Inspera Çocuk Tiyatrosu’ndan yeni oyun
Geçtiğimiz tiyatro sezonunu Nevra Nergiz’in aynı adlı kitabından uyarlanan “Ormanın Hazineleri” adlı oyunla açan Inspera Çocuk Tiyatrosu, bu yıl Ege Işık Özatay’ın Göbeklitepe’yi odak noktasına alan “Dünyanın Merkezine Yolculuk” oyununu çocuklarla buluşturacak. Inspera Çocuk Tiyatrosu yöneticisi Nevra Nergiz; oyuncu, yönetmen ve eğitmen Serel Turhan’la birlikte Bodrum’da az zamanda çok işler başardı. Nergiz ve Turhan ile kurdukları çocuk tiyatrosu evreni, repertuvar seçimi, Bodrum’da üretmek ve tiyatronun iyileştirici gücü hakkında konuştuk.
Ege Işık Özatay
isik.ege@gmail.com
Fotoğraflar: Cana Ünsal
Geçen sezondan beri birlikte ses getiren işlere imza atıyorsunuz. Bodrum’da çocuk tiyatrosu yapıyorsunuz. Bunu detaylıca konuşacağız ama öncesinde kendi hikayelerinizi bizimle paylaşmak ister misiniz?
Nevra Nergiz: Ben yıllarca çoğunlukla kültür sanat alanında içerik üretmiş bir editörüm, dergiciyim aslen. Öte yandan hep iyi bir tiyatro izleyicisi oldum. Mesleğim de tiyatroyla ve tiyatro profesyonelleriyle iç içe olmama olanak sağladı hep. Oyun eleştirileri yazdım, röportajlar yaptım. Derken yıllar sonra çocuk edebiyatıyla tanıştım ve bu alanda çalışmaya, üretmeye başladım. Kitaplarım yayınlandı. Bu arada İstanbul’dan Bodrum’a taşındım. İşlerimin bir kısmını uzaktan yürütürken, bir kısmını da Bodrum’da üretebileceğim şekilde planladım. Derken bir gün Serel beni aradı...
Inspera Çocuk Tiyatrosu yöneticisi Nevra Nergiz
Serel Turhan: Ben Dokuz Eylül Üniversitesi Oyunculuk ana sanat dalı mezunuyum. Öğrenciliğin üçüncü yılından itibaren özel tiyatrolarda oyuncu olarak ve farklı kurumlarda eğitmen olarak meslek hayatına başlamış bulundum. Bu serüvene sonrasında İzmir Devlet Tiyatrosu ve Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu da eklendi. Baştan beri kariyerimi tiyatro ekseninde sürdürmek istediğimden çok emindim ancak tabii özellikle Devlet Tiyatroları gibi kurumlarda oyunculuk yapmak gerçekten çok zor ve yorucu oluyor; hele bir de sözleşmeli olarak çalışıyorsanız. Ben de bu yorgunluktan nasibimi alıp çocuk sahibi de olunca radikal bir kararla Bodrum’a taşınmaya karar verdim. Burada pandemi süreci ile beraber bolca dinlenip mesleki anlamda da kendimi temize çekme fırsatım oldu. Artık rejisörlük alanında ilerlemek istediğimi net bir şekilde biliyordum. Üretime geçmeliydim ancak yanımda meseleye benimle aynı pencereden bakan, birbirimizi yükseltebileceğimiz bir yol arkadaşına ihtiyacım olduğunu biliyordum ve hemen Nevra’yı aradım.
“Dünyanın Göbeğine Yolculuk” adlı oyunun yönetmeni Serel Turhan
Ve böylece yollarınız kesişti, öyle mi?
Nevra Nergiz: Serel’i önceden tanıyordum ama sınırlı sayıda görüşmüştük ve mesleki anlamda hiçbir sohbetimiz, iletişimimiz olmamıştı. Beni aradığında bir çocuk oyunu yapmak istediği söyledi. Benim kitaplarımı da okumuş ve bu romanlardan birini sahneye uyarlamak konusunda çok tatlı, heyecan verici bir fikir attı ortaya.
Serel Turhan: Evet, benim Nevra’yı aramam gerçekten zihin değil kalp yoluyla oldu. O da bu fikri çok heyecan verici bulup son derece sevecen ve kucaklayıcı bir yerden kabul edince hemen çalışmaya başladık. Nevra zaten arı gibidir. Hemen metni düzenlemeye, uyarlamaya başladık. Projenin sürecini planlayıp ekip kurmaya geçtik ve tabii ki bu hayalimizi fiziksel olarak ortaya koyabilmek için prova yeri ve en nihayetinde oyunumuzu sergileyebileceğimiz bir sahne arayışına girdik. Bütün bu süreci kendi öz kaynaklarımızla yapmayı planlarken o sıralarda yeni açılan bir kültür merkezi olan Inspera işin içine dahil oldu.
Peki, Inspera Bodrum gibi çok disiplinli bir yapının içinde tiyatroyu nasıl konumlandırdınız? Bu yapı size nasıl bir yaratıcı alan sunuyor?
Serel Turhan: Inspera yönetimi zaten bu konuda çok hevesli ve alan açıcı bir tavırdaydı en başından beri. Bodrum’da her bakımdan donanımlı bir kültür & sanat merkezinin; çocukları kucaklayan, onların sesine kulak veren, onları ciddiye alan ve onlar için üreten bir yerleşik tiyatrosu olması fikrine hep beraber çok hazırdık. Projeye olan inançları da bizi motive etti ve Inspera Çocuk Tiyatrosu Ormanın Hazineleri oyunuyla birlikte doğmuş oldu. Bu bizim için çok anlamlı. Dolayısıyla burada olmak, burada üretmek ve yapıyı sürekli geliştirmek için çabalamak bizi mutlu ediyor.
Nevra Nergiz: Inspera’nın varoluş amacıyla Inspera Çocuk Tiyatrosu’nun kuruluş amacı pek çok noktada kesişiyor. Manifestomuzda da söylediğimiz gibi; yaratıcı, sorgulayan, kendini ifade edebilen, dünyayı anlamlandırmak isteyen, empati kurmaya niyetli çocuk ve gençlerin sahne sanatlarından aldığı hazzı arttırmayı hedefliyoruz. Çocuklar için yazmanın, çocuklar için sahnelemenin, çocuklar için sanat üretmenin “çocuk oyuncağı” olmadığı gerçeği çatımızın temelini oluşturuyor. Inspera çatısı altında olmak, çalıştığımız alana bakarken diğer disiplinleri de yaratıcı dünyamıza dahil eden, çok katmanlı bir perspektif sunuyor en temelde.
Bodrum kalesiyle, güneşiyle, gecesiyle, Zeki Müren’i, Akrep Nalan’ı, Halikarnas Balıkçısı, hatta kabak çiçeği dolması ile meşhurken son birkaç yıldır Inspera Bodrum’un adı sık sık duyuluyor. Bu oluşumdan bahsedelim mi?
Nevra Nergiz: Tabii, bahsedelim. Bodrum aslında son 10 yıldır aldığı şehir göçüyle büyük bir dönüşüm yaşadı, yaşıyor. Bence zaten ezelden beri sadece bir “eller havaya” rotası değildi Bodrum. Antik yürüyüş yollarıyla, lokal değerleriyle, yemekleriyle başka bir Bodrum hep vardı keşfedebilene... Şimdilerde ise özellikle yeni göç edenlerin sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına güzel hamleler yapılıyor. Inspera Bodrum da bunlardan biri. Biz çocuk tiyatrosu ve genel olarak sahne sanatları tarafında elimizden geldiğince nitelikli işler yapmaya; komünitemizi her geçen gün çoğaltmaya gayret ediyoruz. Diğer yandan yenilikçi sergilerle, merak uyandıran tiyatro oyunları, performanslar ve konserlerle, farklı gastronomi deneyimleriyle Inspera bir çekim noktası olmaya devam ediyor.
Ormanın Hazineleri ile seyirci ile buluştunuz. Çok renkli, çok haraketli, çok kendine özgü ve bugünün çocuklarına seslenen bu oyunun sahneye konma macerasını sizden dinleyebilir miyiz?
Nevra Nergiz: Ormanın Hazineleri bir müzikli çocuk oyunu. Çocuk oyunu diyoruz ama ısrar ve inatla yetişkinlere de hitap ettiğimizin altını çizmek istiyorum. Benim en büyük motivasyonum ilk sahnede ya da ilk şarkı girdiğinde elinden telefonunu usulca kenara bırakıp oyunu izlemeye başlayan büyükler. Sahneye konma sürecinde bu hedefimizi bir an olsun unutmadık. Şöyle hızlıca başa sarmam gerekirse; önce iyi bir ekip kurduk. Hayalimizi tüm tasarım ekibiyle enine boyuna konuştuk, tartıştık; sayısız kez vazgeçtik, sonra yeniden ele aldık. Kolay olmadı elbette ama tüm sezon dolu dolu oynamak ve mükerrer izleyicilerimizin çokluğu bize doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Serel Turhan: Evet, ben de teknik detaylardan bahsetmek isterim. Bodrum bir yandan gerçekten çok fazla sanatçı barındırıyor. Bunu neden söylüyorum, çünkü biz oyun için kreatif bir ekip kurmak isteğiyle arkadaşlarımızla bir araya geldikçe herkesin burada sürdürdüğü işler dışında aslında kendi alanında muazzam sanatçılar olduğunu gördük. Örneğin Tolunay Türköz yıllarını sahne tasarımına vermiş, setlerde sanat yönetmenliği yapmış bir dekor tasarımcısı. Hem müthiş pratik elinden her iş gelen bir teknik insan hem de son derece yaratıcı bir tasarımcı. Kostümlerimizi tasarlayıp uygulayan Derya Ayvaz müthiş takı tasarımlarıyla tanıdığımız, çok sevdiğimiz bir arkadaşımızdı ve aslında kostüm tasarımcı olduğunu öğrendik. Çoğu ikinci el olan ürünleri dönüştürerek mucizeler yarattı. Zaten hali hazırda kitabın da çizeri olan Kürşat Ünsal dünya çapında bir illüstratör. Bizim için oyunun içinde kullandığımız video’yu hazırladı. Oyuncularımızdan Yağmur Şenbayrak bir gün, “çekilin, ben dramaturgum” diyerek metne öylesine güzel girişti ki harikalar yarattı. Ve bu sezonun ses getiren oyunu Richard’daki davul performanslarıyla bizi fetheden Ömer Vatansever İstanbul’dan bu iş için gelip müziklerimizi yaptı. Bu benim için çok duygusal bir alan çünkü gerçekten hepsini maskelerini çıkarıp gelen süper kahramanlar gibi görüyorum.
“Ormanın Hazineleri”
“Ormanın Hazineleri”
Tiyatronun iyileştirici ve dönüştürücü gücüne dair kişisel bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? Özellikle çocuklarla sahnede ya da prova sürecinde yaşadığınız unutamadığınız bir an var mı?
Serel Turhan: Başlarda Nevra’nın söylediği bir şeyi tekrarlamak istiyorum. Biz bu işe başlarken aslında projemizin nasıl olacağını bilmekten çok neye asla benzemeyeceğinden çok emindik. Burası beni biraz sinirlendiren, hassas bir alan. Çocuk tiyatrosu dendiğinde nedense hafife alınmış meseleler, geçiştirilmiş sahneler, kötü çocuk taklitleri ve benzeri bir sürü niteliksiz, çabasız, kötü iş görüyoruz. Hatta bunlar sayıca nitelikli projelerden kat kat fazla. Dönüştürücü olan en önemli ve ilk şey çocukların kalbinde açan sevgi çiçekleri oluyor. Oyunlardan sonra ilk yaptıkları bize sevgilerini ifade etmek ve bu çok önemli. Sonrasında ise mantık dizgesi kurmaya başlayıp ilgi alanlarını keşfediyorlar. Kimi ışığı soruyor, kimi dekoru, kimi hikayeyi... Aynı zamanda duyguyu bilgiyle işleyebildikleri bir nevi beyin bütünleme gerçekleşiyor. Benim unutamadığım bir söyleşide çocuklardan birinin dekorun dönüşen yapboz tasarımının yerine ısrarla gerçekçi bir orman görmek istemesi olmuştu.
Nevra Nergiz: Biz seyircimizden çok beslenen bir tiyatro ekibiyiz. Bu anlamda özellikle okul seansları acayip işimize yarıyor. Gelen reaksiyon da, sonrasında öğrencilerin sordukları sorular da zihnimizi açıyor. Mesela son sahnemizde baş karakterimiz Yeraz’ın resim sergisi var. Bu sahnede daha çok fotoğraf olması gerektiği konusunda net geri dönüşler aldık çocuklardan. Önümüzdeki sezon o bölümü revize edeceğiz. Oyun sonrasında çocukların büyülenmiş bakışları, heyecanlı tavırları zaten bizim için altın değerinde...
Repertuvarınızı nasıl oluşturuyorsunuz?
Nevra Nergiz: İnce eleyip sık dokuyoruz. Dikte etmeyen, düşünce alanı açan, çoğul yorumlara olanak tanıyan ve sanatsal hazzı önceliği haline getirmiş metinlere ulaşmaya çalışıyoruz. Bazen klasik metinleri masaya yatırıyoruz ve yeniden yorumlamanın yollarını arıyoruz; bazen de çağdaş yazarların yeni denemelerinde parlak fikirler karşımıza çıkıyor. Repertuvar oluşturmak bizim için sadece bir seçim değil, aynı zamanda bir arayış. Çünkü henüz yeni başlıyoruz.
Serel sen geçen sezon Ormanın Hazineleri dışında, Aziz Nesin’in 1970’lerde kaleme aldığı; ilişkilerdeki dengeyi, cambazlığa benzeterek ele alan oyunu Tut Elimden Rovni’yi Tiyatro Meftun’da yönettin. Reji açısından nasıl bir yaklaşımın oldu? Oyunun masa başı çalışmasını da çok merak ediyorum. Yani ilişkilerde 55 yılda neler değişmiş?
Serel Turhan: İlişkilerin özünde pek değişmediğini ama tıpkı Aziz Nesin’in yazdığı yıldan bu yana her türlü anlatı biçiminin değiştiğini görüyoruz. Bu noktada metin bizi bir hayli zorladı. Aziz Nesin’i okumak hala çok güzel ama bugünün insanına bu haliyle sahnelemek gerçekten çok zor. Dolayısıyla ilk işimiz çok uzun olan bu oyunu bir saate indirmek ve bu sırada da anlam kaybına uğratmamaktı. Sonrasında yürüttüğümüz reji mantığından kısaca bahsetmeye çalışacağım. Öncelikle ben, kişisel olarak elimizin altında olan tüm sahneleme araçlarını ve içinde olduğumuz dijitalize süreci; elbette metin el verdikçe sahneye aktarmaktan zevk alıyorum. Ve açıkçası sahnede sadece mizansen örmenin, temiz bir trafik yaratmanın reji olmadığına inanıyorum. Tabii bu ayrı bir tartışmanın konusu. Oyuna dönecek olursak, tıpkı bizim metnimiz gibi ilişkiler de özünde hep aynı. Adem’le Havva’dan beri bu değişmiyor ancak ilişkileri yaşayış biçimimiz değişiyor. Tam da buradan hareketle oyundaki iletişimsizlik-görülmeme gibi kavramları günümüzün verileri ile ele aldık. Rovni ve Mela oyun boyunca göğüslerinde sabit cep telefonu ile bu telefonların kameralarına bakarak oynuyorlar ve biz bütün bu olan biteni sahne üzerindeki tüplü televizyonlardan izleyebiliyoruz. Hatta zaman zaman seyirci kendini de burada görüp oyunun içinde hissediyor. Rovni ve Mela’nın telefonları bırakıp göz göze geldikleri ilk ve tek an ise oyunun sonu yani ayrılmaya karar verdikleri an. Umarız yeni sezonda Bodrum dışana da oyumuzu seyrettirebiliriz.
Son olarak sonraki projelerinizden bahsedelim mi? Bizi neler bekliyor?
Serel Turhan: Tabii, zevkle! Bu sezon Ormanın Hazineleri seyrek de olsa devam edecek. Inspera Çocuk Tiyatrosu repertuarına kattığımız iki yeni oyun var. Biri, dünya masallarını kendi dramatik yapımızla bezediğimiz “Masal Atlası” projemiz. Sezon açılışını geçen ay yaptık. 2025-2026 sezonunun yeni oyunu “Dünyanın Göbeğine Yolculuk” ise sezonun lokomotif işi olacak. Ege Işık Özatay’ın yazdığı bu müthiş metin bir Göbeklitepe hikayesi. Gerek atmosferi, gerek ince ince işlenmiş karakterleriyle sezona damgasını vuracağını düşünüyoruz.
Nevra Nergiz: Biz hem birbirimizi hem de bu alanda birlikte üretmeyi çok sevdik. Dolayısıyla yepyeni oluşumlar, projeler, farklı bakış açılarıyla sahne sanatları alanında çalışmaya devam edeceğiz. Hem çocuklar hem de yetişkinler için farklı formatlarda gerçekleştirmeyi düşündüğümüz birkaç proje daha var. İşin içine dijital içerik de katmayı planlıyoruz. Kısacası biraz oyunla, biraz merakla ilerliyoruz. Herkesi heyecanımıza ortak olmaya davet ediyoruz.
“Dünyanın Göbeğine Yolculuk” prova fotoğrafları (Livaneli Sahnesi)
“Dünyanın Göbeğine Yolculuk” prova fotoğrafları (Livaneli Sahnesi)
“Dünyanın Göbeğine Yolculuk” adlı çocuk oyununun yazarı Ege Işık Özatay
