlayan eski Patara limanının güneybatı ucunda yer alan antik fener, 1481’de Rodos'ta meydana gelen, ortalama sekiz şiddetinde bir deprem ardından oluşan tsunami ile yıkılmış. Kum tepeleri arasında kaybolan deniz feneri kalıntılarının ise 20'nci YY. sonunda Prof. Dr. Fahri Işık tarafından fenere ait olduğu tespit edilmiş. 
 
‘Patara Deniz Feneri Taş Hastanesi’ni özel ziyaretimizde, feneri oluşturan her bir antik parçanın benzersizliğinin altını çizen Prof. Havva Işık ayrıca, fener eteğinde maruz kaldığımız aşırı rüzgâr ya da feneri bin yıllarca dövmüş olabilecek şiddetli deniz suyunun, bu anıtsal yapının zaman içindeki akıbetinde etkisi olabileceğini vurguluyor. 
 
 
Antik ithafında mühendis unutulmamış
 
Bu türden bir yeniden inşa sürecinin, dünya arkeoloji tarihinde, alanında ilk sayılabileceğinden övünerek bahseden Prof. Dr. Havva Işık, deniz feneri dış yüzeyinde ayrıca antik bir övgü - ithaf yazıtının da vaktiyle var olduğuna dikkati çekiyor. Arkeologların 1993’ten günümüze ulaştırdığı bilimsel fotomontaja bakılırsa, milattan önce 1'inci YY. ortalarında 23 kentten oluşan Likya Birliği'nin de başkenti olarak bilinen Patara'da keşfedilen fenerin sırtını kapsayan bu antik ithaf metni, (büyük ve eski harfle kazılı haliyle) şöyle okunuyor: “Tanrısal Claudius’un oğlu Tiberius Caesar Augustus ve Germanicus Caesar’ın torunu, Tanrısal Augustus’un torununun oğlu; 11. kez Trbunat Erk’inin sahibi, 4. kez konsül, karaların ve denizlerin efendisi ve vatanın babası Nero Claudius Caesar bu feneri denizcilerin selameti için yaptırdı. İnşaatı, propraetorik düzeydeki İmparatorluk Valisi Sextus Marcius Priscus yürüttü.”
 
 
Prestij Kitabı, Çocuk Müzikali, Özel Belgesel
 
Türkiye İş Bankası’nın (TİB) 2016’dan bu yana beş yıl süre ile Şişe Cam ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) ile destek verdiği bu ‘tarihsel’ süreç, 2020’nin ‘Patara Yılı’ olarak ilan edilmesiyle hızlanmış, TİB Yayınları 2019’da ise Prof. Dr. Havva İşkan Işık’ın imzasını taşıyan ‘Patara: Kent Liman Kült’ isimli bir prestij kitabına imzasını atmıştı. 
 
Ayrıca, bölgenin Caretta-Caretta kaplumbağalarına da yuva ve yumurta alanı oluşundan ilhamla, yazar, senarist, seslendirme sanatçısı ve aktör-yönetmen Yekta Kopan, +4 yaş izleyicilere yönelik olarak ‘Pat Pat Patara’ isimli bir müzikli çocuk oyunu ile gündem yarattı. Lerzan Pamir’in yazdığı, Kopan’ın yönettiği çalışmada, Özge Fışkın, Şeyla Halis Çiçekdemir, Baran Güler,  Mert Aydın, Derman Çinkılıç, Elif Gizem Aykul, Emrecan Karakum, İrem Kayakököz ve Mehmet Berker Korkmaz gibi sanatçılar rol aldı.
 
Öte yandan iki yıl önce de, Caretta-Caretta’ların göç ve doğum hikâyeleri ile antik kentin Prof. Işık çifti önderliğindeki dramatik anlatısı, belgesel yönetmeni Vedat Atasoy imzası ile meraklılara sunuldu. Bugüne kadar yaklaşık 420 bin kişinin izlediği belgeseli, YouTube’da da izlemek mümkün.  ( https://www.youtube.com/watch?v=i67ataT1qfU ) Bu arada TİB’nın, Patara’nın yanı sıra Zeugma, Teos, Nysa ve Kaman/Kalehöyük’teki arkeolojik çalışmalara da çeşitli katkılar sağladığını vurgulayalım.
 
Ancak bunlar yaşanırken, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi Adayı, Likya Uygarlığı’nın bu paha biçilmez başkentinde, usulsüz yapılaşmanın önünü açacak imar planının iptali için açılan davada da bilirkişi keşfinin önceki ay sonu (Nisan 2024) yapıldığının altını çizmemiz gerekiyor. 
 
Buna göre, yine Prof. Işık çifti önderliğindeki Patara Kazı Ekibi, ilgili mahkemeye ‘arkeolojik rapor sunma’ adına da bir başka geri sayım halinde. Görünen o ki, Işık çifti aydınlığın bekası adına hem sahada, hem kürsüde canla, başla mücadele etmeyi sürdürüyor. Bize de bu fenerin ışığını beslemek düşüyor. Yoksa ona gölge etmek değil. 
 
Patara Feneri Brifingi’nden Sıcak Notlar
 
- Bölgede, sayısı yaklaşık 2 bin 600’e ulaşan tarihi, orijinal taş, vinç ile tek tek ‘hastane’ye taşınmış ve dijital olarak kodlanmış. Hastane içine tezgâhlara taşınan taşlar burada tek tek ‘rehabilite’ ediliyor. Taşlar, mikro - enjeksiyona tabi tutulduktan sonra, yerleri GPS’lenerek orijinal konumuna bırakılıyor. 
 
- ‘Hastane’de projenin ‘beyin ekibinin’ çalışma ekranları bulunuyor. Son bir yıldır fenerin parçalarını bir araya taşıyan kadro, halen yapının iç ve dış kemerine dair prova operasyonuna odaklanmış durumda. Operasyon için bölgeden çıkarılan ve yüzde 99’u mermer cinsine yakın, kalker cinsi taşlar kullanılıyor. Tüm kütlenin en fazla yüzde 10’una karşılık gelen söz konusu ‘yeni’ taşlar, bölgeye yakın bir taş ocağından yapıya dahil ediliyor. Buraya konulan taşların, bulunmuş taşlara en yakın yüzeye sahip olabilmesi adına, çok büyük titizlik gösteriliyor. Bu durum, ‘Restorasyon Estetiği’ adı altında Atina’daki Partenon’da da uygulanmış. Fener, tarihi İskenderiye Feneri’nden de edinilmiş akademik ve tarihi bilgilere göre, zeytinyağından yanmaya göre uyarlanmış, hayli kalın fitilli bir sisteme dayanıyor. Elde edilen ateş, dışarıya eski tip ilk aynalarla yansıtılıyor. Büyük oranda destekli, kalın bu fitille büyük işe yarıyor. Yanma teknolojisine ilişkin, bugüne kadar hiç bir fenerde yazılı bir bilgi bulunmuyor. 
 
 
- Fenerin kazı öncesine ait bir kazı arşivi görseli, son birkaç yılın yolunu tayin etmiş bulunuyor. Burada fenerin ‘podyum’una ait sıra duvar yapısı görünüyor. Bölge kazı tarihinde ilk kez Prof. Dr. Fahri Işık’ın Patara kitabında 2000 yılında dile getirilen yapı, 1811’de Avrupalı bilim insanları ve arkeologlar cemiyeti Society of Dilettanti’nin yaptığı keşiflerde ayrıca zikrediliyor.
 
- Fenerin tarihi göçük konisi, feneri zaman içinde yıkıntı halinde duran haliyle, neredeyse tüm taş parçaları ile yapının bilgisini geleceğe armağan etmişe benziyor. Arkeologlar bu kalıntıyı toprak, bitki ve kumuldan arındırma yoluna gittiğinde, 20 yıla yayılan çalışmalarla üç katman halinde bölgeye yayılan fener parçaları kaldırılırken, 2 bin 600 taşın dijital sıralaması yapılıyor. Bu rakam içinde aslen çok küçük parçaların da bulunduğunu kaydeden uzmanlar, ekip olarak bir ‘dijital taş kütüphanesi’ oluşturuyor ve 500-600 ayrı taşın da buna dahil olduğunu iletiyor. İlgili taşların temizlenmesi, özel çözeltiyle iyileştirilmesi ve konservasyonuna girişen bilim insanları bu yolda ultrasonografik ölçümler de gerçekleştirdiklerini bildiriyor. 
 
- Restorasyon aşamasında belli bir statik proje ile İTÜ katkısı ile çalışma yoluna giden arkeologlar, fenerin bir dış ve iç silindirden oluşan bir merdiveni kapsadığını ve bunu da bir çelik omurga sistemiyle görünmez olarak beslediklerini anlatıyor. Arkeologlar, bu süreçte fenerin kendi orijinal, ahşap selen deliğini keşfettiklerini belirtiyor. 
 
- Uzmanlar bir tür nirengi noktası olan bu keşifle, iki yüzlü taşlarla oluşan 25 m’lik yapının, kubbe hariç her dört metrede bir beş ana bölümden oluştuğunu aktarıyor. Uzmanlar, bu süreçte yüksek mukavemetli restorasyon harcı kullanıldığını da vurguluyor.
 
- Poligonal örgü ile defalarca revize edilerek inşa gören fenerin yazıtlı taşının ardında bir diğer keşif detayı daha göze çarpıyor. Patara kazı ve restorasyon ekibi, fener kalıntıları ardında buldukları ‘yunuslu taş’ı da yerine koymuş. Taşların birinin üstü kapalı halde onarım ve restorasyon ekibince yapılan bir keşif üzerine kendilerine geldiğini aktaran uzmanlar, bu parçada görülen ‘burun’ üzerinden kaldırma aşamasında bu hayvan kabartmasına rastladıklarını belirtiyor. Bu tür taşlara yazı yazılabileceğini, sprey boya yapılabildiğini söyleyen arkeologlar, yunuslu taşı, kum fırtınalarında aşınmaması için de hepsini koordinatlı biçimde yüzü kuma kapalı olarak gün yüzüne çıkardıklarını iletiyor. 
 
- Kasnak taşının hepsinin yerinin belli olduğunu söyleyen bilim insanları, bu uğurda ürettikleri taş envanteri ile ilgili taşların ‘düşme yerleri’ne de eriştiklerini açıklıyor. ‘Kasnak taşlar’, ‘dış bükey - iç bükey’ taşlar ve ‘kemer taşlar’ gibi 10 kategori ortaya koyduklarını ileten ekibin ilettiğine göre, fenerin hiç bir taşı bir diğeri ile aynı boyut, derinlik, görüntü vb.’ye sahip bulunmuyor. Dönemin baş mimarı, ihtiyaca göre etraftaki kayalıkta buldurduğu taşları işleterek bu yapıya ulaşmış bulunuyor. 
 
- Arkeologlar, bölge canlılarının yapı cephesine yuva yapmalarına veya sıkça rastlanan Kıbrıs akasyasından ötürü yüzeyde aşırı seviyede bitkiyle kaplanmasına karşı tedbirli. Uzmanlar fenere ilk taşın 2021 Ağustos’unda konduğunu ekliyor. Son iki aya girildiğini belirten ekibe göre, bölgede taranmış tüm taşlar birçok mimarî programa da tabi tutulmuş. Dijital envanterde ayrıca, büyükten küçüğe dizilen taşların her birinin künyesi mevcut. İlk taşı koymadan önce çok defalarca modelleme yapan, içli dışlı örgü düzenleyen ekip, yeni taş da çizebildiğini, kullanılması öngörülmeyen yeni taşların da açık ve koyu renkli taşlarla anlaşılabildiğine değiniyor.   
 
Bilgi: https://pataraexcavations.org/
 
 
 
 
Etiketler: patara  kaş  taş hastanesi