Joan As Police Woman, Amerikalı müzisyen Joan Wasser’ın yaratıcı vizyonundan doğan bir proje. Wasser’in klasik müzik eğitimiyle başlayan yolculuğu, indie rock sahnesinde kazandığı deneyimlerle şekillendi. Sanatçı kariyerinin ilk yıllarında Antony and the Johnsons ve Rufus Wainwright gibi isimlerle sahne aldı; Jeff Buckley ile olan yakınlığı ise müzikal kimliğinde derin izler bıraktı. Bu birikim, Joan As Police Woman’ın şarkılarında hissedilen duygusal yoğunluğun temelini oluşturuyor.

 

1970 doğumlu Amerikalı müzisyen, şarkıcı, söz yazarı ve prodüktör Joan Wasser, müziğe altı yaşında piyano, sekiz yaşında keman dersleriyle başladı. Boston Üniversitesi’nde klasik keman eğitimi alan sanatçı Beethoven senfonilerinin tekrarını yapmak istemediği için punk ve indie sahnesine yöneldi. 1990’larda The Dambuilders grubunda keman çaldı, ardından Antony and the Johnsons, Black Beetle ve Those Bastard Souls gibi gruplarda yer aldı.

 

Joan Wasser çok yönlü bir müzisyen: vokal, keman, gitar, piyano, Wurlitzer gibi enstrümanlarda ustalaşmış durumda. Angie Dickinson’ın 1970’lerdeki ünlü polisiye dizisi “Police Woman”a bir gönderme olarak Joan As Police Woman ismini alan proje 2002’de bir grup projesi olarak başladı; ilk kadroda Ben Perowsky (davul) ve Rainy Orteca (bas) vardı. Bugünlerde Joan, Will Graefe (gitar) ve Jeremy Gustin (davul) ile turneye çıkıyor.

 

 

 

2006’da yayınlanan “Real Life”, Joan As Police Woman’ın müzik dünyasına güçlü bir giriş yapmasını sağladı. Bağımsız müzik sahnesinde büyük yankı uyandıran albüm ve Independent Music Awards’ta ‘En İyi Rock/Pop Albümü’ ödülünü aldı. Ardından gelen “To Survive” (2008), kırılganlık ve direnç arasındaki ince çizgiyi keşfetti ve Q Magazine tarafından ‘Yılın Albümleri’ arasında gösterildi.  “The Deep Field” (2011) ise daha geniş bir ses paletiyle, soul ve funk dokularını indie ruhuyla harmanladı. 2014’te yayınlanan “The Classic”, retro esintilerle modern bir tavrı buluştururken, 2018 tarihli “Damned Devotion” elektronik unsurları daha cesurca kullandı. Eleştirmenlerden övgü alan bu albümlerin ardından son olarak 2024’te yayımlanan “Lemons, Limes & Orchids”, minimal enstrümantasyonu ve derinlikli sözleriyle sanatçının en olgun işlerinden biri olarak öne çıktı.

 

Sanatçı ayrıca iki cover albümü yayımladı: “Cover” (2009) ve “Cover Two” (2020). BU albümlerde Gil Scott-Heron, Prince, The Strokes ve Neil Young gibi isimlerin şarkılarını yeniden yorumladı.

 

Lou Reed, Nick Cave, Damon Albarn, Beck, Tony Allen, Meshell Ndegeocello, Laurie Anderson, Sufjan Stevens, John Cale, Norah Jones gibi isimlerle yaptığı iş birlikleri, müziğine farklı renkler kattı. Bu ilişkiler, şarkılarında hissedilen estetik derinliği ve duygusal yoğunluğu besleyen damarlar olarak öne çıkıyor. Her nota, bu etkileşimlerin izini taşıyor.

 

 

Joan As Police Woman’ın şarkıları Spotify ve Deezer gibi platformlarda milyonlarca kez dinlendi. Özellikle “The Magic”, “To Be Loved” ve “Real Life” gibi parçalar alternatif müzik listelerinde öne çıkıyor. Sanatçı, sosyal medyada aktif ve konserlerinde seyirciyle güçlü bir bağ kurmasıyla biliniyor; performansları genellikle samimi, hikâye anlatımıyla iç içe ve duygusal yoğunluğu yüksek.

 

Joan As Police Woman konserleri, sıradan bir performansın ötesinde, izleyiciyi içine çeken bir atmosfer yaratıyor. Güçlü vokali, minimal düzenlemeleri ve sahnedeki samimi enerjisiyle Joan, dinleyiciyi hem müziğin hem de duygunun merkezine davet ediyor. 29 Kasım Cumartesi akşamı Zorlu PSM %100 Studio’da gerçekleşecek pop, soul, indie rock ve deneysel dokuları bir araya getiren proje, bu anlamda bir buluşma değil; bir keşif olacak. Biletler sınırlı, deneyim benzersiz.