Kuzeyin melankolisi The Rasmus İstanbul’da
Alternatif rock’ın karanlık ama çekici yüzü The Rasmus, 6 Kasım gecesi IF Beşiktaş’ta sahneye çıkıyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
The Rasmus’un müziği, yalnızca kulakla değil, gözle de takip edilen bir anlatı sunar. 1994’te Helsinki’de kurulan grup, alternatif rock ile gotik estetiği birleştiren tarzıyla kısa sürede uluslararası bir fenomene dönüştü. 2003’te yayınladıkları “Dead Letters” albümü ve “In the Shadows” gibi parçalarla milyonlara ulaşan grup, 6 Kasım 2025’te IF Beşiktaş’ta sahne alacak. Konser, bir görsel ve duygusal atmosferin sahneye taşınması olacak.
The Rasmus’un hikâyesi, 1994 yılında Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de, henüz lise sıralarındaki dört gencin müzikle kurduğu bağla başlar. Vokalist Lauri Ylönen, gitarist Pauli Rantasalmi, bas gitarist Eero Heinonen ve davulcu Janne Heiskanen okul arkadaşlığıyla başlayan bu birlikteliği kısa sürede sahneye taşıdı. Grup, ilk konserlerini okul etkinliklerinde ve yerel sahnelerde vererek dikkat çekmeye başladı. O dönemde sadece Rasmus adıyla anılan grup, kısa sürede Finlandiya’nın genç müzik sahnesinde kendine yer edindi. 2000 yılına gelindiğinde, İsveçli bir DJ’in aynı adı taşıması nedeniyle grup, adını The Rasmus olarak değiştirdi. Bu küçük ama stratejik değişiklik, grubun uluslararası sahnede daha net bir kimlik kazanmasına yardımcı oldu.
1999’da davulcu Janne Heiskanen gruptan ayrıldı ve yerine Aki Hakala geçti. Bu kadro değişikliği, grubun müzikal yöneliminde daha karanlık ve alternatif bir çizgiye geçişin başlangıcı oldu. Grubun güncel kadrosu, yıllar içinde bazı değişiklikler geçirse de çekirdek yapısını korudu. Vokalde Lauri Ylönen, davulda Aki Hakala ve gitarda Pauli Rantasalmi uzun süre birlikte çalıştı. Ancak 2022 yılında Pauli Rantasalmi gruptan ayrıldı ve yerine Emilia Suhonen geçti. Suhonen, grubun tarihinde yer alan ilk kadın üye olarak dikkat çekiyor ve sahne enerjisiyle grubun yeni dönemine taze bir soluk getiriyor. Bas gitarda ise hâlâ Eero Heinonen yer alıyor.
Müzikal yolculuk
The Rasmus’un müzikal yolculuğu, yalnızca hit parçalarla değil zaman içinde evrilen tematik albümler, uluslararası turneler ve ödüllerle şekillenen çok katmanlı bir anlatıya sahip. 1994 yılında Helsinki’de lise arkadaşları tarafından kurulan grup, ilk albümleri “Peep” (1996) ile Finlandiya’da dikkat çekmeye başladı. Funk-rock etkili albüm, gençlik enerjisiyle doluydu ve “Funky Jam” gibi parçalarla yerel sahnede ses getirdi. Ardından gelen “Playboys” (1997) ve “Hell of a Tester” (1998), grubun müzikal kimliğini daha da belirginleştirdi. “Playboys”la ilk EMMA'larını (Fin Grammy ödülü) kazandılar. “Hell of a Tester”da yer alan “Liquid” parçası Finlandiya’da yılın en iyi şarkısı seçildi.
2001’de yayımlanan “Into”, The Rasmus’un uluslararası çıkışının habercisi oldu. Albümdeki “F-F-F-Falling” parçası Finlandiya listelerinde bir numaraya yükseldi ve albüm iki kez platin plak kazandı. Ancak grup asıl küresel çıkışını 2003 tarihli “Dead” Letters albümüyle yaptı. “In the Shadows” adlı single, 11 ülkede Top 10 listelerine girdi, İngiltere’de üçüncü sıraya kadar yükseldi ve 180 binden fazla kopya sattı. Albüm dünya çapında 1 milyondan fazla sattı; Finlandiya, Almanya, Avusturya ve İsviçre’de platin, İngiltere ve İsveç’te altın plak kazandı. Bu başarı, grubun MTV Avrupa’da en çok gösterilen video kliplerinden birine sahip olmasını sağladı ve aynı yıl Kerrang! dergisinden ‘En İyi Uluslararası Çıkış’ ve “En İyi Single’ ödüllerini aldılar.
The Rasmus Eurovision 2022. Fotoğraf: Venla Shalin
2005’te çıkan “Hide from the Sun”, grubun karanlık estetiğini daha da derinleştirdi. “No Fear” ve “Shot” gibi parçalar gotik rock ile alternatif rock arasında bir köprü kurdu. 2008’de yayınlanan “Black Roses”, Desmond Child prodüktörlüğünde hazırlandı ve Depeche Mode etkili bir goth-pop atmosferi sundu. Albümden çıkan “Livin’ in a World Without You” ve “Justify” gibi parçalar, grubun duygusal derinliğini sahneye taşıdı.
2012’de yayımlanan “The Rasmus” albümü, daha sade ve introspektif bir anlatım sundu. 2017’deki “Dark Matters”, dijital çağın seslerine kulak veren bir dönüşüm albümüydü; elektronik dokularla sert gitar riff’lerini birleştirdi. 2022’de çıkan “Rise”, grubun hem eski hayranlarını hem de yeni kuşağı kucaklayan bir anlatım sundu. Albümdeki “Jezebel”, Finlandiya’nın Eurovision 2022 temsilcisi olarak seslendirildi ve grubun sahne enerjisini yeniden gündeme taşıdı.
2025’te yayımlanan “Weirdo” albümü, The Rasmus’un kariyerindeki en sert ve en karanlık kayıt olarak tanımlanıyor. Bu albümle birlikte başlatılan “Weirdo Tour”, grubun Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan geniş bir coğrafyada sahne aldığı bir turneye dönüştü. Özbekistan, Kazakistan, Gürcistan, Azerbaycan, Türkiye, Sırbistan, Almanya, Polonya, Çekya, Macaristan, Avusturya ve İtalya gibi ülkeleri kapsayan turne, grubun küresel etkisini bir kez daha pekiştirdi.
Bugüne kadar 11 stüdyo albümü, 2 derleme albüm, 30’dan fazla single ve 35 müzik videosu yayınlayan The Rasmus, dünya çapında 5 milyondan fazla albüm satışı gerçekleştirdi. Finlandiya’nın en büyük müzik ihracatçılarından biri olarak kabul edilen grup, alternatif rock sahnesinde hem görsel hem işitsel bir kimlik inşa etti. Sahne kostümleri, teatral duruşları ve duygusal yoğunluğu yüksek şarkı sözleriyle The Rasmus, yalnızca bir müzik grubu değil, bir kültürel fenomen hâline geldi.
Sahne kostümleriyle teatral atmosfer
The Rasmus’un sahne kostümleri, grubun müzikal kimliğiyle doğrudan örtüşen bir görsel dil sunar. Siyah deri ceketler, zincir detayları, gotik aksesuarlar ve zaman zaman teatral makyajlarla sahneye çıkan grup, özellikle vokalist Lauri Ylönen’in kişisel tarzıyla bu atmosferi pekiştirir. Ylönen’in sahne görünümü, punk ve gotik etkileri bir araya getirerek hem karanlık hem de enerjik bir duruş sergiler. Sahne kostümleri, grup üyelerinin bireysel tarzlarını yansıttığı gibi şarkıların duygusal yoğunluğunu da görsel olarak destekler.
Grubun sahne kostümlerini tasarlayan belirli bir moda tasarımcısı olmasa da bu görsel kimlik, turne temalarına göre şekillenir. Özellikle “Weirdo” albümü ve 2025 turnesi kapsamında kullanılan kostümler, grubun ‘en sert ve en karanlık’ dönemini yansıttığı için hayranlar tarafından heyecanla karşılanıyor. Sahne kostümleri, yalnızca stil değil, performansın atmosferini güçlendiren birer araç olarak kullanılıyor.
The Rasmus’un sahne kostümleri, hayranları tarafından da grubun müzikal anlatısının bir parçası olarak görülüyor. ‘Karanlık ama enerjik’, ‘sahneyle bütünleşen’ ve ‘duygusal yoğunluğu artıran’ gibi ifadelerle tanımlanan bu görsel stil, özellikle “In the Shadows” gibi parçaların canlı performanslarında şarkının dramatik yapısını daha da belirginleştiriyor. Kostümler, grubun müzik videolarında da benzer bir atmosfer yaratıyor; bu da hayranlar için grubun anlatısını hem işitsel hem görsel olarak takip etme imkânı sunuyor.
Sahneye dönüş
Grubun kurucusu ve vokalisti Lauri Ylönen’in sahne kostümleriyle bütünleşen performansı, şarkıların duygusal derinliğini beden diliyle tamamlıyor. Ylönen, turne öncesi yaptığı açıklamada, “Turneye çıkmayalı epey oldu, o yüzden 2025’te dünya turuna çıkacağımız için gerçekten çok heyecanlıyız. Dinleyicilerimizle takılacağımız günleri dört gözle bekliyoruz. Ne de olsa aile gibiyiz,” diyerek grubun hayranlarıyla kurduğu bağın samimiyetini vurguluyor.
6 Kasım Perşembe gecesi IF Performance Hall Beşiktaş’ta gerçekleşecek The Rasmus konseri, grubun müziği ve kostümleriyle bir görsel anlatının sahneye taşınması olacak. Alternatif rock’ın yalnızca kulakta değil, sahnede de yankılanacağı gecenin biletlerine Bu Bilet üzerinden ulaşmak mümkün. Kapı açılış saati 19.30, başlangıç saati ise 21.30 olarak belirtilen etkinlik ayakta düzende gerçekleşecek. 18 yaş sınırı uygulanacak etkinliğe girişte kimlik kontrolü yapılacağı için fizikî kimlik belgesi bulundurmak gerekiyor.


