Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Kitaplar ve kapaklar

Kitaplar ve kapaklar

Kitaplar ve kapaklar22 Temmuz 2025 - 03:07
Eleştirmen ve yazar Ahmet Ergenç; Aslı Atasoy’un yönettiği, sanat dünyasında çok yönlü çalışmalarıyla tanınan Birol Bayram'ın sanatına odaklanan "Kitabın Rüyası" adlı belgeselini ve kitap kapaklarını kaleme aldı.
AHMET ERGENÇ
ahmt.ergenc@gmail.com
 
Her okur (ve yazar ve yayıncı) bilir ki kitap kapağı çok mühim bir ‘detay’dır. Kitabı yükseltebilecek ya da yere çakabilecek kadar güçlü ve mühim bir detay. Birçok yayınevi ‘kurumsal kimlik’ ve tavrını daha kapaktan belli eder. Bazı kapaklar harika kitapları berbat eder, bazı kapaklar da berbat kitapları bile cazip kılar. Kapaklar kitabın ‘giriş kapısı’dır, hangi kapıdan nasıl girdiğiniz de çok önemlidir. Kapakların bir de politik yönü vardır: bir kapak, mesela, oryantalist de olabilir, muhafazakâr da, anarşist de. ‘Kapakların politikası’ diye kapsamlı bir yazıya denk gelmedim bugüne kadar ama yazılsaydı böyle bir yazı mesela Türkçe edebiyatın Batı dünyasında hep bir ‘cami – deniz – çay’ serisiyle kapaklandığını, bunun da sinsi (ya da aleni) bir oryantalizmin ifadesi olduğunu söylenebilirdi. Bir yayınevinin bir kapağa ne koyduğu da bu açıdan yekten ‘politik’ bir tutumdur. 
 
Ayrıca kapaklar estetik bir alandır, kitabın estetiğinin ayrılmaz bir parçasıdır.  Cool bir kitap, cool olmayan bir kapak tarafından berbat edilebilir. Bu ve diğer nedenlerden ötürü, bir okur ve bir eleştirmen olarak, kapakları çok önemserim. Kötü kapağa sahip bir kitabı eve dahi almak istemem, evde, kanepede, masada vs. sevmediğiniz biriyle karşılaşmak gibidir, kötü kapaklı kitap. 
 
 
Bu düşünceler silsilesine yol açan şeyi hemen söyleyeyim: Aslı Atasoy’un çektiği “Kitabın Rüyası” adlı belgesel. Belgesel ‘genel anlamda’ bir kültürel, estetik ve ticari nesne olarak kitap kapaklarına, özel de ise yılların tasarımcısı Birol Bayram’a odaklanıyor. Birol Bayram’ın dikkat ve tutkuyla sürdürdüğü tasarım uğraşı, dev bir külliyata dönüşmüş, çeyrek yüzyıla yayılan 6000 küsur kitap kapağı. Bu hikâyeyi izlemek hem yayın dünyasında yeterince üzerinde konuşulmayan kitap kapaklarına dair bir daha düşünmek, hem de insanın kapaklarla kurduğu alakayı bir daha gözden geçirmesine imkân veriyor.  
 
Belgeselin içeriği için basın bültenine başvuralım: “ ‘Kitabın Rüyası’nda  Ahmet Ümit, Zeynep Atakan, Yekta Kopan, Mehmet Y. Yılmaz, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Horasan, Selçuk Altun, Sevengül Sönmez, Tibet Sanlıman ve Gamze Varım da görüşleri ile yer alıyor. Konuklar kendi kişisel hikayelerinden yola çıkarak kitap kapakları ile olan iletişimlerini anlatıyor.”
 
 
Aslı Atasoy
 
Buradaki ‘kitap kapakları ile olan iletişim’ kısmı önemli, zira belgeselde söz alan kişiler hem Birol Bayram’ın tasarımlarını hem de ‘kitap kapağı’ denilen şeyle olan alakalarını anlatıyorlar. Kitap kapağının anlam ve önemi üzerine bir düşünceler silsilesi gibi bu belgesel. Söz alan yazar, yayıncı, gazeteci ve sanatçılar ‘kapak’ konusu üzerine hem şahsi açıdan, hem de kapakların kültürel politikasına dair hoş ve önemli anekdotlar aktarıyorlar. Bu bir yuvarlak masa toplantısı gibi. Mesela kitabın yazarı ile ‘kapağı’ arasındaki gerilimli ilişkiye dair söylenenler, kitap kapağı ile örneğin dergi kapağı arasındaki bağlantılar ve genel anlamda ‘tasarımın’ yayıncılıktaki önemine dair düşülen notlar,  yayıncıların kitap kapaklarına dair ilginç anıları, bağımsız bir ‘estetik’ nesne ya da sanat biçimi olarak kitap kapağına dair yapılan tartışmalar, kapak tasarımın küçük tarihçesine dair notlar, kapak tasarımının ‘politik’ yönlerine ve sansür geçmişine dair söylenenler, belgeselde kitaplar ve kapaklarına dair yoğun bir sohbet masası kurulmasını sağlıyor. Aslı Atasoy bu masayı Birol Bayram’ın kendi cümleleri, tecrübeleri ve hikayesiyle de tamamlamış. Olaya hem ‘dışarıdan’ hem de içeriden bir bakış. Hem kültürel tarih, hem şahsi tarih.
 
 
Birol Bayram
 
Birol Bayram’ın 6000 küsur kitaplık külliyatını bir ‘kültürel tarih’ ya da ‘kültürel miras’ın parçası olarak görmek mümkün. Çoğu zaman, tasarımcısını bilmesek de okurlar olarak ‘bazı’ kitap kapaklarını hatırlarız, bilinçdışında bir yerde duruyor gibidir bunlar. Bu ‘miras’ın boyutunu Aslı Atasoy şöyle özetlemiş: “Bayram’ın tasarladığı altı bin 300 kitap kapağı 26 yılda milyonlarca okura ulaştı. Yapay zekâ hesaplamalarına göre bu kitaplar şimdiye dek toplamda 63 milyon kişi tarafından okundu ve yaklaşık 630 bin evde yer aldı.” Az buz bir şey değil.
 
Birol Bayram’ın tasarladığı bazı kitap kapaklarını hatırlıyorum, bilhassa da İş Kültür’ün ‘modern klasikler’ dizisi için yaptığı ‘hem klasik hem modern’ kapakları: Kafka (özellikle “Ceza Kolonisinde”nin kapağındaki o ‘deforme olmuş’ Kafka suratı) Anthony Burgess (“Otomatik Portakal”daki o soğukkanlı delilik), George Orwell (o mekanik gözetleme hali), Oscar Wilde (Wilde’ın Warhol’la buluşması), Rilke (Rilke’nin bize bakan o ‘modern’ ifadesi) gibi gibi.  Bu kapaklar hem yazarın personası hem de kitabın içeriğine ve hissiyatına dair iyi bir ‘okuma’nın sonucudur. İyi tasarımcı, iyi bir okurdur, diğer okurlara bir giriş kapısı hazırlayan iyi bir okur.
 
 
Yıllar önce bir dergide ‘yılın en iyi kitap kapakları’nı seçmiştik. Yıl sonu yapılan klasik ‘yılın en iyi kitapları’ seçkisine paralel olarak. O zaman görüş istediğimiz kişiler harika bir şaşkınlık ve sevinçle karşılık vermişti: Şaşkınlık, zira bu soru pek sorulmuyordu. Sevinç, zira hemen hemen herkesin anlatmak istediği bir ‘kapak hikayesi’ ya da tutkusu vardı. O seçki bize şunu göstermişti, kitaplar sadece ‘okunmuyor’ aynı zamanda bir ‘kıymetli nesne’ olarak evde ya da kütüphanede tutuluyor ve o nesnenin ‘kapağı’ da çok mühim bir detaydır.    
 
İngilizcede ‘Don’t judge a book by its cover’ diye bir deyim var, birebir çevirisi, ‘kitabı kapağına göre yargılama.’ Mecazi anlamı, dış görünüşe aldanma ya da ‘zarfa değil mazrufa bak.’ Bu belgesel bize bir daha gösteriyor ki biz kitabı ‘kapağına göre’ de yargılıyoruz, bu bir haktır. Ya da zarfın mazrufa uygun olmasını, mazrufun hakkını vermesini isteriz. Hassas bir göz ve kafa gerektiren hassas bir konudur kitap kapağı. “Kitabın Rüyası” adlı bu belgesel de bu hassas mevzuyu hassas bir bakışla ve samimi bir merakla ele alıyor. Tavsiye olunur. 
 
Hamiş: Birol Bayram’ın yanı sıra bu hassas konu üzerine dikkatle çalışan birkaç diğer tasarımcıyı da bu vesileyle anmak isterim: eski kuşaktan Bülent Erkmen, orta kuşaktan Savaş Çekiç ve yeni kuşaktan Utku Lomlu. İyi ki varlar, kıymetleri daha çok bilinmeli.