Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » İlk kadın ressamlarımızdan Mihri'ye saygı sergisi

İlk kadın ressamlarımızdan Mihri'ye saygı sergisi

İlk kadın ressamlarımızdan Mihri'ye saygı sergisi02 Mart 2024 - 02:03
İlk kadın ressamlarımızdan Mihri Rasim Müşfik Açba'nın eserlerinden oluşan "İstanbul, Roma, New York'ta Ressam Mihri" isimli resim sergisi, 2-10 Mart 2024 tarihleri arasında Vadistanbul AVM'de ziyaretçilerini bekliyor. Serginin detaylarını bağımsız küratör Dr. Necmi Sönmez ile konuştuk.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla, ilk kadın ressamlarımızdan Mihri Rasim Müşfik Açba’nın eserlerini sanatseverlerle buluşuyor. Ünlü ressamın yaşamını, sanat serüvenini ve resim sanatının ülkemizdeki gelişimine olan katkısını ele alan ve Kärcher sponsorluğunda düzenlenen bilgilendirici nitelikteki belgesel sergi, 2-10 Mart 2024 tarihleri arasında Vadistanbul AVM’deki özel bir bölümde misafirlerin ziyaretine açık olacak. Çalışmalarını Düsseldorf’ta bağımsız küratör olarak sürdüren Dr. Necmi Sönmez’in katkıları ile hazırlanan “İstanbul, Roma, New York’ta Ressam Mihri” resim sergisi, sanatçının tüm zorluklara rağmen kendi yolunda ilerleyerek verdiği mücadeleyi tarihsel, sosyal ve kadın hakları savunuculuğu bağlamında aktarmayı hedefliyor. Belgesel sergide, Ressam Mihri’nin özgün eserlerinin yanı sıra fotoğrafları, resimlerinin röprodüksiyonları ve ilişki içinde olduğu İstanbul sanat çevresi tanıtılacak. Sergide, orijinal boyutlarında ve yine 4’ü orijinal olan 13 eser sergilenecek. 
 
Mihri Rasim Müşfik Açba, Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını ilk başlatan kadın ressam olarak ve özellikle de portreleriyle tanınıyor. Ressamın portrelerini yaptığı kişiler arasında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Eski Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin D. Roosevelt, Amerikalı Mucit ve İş Adamı Thomas Edison gibi birçok önemli isim bulunuyor.
 
Serginin detaylarını bağımsız küratör Dr. Necmi Sönmez ile konuştuk.
 
 
Sayın Necmi Sönmez, ilk kadın ressamlarımızdan Mihri Rasim Müşfik Açba’nın eserlerinden oluşan “İstanbul, Roma, New York’ta Ressam Mihri” isimli resim sergisi ziyaretçilerle buluştu. Sergi için seçkiyi nasıl oluşturdunuz?
 
Sergi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Kärcher tarafından geliştirilen proje çerçevesinde gelişti. Uzun süreden beri ülkemizdeki sanat tarihi yazılımında unutulmuş, hakkı verilmemiş olan sanatçılar üzerine araştırmalarım vardı. Mihri’yi bu bağlamda tanıdıktan sonra resimlerinin izini sürmeye başladım. Portreleri, özellikle otoportrelerindeki ifade zenginliği ilgimi çekti. Hayat hikayesindeki detayları, İstanbul, Roma, Paris ve New York’ta çalışmalarıyla onun izinde ilerledikçe aslında ne kadar farklı, sıra dışı bir sanatçı kimliğiyle karşı karşıya olduğumu fark ediyordum. Salt’ta 2019’daki kapsamlı kişisel sergisinden sonra onun aslında sadece erkeklerden oluşan 1914 Kuşağı ressamları arasında ne kadar ayrıcalıklı yerde durduğunu da gördüm. Bu sergi beni onun etkileyici dünyasına çekti. 2022’de Kärcher Türkiye Genel Müdürü Gökhan Gökmen’le Mihri’yi, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle ele alacak bir sergi için konuşmaya başladığımızda eserlerine ulaşmanın zorluğu, karşımızdaki en önemli engellerden biriydi. Bunu aşmak amacıyla Mihri için, dönemi içinde başlatmış olduğu kadın hareketi, kadın sanatçıların eğitim almasındaki öncü kişiliği ve giderek sanatını geliştirmek üzere verdiği özverili mücadeleyi ele alan bir bakış açısı geliştirmeyi düşündük. Gökhan Bey’in müze, sanat galerisi gibi korunma altındaki alanlarda değil de bir AVM’de bu sergiyi düşünmesi beni heyecanlandırdı. Çünkü sanatın beklenmedik yerde izleyici karşısına çıktığında çok daha etkili olduğunu, daha önceki deneysel çalışmalarım sırasında fark etmiştim. Seçki, bu bağlamda Mihri’nin ve onun 1914-18 yılları arasındaki öğrencilerinin çalışmalarıyla şekillendi. Mihri’nin aralarında Nazlı Ecevit, Belkıs Mustafa gibi daha sonra önemli sanatçı kariyerleri geliştiren öğrencilerinin desenleri Ahmet Merey Koleksiyonu’nda yer alıyordu. Bu desenlerin reprodüksiyonlarını, Mihri’nin biyografisini ve Burcu Pelvanoğlu, Berna Gençalp gibi onun üzerine çalışmış olan önemli araştırmacıların videolarını da seçkiye ekleyerek ilerledik. İstanbul Resim Heykel Müzesi’ndeki eserlerinin reprodüksiyonu konusunda Müze Müdürü Hasan Karakaya’nın desteğini almamız da bizim için son derece önemliydi. 
 
Mihri’nin eserlerinin pek çoğunun bugün kayıp olduğunu biliyoruz. Sergide, dördü orijinal olan 13 eser sergileniyor. Orijinal eserlerin orijinalliğinden nasıl emin oldunuz?
 
Serginin en önemli özelliği, bugüne kadar sergilenmemiş olan dört orijinal Mihri eserinin ilk kez izleyicilere sunulması. Bu eserler 20. yüzyıl başında Mihri’ye Büyükada Maden’de ev kiralamış olan eski bir İstanbul ailesinin koleksiyonundan geliyorlar. Yaklaşık olarak 100 yıldan beri bu ailenin koleksiyonunda oldukları biliniyor. Daha önce Mihri hakkındaki yayınlarda da yer aldıkları için özgün oldukları belgelenmişler. Bu resimleri, çerçevelerini, pastel ve yağlı boya tekniklerini detaylı olarak incelediğimde Mihri’nin o dönemlerde kullanmış olduğu malzemeleriyle, sitiyle ortaklıkları olduğunu gördüm. Koleksiyoner aile ile yaptığım görüşmelerde öğrenmiş olduğum detaylar da Mihri’nin hayat hikayesiyle örtüşüyordu. Hatta ilginç bir detay da bu tabloların birinin arkasında yer alan bir el yazısının Mihri’nin el yazısıyla örtüşmesi. Kurşun kalemle yazılmış bu küçük yazıyı keşfettiğimde sanki yeşil gözleri ve alımlı çehresiyle Mihri’yi karşımda görür gibi oldum. Sanki bana gülümsüyordu. Onun bu etkileyici bakışını, sergide de gösterdiğimiz otoportresinden tanıyordum. 
 
 
Öncü olarak niteleyebileceğimiz Mihri Hanım’ın İstanbul Moda’da başlayıp Roma-Paris-İstanbul yıllarından sonra Amerika’da (Maine’de) son bulan hayatı pek çok ilkle dolu. Mihri Hanım’ın Türk sanat tarihi açısından önemini siz nasıl değerlendirirsiniz?
 
Mihri her şeyden önce Osmanlı aristokrasisinden geldiği için adeta olağanüstü bir çocukluk ve gençlik dönemi yaşamış. Resme karşı olan ilgisinin, yeteneğinin Yıldız Sarayı çevresindeki ailevi ilişkileriyle şekillenmesi o dönemde eşi benzeri görülmeyen bir özellik. Zonaro’dan, Roma ve Paris’teki akademilerden ders alarak sanatını ilerletiyor ama bana kalırsa kendi eğitimini herhangi bir hocanın etkisinde kalmadan kendi kararlarıyla geliştiriyor. 1905-11 yılları arasında Paris’te portre ressamı olarak hayatını kazanması, son derece önemli bir özgürleşme modeli olarak daha sonra bu kente yerleşmeye giden Türk sanatçıları için, yeğeni Hale Asaf, Fikret Muallâ için de bir tür rol modeli oluyor. 
 
Hiç kuşkusuz onu sanat tarihimizde tekil kılan, İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’ni 1914’te kurup burada kadın sanatçıların yetişmesi için verdiği mücadeleyle başlatmış olduğu kadın sanatçı Rönesans’ı. İnanılmaz ama I. Dünya Savaşı’nın ülkeyi altüst ettiği bir dönemde Mihri öğrencilerine açık havada resim çalıştırıyor. Canlı modellerden desen yapmalarını sağlıyor. Bu sayede Nazlı Ecevit, Güzin Duran, Belkıs Mustafa, Fahrelnissa Zeid gibi profesyonel sanat kariyerini sürdüren öğrencilerini ve bugün ismini bilmediğimiz kadın resim öğretmenleri kuşağının yetişmesini sağlıyor. Kendi sanatsal gelişmesi için Avrupa’ya gitmesi gerektiğinin de farkına varan ilk modern sanatçılarımızdan biri. Bugün 1914 kuşağı olarak bilinen ressamlar kuşağı içindeki tek kadın sanatçı ve ilginç bir şekilde Galatasaray Sergilerine katılmayıp kendisi ve öğrencilerinin resimleri için sergiler düzenliyor. Öz güveni son derece yüksek; çizgisine, fırçasına inanıyor ve bu sayede hayatını kazanıyor. Ayrıca 1920’lerde Roma’da Türk öğrenciler için bir sanat akademisi kurma girişimi de var. Bugün kayıp olan iki metre boyutlarındaki Mustafa Kemal portesi de üzerinde konuşulması gereken bir cesarete sahip. Roma’da yapıp Ankara’ya yolluyor.
 
Mihri, resmini yaptığı önemli kişilerle birlikte anılmak isteyen, yeteneğiyle, duyarlılığıyla ve kıvrak zekasıyla varoluş mücadelesinde başarıya ulaşmış olağanüstü bir sanatçı, ikonik bir ressam. Sanat tarihçisi arkadaşımız Özlem Gülin Dağoğlu’nun Mihri hakkında yapmış olduğu doktorası yayınlandığında onu daha yakından tanımamız mümkün olacak. 
 
Sergiyi ziyaret edenlerin sergiden ne gibi duygularla ayrılmasını bekliyorsunuz?
 
Sergiyi gezenlerin onun resimlerindeki enerjiyi, figürlerinin etrafında kurgulamış olduğu samimi ve gerçekçi yaklaşımı duyumsamaları son derece önemli. İnsan ruhunun derinliklerine bu kadar inmeyi başaran çok az sanatçımız var. İzleyicilerin kendilerini 1910’lardaki 1920’lerdeki İstanbul’da hissederek bu resimlere ve reprodüksiyonlara bakmalarını öneriyorum. Mihri’nin önündeki tüm engelleri aşarak kafasına koyduğunu yapan cesur kişiliğinin günümüzde de genç sanatçılar için örnek olabileceği ortada. Kişisel olarak bu sergiyi Kars’a, Erzurum’a, Gaziantep’e götürmeyi ve oradaki izleyicilere de Mihri’yi tanıtmayı arzuluyorum.