İstanbul’dan ANQI geçti
Türk-Tayvan kökenli çağdaş sanatçı ANQI, “Hiromita: Kalbin Çağrısına Yolculuk”un İstanbul edisyonu ile 5. ArtContact İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı’nda sanatseverlerle buluştu.
Fotoğraflar: Deniz Tapkan Cengiz
Uzakdoğu kültüründen ilham alan popüler kedi karakteri Hiromita ile tanınan Türk-Tayvan kökenli çağdaş sanatçı ANQI, şimdiye kadar gerçekleştirdiği en kapsamlı interaktif sanat enstalasyonu “Hiromita: Kalbin Çağrısına Yolculuk”un İstanbul edisyonu ile 5. ArtContact İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı’nda sanatseverlerle buluştu.
Hiromita Project ve Tilki Sanat işbirliği ile sanatçı ANQI’nin “Hiromita: Kalbin Çağrısına Yolculuk” adlı yerleştirmesi, Dr. Çağatay Olgun’un küratörlüğünde hazırlandı. Katılımcıları içsel çağrılar ile örülü bir estetik deneyime davet eden eser zaman dışı ve anlam öncesi bir karşılaşma yaratmayı amaçladı. İlk olarak 11. ArtAnkara Çağdaş Sanat Fuarı’nda sunulan enstalasyonun İstanbul için özel olarak hazırlanmış bu edisyonu, çok sayıda Hiromita heykeli ve resmiyle birlikte etkileşimli unsurlar içeriyor.
ANQI ile Hiromita’yı ve ArtContact İstanbul’da yer alan eserlerini konuştuk.
Hiromita karakterini yaratırken Çin'deki "kiremit kedisi" heykellerinden ve Tayvan’daki çocukluk anılarınızdan ilham aldığınızı belirtiyorsunuz. Bu karakter sizin için ne ifade ediyor ve izleyiciye nasıl bir mesaj iletmeyi amaçlıyorsunuz?
Hiromita ve onu merkeze alarak kurduğum Hiromita Project sanat platformu ile sanatın interaktif bir deneyim yaratarak içsel dönüşümü tetikleyici gücünü keşfetme yoluna çıktım. İnanıyorum ki sanat, içsel boşluğu ve varoluş kaygısını anlam, bağ kurma ve yaratıcılıkla dönüştürebileceğimiz nadir alanlardan biri.
Hiromita, kendine ait bir kedi. Vahşi ve oyunbaz. Kendini bir başkası için değiştirmeden bağ kuruyor. Bir kedi formuna sahip ama içinde bir kaplan ruhu taşıyan Hiromita, bireyin hayattaki özgün yaratıcı ifadesini bulma ve sahici bağlar kurma yolculuğunu temsil ediyor. İlham kaynakları arasında Çin’deki “kiremit kedisi” heykelleri, Asya mangası, Antik Yunan felsefesindeki “içsel çağrı” teması ve Mevlana felsefesi yer alıyor.
Hiromita, bir sanatçının, ANQI’nin, bireysel dışavurumu değil—bir içsel rehber, bir yol arkadaşı onunla karşılaşanlara. Çin’deki kiremit kedisi (wamao) heykellerinden ve çocukluğumda bana arkadaşlık eden manga karakterlerden esinlenerek doğdu ama zamanla o da fiktif bir figürden gerçek bir varlık olma yoluna çıktı. Artık bir çatının koruyucusu değil; çadırını alıp kişisel keşif yolculuğuna çıkan ve ilham veren bir karakter. Kendi gerçek olma hikâyesinde, bir nevi insanın bireyleşme yolculuğunu da simgeliyor; mitolojiden dijital çizime, ardından tuval üstü resme, oradan heykele ve en nihayetinde interaktif enstalasyonlara dönüşerek.
İzleyiciye şu mesajı taşıyor: içindeki boşluğun, iç sıkıntısının bir eksiklik değil, verimli bir alan, bir potansiyel olduğunu hatırla. Kendine sadık kalarak, içsel evine adım atıp kendinle konuşarak amacını bul. Diğerleriyle ancak kendin olarak sahici bağlar kurabilirsin, onlar kabul etsin diye sevimli gözükerek, özünü saklayarak değil. Kalbindeki amaçları gerçekleştirmek için diğerleriyle etkileşime geçmen ve yola çıkman gerekir. Hiromita ile ben bu mesajın estetik bir deneyimle hissedilmesini kurguluyorum.
“Hiromita: Kalbin Çağrısına Yolculuk” adlı enstalasyonunuzda izleyiciyi yalnızca bir gözlemci değil, aynı zamanda eserin bir parçası hâline getiriyorsunuz. Bu interaktif yapıyı kurgularken sizi yönlendiren temel düşünce neydi?
2024’ten beri üretimlerimde, katılımcı estetik unsurları ağırlık kazandı. İzleyiciyi içine alan, pasif bir izleyici olmaktan çıkaran yerleştirmeler, sanatın içsel dönüşümü tetikleme gücünü kolektif yaratılmış bir alanda deneyimletme amacımla örtüşüyor. Bana sanatçı olarak, katılımcıyı çıkarmak istediğim içsel yolculuğa onu çıkarabileceğim çoklu giriş noktaları sağlıyor.
İzleyiciyi sanat eserini birlikte inşa etmeye çağırdım, çünkü onlara hazır bir masal sunmak yerine, kendi masallarını yeniden yazabilecekleri, uğraş vermeleri gereken bir alan açmak istedim. Sanat burada sanatçının tek taraflı anlattığı, empoze ettiği bir hikâyeden kolektif bir ritüele dönüşüyor. Ayrıca efor sarf edilmeden sadece dilek dilenen bir coğrafyada, katılımcıyı fiziksel bir efora sokarak vermek istediğim mesajı o anda bedensel olarak verme fırsatı sunuyor.
İstanbul edisyonuna özgü olarak tasarladığınız “İçsel Ev” ve “Dilek Nehri” gibi unsurlar, izleyiciye kendi arzularını ve hedeflerini fiziksel bir biçimde ifade etme fırsatı sunuyor. Bu katılımcı deneyimi neden önemli buluyorsunuz?
“İçsel Ev” ve “Dilek Nehri”, yani yerleştirmenin katılımcı öğeleri, bu yerleştirmenin Şubat ayında gerçekleşen ArtAnkara Fuarı edisyonunda da vardı. Katılımcı deneyimi önemli buluyorum çünkü bilginin ve estetik deneyimin tek taraflı dayatılmasının izleyiciyi benim bu yerleştirmedeki amacım için pasif bırakacağını düşündüm.
Duygusal, bedensel ve sezgisel bir katılım olduğunda içsel dönüşüm olasılığı artıyor. “Dilek Nehri”ne (İstanbul edisyonunda Dilek Denizi’ndeki balıkçı ağını simgeleyen ağlara) bağlanan her bir kumaş parçası bir niyetin hatırlanması ve somutlaşması. İnsanlar hem arzularını görünür kılıyor, hem de başkalarının dileklerini görerek bir diğeriyle görsel ve sezgisel bir bağ kuruyor.
Sanatçı olarak, “Ben bir balıkçıyım, dileğinizi düş denizinden çekip aldım, size düşlerinizi hatırlattım. Artık düşleriniz bana emanetler, hadi siz onları gerçekleştirmek için yola çıkın, uğraş verin, beklemeyin” dedim katılımcılara. Bu ritüel, bir güven alanı ve içsel çağrı yaratıyor. Hayatın telaşı ve sorumluluklarında, interaktif bir deneyim yaşatmadan bu içsel çağrının duyulması sadece görsel uyaranlarla pek mümkün değil.
İstanbul’un tarihsel ve kültürel dokusunu enstalasyona entegre ederken özellikle hangi unsurlardan ilham aldınız? Billur Köşk masallarına yaptığınız gönderme, bu bağlamda nasıl bir anlam taşıyor?
“Hiromita: Kalbin Çağrısına Yolculuk”un ArtContact İstanbul edisyonunu kurgularken, bu şehrin tarihsel katmanları, renk belleği ve hayal gücümdeki yeri benim için belirleyici oldu. Sanat tarihi ve kavramları konusunda eğitimlerini aldığım ve sergilerine katıldığım Tilki Sanat’ın kapısını çaldım. Şubat ayında ArtAnkara Fuarı’nda gerçekleştirmiş olduğum yerleştirmenin İstanbul edisyonunu, Hiromita Project sanat platformu ve Tilki Sanat işbirliği ve Tilki Sanat kurucu direktörü Dr. Çağatay Olgun ile hem görsel hem de kavramsal olarak ileriye taşıdık. İstanbul’un renk hafızasını ve kültürel dokusunu temsil eden Bizans’ın altın ve mor tonları, Osmanlı’dan gelen İznik Çinisi mavileri, Lale Devri pembeleri, Boğaz’ın turkuazı ve surların bejleri gibi Dr. Olgun’un önerdiği renk paleti üzerinden kumaşlarımı ve eser renklerini belirledim.
Yerleştirmenin merkezindeki içsel evi temsil eden çadır formuyla ilgili, Dr. Olgun, İstanbul’un en önemli simgesi Boğaz’a odaklanmamı önerdiğinde, çadırın arkasını açarak Boğaz gibi bir geçit haline getirdim. Bu küratör Dr. Olgun ve bana, eserdeki çadırın yerleşim planında yeni olasılıklar sağladı. ArtAnkara edisyonundaki çadır kapalı bir çadırdı. Haliyle çadır bir geçit haline geldiğinde ve arka kapısı açıldığında, yayıldığı arka plan geniş bir denizi simgeleyebildi. ArtAnkara’da dilek nehrini temsil eden kumaşların içinden akan bir altın renkte zincire kumaşlar bağlanırken, Dr. Olgun, İstanbul edisyonu için daha organik dokusu olduğu için ip kullanmamı önerdi. Hayal gücümde o ipler balıkçı ağı oldu. Gittim yapı marketten yaz için satışa çıkarılmış hamaklar buldum, ağlara dönüştürdüm. Katılımcıların Düş Denizi’ndeki ağlara dileklerini bağladıklarını, sanatçı olarak balıkçı ağlarıyla düşleri yakalayıp gerçeğe çeken bir balıkçı olduğumu hayal etmeye başladım. Küratöryel sürecin, sanatçının sezgisel üretim sürecine dahil olması, bu şekilde metaforu derinleştiren, büyüten ve şehrin dokusuna geçişmesini sağlayan bir unsur oldu.
Kişisel olarak ise İstanbul Boğazı denildiğinde zihnimde ilk canlanan şey, çocukken Tayvan’dan döndüğümüzde Türkçe okumayı öğrenirken elime geçen Billur Köşk masalı oldu. Bu masalda, yerin yedi kat altında tutulan bir prenses, tepedeki bir pencereyi kırarak başını uzatır, ilk kez İstanbul’u görür ve gördüğü anda âşık olur. Masalın bu sahnesi, yerleştirmenin ArtContact İstanbul edisyonuna yaklaşımımda daha çok kalbimde bir imgeydi. Enstalasyonun küçük bir köşesinde, bu büyülü anı yanardöner holografik kumaşla temsil ettim—ışığın, dalganın ve zamanın İstanbul’a yansıma hâli gibi.
Billur Köşk masalı, ArtContact Istanbul’da sadece İstanbul’la karşılaşma alanı olarak yer aldı. Ancak bu masalın tamamı içimde büyümeye devam ediyor. Yerleştirmenin bir sonraki İstanbul edisyonunda artık tarihsel ve günümüz İstanbul’u yerine, masalsı İstanbul’u anlatmak istiyorum. Belki bir gün Billur Köşk’ün kendisini holografik transparan kumaşlarla bir düş köşkü olarak kurarım çadır yerine. Hatta masalda geçen Elmas Gemi’yi, prensesin yola çıktığı o büyülü yolculuğu başka bir ülkede hayata geçirmek de hayalim.
Hiromita Project’i 2024 yılında kurdunuz. Bu platformun uzun vadeli hedefleri nelerdir ve farklı coğrafyalardaki izleyicilerle nasıl bir etkileşim kurmayı amaçlıyorsunuz?
Hiromita Project sanat platformunu, 2024 yılında, şu vizyonla kurdum: insanların içsel çağrılarını hatırlayabilecekleri, özgünlüklerini kutlayabilecekleri ve sahici bağlar kurabilecekleri disiplinlerarası bir alan yaratmak. Katılımcı sanat yerleştirmeleri, resim ve heykel içeren Hiromita Project’in uzun vadeli hedefi, her edisyonu o şehrin ve kültürün bağlamına özgü olarak yeniden düşlemek.
2024’te Çin’de çocuklara yönelik açık hava projemizi BFM Art Center ile Suzhou Bay Sports Park’ta çocukların boyadığı Hiromita heykellerinin geceleyin rengârenk ışıl ışıl parlamasıyla gerçekleştirdik.
2025’in ilk projesi olan ArtAnkara Çağdaş Sanat Fuarı’ndaki yerleştirmede ise Anadolu kültürünü, yörük çadırını, şamanik gelenekleri içererek izleyicilere kendileriyle buluşma, niyet belirleme ve o niyet yönünden adım atma temaları üzerinden kolektif bir alan sunduk. Binlerce katılımcının kumaştan dilek nehrine katılımlarıyla etkileyici bir proje oldu.
Bu sene Mayıs ayında gerçekleşen ArtContact İstanbul yerleştirmemizi, Tilki Sanat işbirliği ve Dr. Çağatay Olgun küratörlüğüyle gerçekleştirdik, İstanbul renk belleği ve kentin kültürel dokusu ile dönüştürdüğümüz yerleştirmede, İstanbul Boğazı’nda balıkçı ağlarıyla izleyicilerin düşlerini yakaladık.
Hiromita Project’in interaktif sanat yerleştirmelerini özel kılan şey, evrensel mesajları, ortak insan deneyimini yerel kültürel özelliklerle harmanlayabilmemiz, çok kültürlü, çok anlamlı anlatılar oluşturabilmemiz.
Gelecekte Hiromita Project’i daha fazla şehirde, daha çok insanla birlikte büyütmek, dönüştürmek ve paylaşmak istiyorum. Çünkü inanıyorum ki sanat, içsel boşluğu anlam, bağ ve yaratıcılıkla doldurabileceğimiz nadir alanlardan biri.
Bu sene sonunda Çin’in Suzhou şehrinde BFM Art Center ile gerçekleştireceğimiz büyük yerleştirmede, şehrin kadim ipek kültüründen, su kanallarından ve klasik bahçelerinden yola çıktık; Çin mitolojisindeki kutsal dağ kavramını karanlıkta ışıldayan Hiromita heykelleri dolu bir mağaraya çevirerek içsel keşfi mekânsal bir deneyime dönüştürdük.
Dubai’de planladığımız edisyonda ise çölün içsel boşlukla olan şiirsel tezatını, sığınak ve tefekkürü sembolize eden çöl çadırlarını, suyun ve sürdürülebilirliğin önemini kumaşlardan yapılmış yansıtıcı havuz ve çeşmeler ile Arap kaligrafisini, Ortadoğu bilgelerini ve şiirini yerel kumaşlar ve kaligrafik öğeler ile birlikte ele alıyoruz. Burada uçsuz bucaksızlıkta yol alış ile çadır içindeki içe dönüş gibi zıtlıkları bir araya getirerek, kişisel sezgi ile kolektif ritüel arasında bir denge kurmayı hedefliyoruz.
Uzun vadeli hedefim, Hiromita’nın bu dönüştürücü anlatısını farklı kültürel zeminlerde derinleştirmek ve kolektif olarak içsel boşlukları yaratıcı potansiyele dönüştüren deneyimlere alan açmak. Çünkü inanıyorum ki sanat, anlamın ve aidiyetin yeniden kurulduğu yer olabilir—yeter ki sahici bağlarla kurulsun. Farklı kültürel, zamansal öğelerin içleri boşaltılmadan birbirileriyle sentezlenmesi ise, bir diğer hayalim.
Hiromita Project’in bundan sonraki evrelerini, hiromitaproject.org veya Instagram’da HiromitaProject sayfasından takip edebilirsiniz.
Etiketler: Milliyet Sanat Türk-Tayvan ANQI Hiromita: Kalbin Çağrısına Yolculuk ArtContact İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı
