Jan Garbarek Group feat. Trilok Gurtu, İstanbul’a geliyor
ECM’in kristal berraklığındaki ses evreninden Mumbai’nin ritüelvari perküsyon âyinlerine uzanan iki ayrı dünyanın ustaları, 4 Aralık 2026’da Zorlu PSM sahnesinde aynı nefesin içine karışıyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
Avrupa cazının efsanevi ismi, Norveçli saksafoncu Jan Garbarek, virtüözlüğü ve benzersiz müzikal anlatımıyla yeniden İstanbul’da. Sanatçının; usta müzisyenler Rainer Brüninghaus (piyano), Yuri Daniel (bass) ve Hint perküsyon dahisi Trilok Gurtu ile birlikte gerçekleştireceği özel konser, 4 Aralık 2026’da Zorlu PSM’de, Stagepass organizasyonuyla müzikseverlerle buluşacak.
Jan Garbarek’in 1960’ların sonunda George Russell’la başlayan macerası, ECM Records etiketi altında tümüyle kendine özgü bir evrene dönüştü. O yıllarda disonansla flört eden keskin, neredeyse buz tutmuş bir tonla duyulan saksafonu 1970’lerin ortasında Keith Jarrett’ın Avrupa Dörtlüsü ile birlikte “Belonging” (1974) ve “My Song” (1977) gibi albümlerde lirizmin ve melodik duruluğun sembollerinden biri hâline geldi.
Garbarek’in saksafonu, çoğu zaman bir anlatıcı gibi susar, nefeslenir, genişler; ardından tek bir uzun notayla dinleyicinin üzerine kutup meltemi gibi çöker. “Dis” (1976) albümünde Ralph Towner’la kurduğu atmosferik dokular, ECM’in ‘aralıkların ve yankının müziği’ olarak anılan ekolünü kristalize etti. Kendine özgü bu minimal evren, 1994’te The Hilliard Ensemble ile kaydettiği “Officium” ile tüm dünya üzerinde yankı buldu; erken dönem kilise vokalleri ile üflemeli bir sesin aynı ibadet alanında nefes aldığı büyülü bir çalışma olarak tarihe yazıldı.
Garbarek'in müzikal kökleri yalnızca İskandinav pastoralinden ibaret değil. Kariyeri boyunca Trilok Gurtu, Zakir Hussain ve Hariprasad Chaurasia gibi Güney Asyalı ustalarla çalışarak dünya müziğinin ritmik dokularına açıldığı da bilinir. Bu yönüyle, Avrupa cazının kapalılığını kıran ve onu daha geniş bir kültürel coğrafyaya taşıyan en önemli figürlerden…
Hint Okyanusu kıyılarından bir ritim şamanı Trilok Gurtu
Trilok Gurtu’nun sahnede perküsyonuyla içiçe geçen gövdesi aracılığıyla zamanı adeta yeniden şekillendirir.
Mumbai’de doğan Gurtu, annesi olan efsanevi klasik müzik vokalisti Shobha Gurtu’nun gölgesinde büyüdü; tabla eğitimini ise Shah Abdul Karim’den aldı. Müziği, Hindistan’ın tala sisteminin matematiğiyle cazın doğaçlama özgürlüğünü aynı potada eriten melez bir organizma. 1970’lerde Embryo, Don Cherry ve John McLaughlin gibi sınır tanımayan müzisyenlerle çalışmaya başladığında dünya müziği sahnesi Gurtu’nun ritmik imzasıyla yepyeni bir soluk kazandı.
Gurtu’nun perküsyona yaklaşımı adeta deneysel bir alan gibidir; diz çöküp çanları suya batırarak, tabla vuruşlarını elektronik tınılarla harmanlayarak ve Batı davulunun sertliğini Hint ritimlerinin döngüsel akışıyla buluşturarak kendine özgü bir ses dünyası yaratır. Bu yüzden eleştirmenler onu çoğu zaman “ritmik bir şifacı” ya da “zamanın beden bulmuş hâli” olarak tanımlar.
Kariyerindeki önemli duraklardan “Usfret” (1988), “Crazy Saints” (1993), “The Glimpse” (1996) ve “Believe” (1994) gibi albümler, dünya müziği ile caz füzyonunun sınırlarını genişletti, birçok genç perküsyoncu için referans niteliği taşıdı. Oregon grubuna katılması, McLaughlin üçlüsüyle yaptığı kayıtlar, Zawinul, Terje Rypdal ve Bill Laswell gibi isimlerle yaptıkları da Gurtu’nun ne kadar geniş bir coğrafyada dolaştığını gösteren dönüm noktaları.
Garbarek grubu
Garbarek’in klasik dörtlüsü; piyanoda Rainer Brüninghaus, basta Yuri Daniel, perküsyonda ise bu kez dev bir eşlikçi olarak Trilok Gurtu ile birbirinden tamamen farklı müzikal kökenlere sahip olmalarına rağmen ortak bir noktada buluşuyor: ‘Alan yaratmak’. Garbarek’in uzun, kesintisiz nefesleri; Brüninghaus’un kristal, neredeyse soyut piyano dokuları; Daniel’in geniş melodik bas hatları ve Gurtu’nun döngüsel ritimleri, bir araya geldiğinde dinleyicinin zihninde tek bir müzikal beden yaratıyor.
Topluluk, jazz’ın doğaçlamaya dayalı dinamizmini, Avrupa oda müziğinin berraklığıyla ve Amanecer kıvamındaki meditasyon hâlleriyle harmanlıyor. Konserlerinde hissedilen şey çoğu zaman ‘bir kompozisyonun icrası’ değil, ‘bir mekânın ve zamanın dönüşümü’..
4 Aralık 2026: Zorlu PSM’de zamanı bükme gecesi
İstanbul’un müzik takvimi her yıl mutlaka bazı unutulmaz gecelere sahne olur. Ancak 4 Aralık 2026, bu gecelerden biri olmanın ötesinde, müziğin evrensel dilini oluşturan iki uç noktanın aynı anda görünür olduğu bir tarih olarak hafızalara kazınacak. Avrupa’nın sisli kıyılarından yükselen Garbarek’in tekil saksafon tonu ile Hindistan’ın kadim ritim geleneğini bedeninde taşıyan Gurtu’nun sahne enerjisi, Zorlu PSM’de Stagepass organizasyonuyla buluşacak.
Londra Royal Festival Hall’daki kapalı gişe konseri sonrası eleştirmen Sarah Chaplin’in “Elli yılı aşkın süredir bu sektörde olan Garbarek, mükemmelliğe insanlık düzeyinde en yakın noktada. Sessizliğin ve sesin ustası hem çarpıcı ritmik figürlerin hem de yürek burkan güzellikteki ifadelerin gerçek bir virtüözü.” sözleri, bu konserin nasıl bir yoğunluk yaratacağını da adeta önceden hissettiriyor.
Jan Garbarek ve Trilok Gurtu, iki ayrı yarımkürenin kültürel hafızasını taşıyan iki büyük müzisyen. Ancak İstanbul’daki bu konser, onları yalnızca bir sahnede buluşturmuyor; onların müziklerini var eden coğrafyaların, inançların, tarihlerin ve duyguların da aynı mekânda buluşmasını sağlıyor. Bu nedenle 4 Aralık akşamı Zorlu PSM’ye gelen her dinleyici, aslında kendi bireysel hikâyesini de sahneye taşıyacak.
Jan Garbarek Group feat. Trilok Gurtu konserinin biletleri, 25 Aralık Perşembe günü saat 11.00’de satışa sunulacak. Resmî açıklamalara göre biletler Biletinial üzerinden satışa çıkacak.


