Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Lila Müzik’ten yeni yıl konseri

Lila Müzik’ten yeni yıl konseri

Lila Müzik’ten yeni yıl konseri20 Aralık 2025 - 04:12
Lila Müzik, yeni yıl eşiğinde Birsen Ulucan, Emre Şen ve Toros Can’ı aynı sahnede buluşturuyor. Purcell’den Ligeti’ye uzanan geniş bir yolculukta, üç usta piyanist Osmanlı-Türk müziğinden bir motifle geceyi taçlandırıyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
 
Klasik müziğin önde gelen sanatçılarının albümlerini 26 yıldır dinleyicilerle buluşturan ve Türkiye’nin müzik hafızasına katkı sunmayı misyon edinen Lila Müzik, gelenekselleştirmeyi hedeflediği “Lila Müzik ile Yeni Yıl Konseri” ile müzikseverlere özel bir yılbaşı buluşması sunmaya hazırlanıyor.
 
20 Aralık Cumartesi akşamı Kadıköy Süreyya Operası’nın büyülü atmosferinde gerçekleştirilecek serinin ilk konserinde, kuşağının önde gelen piyanistleri Birsen Ulucan, Toros Can ve Emre Şen sahne alacak. Üç usta müzisyen, Purcell’den Chopin’e, Rachmaninoff’tan Bartók’a, Scriabin’den Ligeti ve Metallica’ya uzanan geniş ve renkli bir repertuvarla dinleyicilere unutulmaz bir gece yaşatacak. 
 
Gecenin özel sürprizi ise, Osmanlı döneminde açılan ilk konservatuvar Darülelhan’ın ilk keman öğretmenlerinden Kevser Hanım’ın sevilen eseri “Nihavend Longa” olacak. Türk müziğinin en sevilen ve bilinen eserlerinden biri olan bu parça, besteci Uğraş Durmuş tarafından konser için özel olarak altı el için yeniden bestelendi. Eser, üç usta piyanist tarafından ilk kez yorumlanacak.
 
Süreyya Operası
 
Konserin gerçekleşeceği Süreyya Operası, 1927’de Kadıköy’ün kültürel haritasını belirleyen en önemli isimlerden biri olan erken Cumhuriyet dönemi siyasetçisi, sanayici ve hayırsever Süreyya İlmen’in hayaliyle kurulup, 2007’de kapsamlı restorasyonla asıl kimliğine kavuşmuş bir mekân.
 
 
Kadıköy ve Anadolu yakasında kültürel ve sosyal yaşamın gelişmesi için müzik cemiyetlerinden spor kulüplerine kadar birçok girişime destek veren, pek çok sosyal ve belediyecilik projesine imza atan Süreyya İlmen, Avrupa’daki operaları gördükten sonra Kadıköy’de benzeri bir salonun eksikliğini fark ederek 1924’te Süreyya Operası’nın yapımına başladı; bina 6 Mart 1927’de Türkiye’nin Anadolu yakasındaki ilk modern tiyatro binası olarak açıldı. Art Deco ağırlığı taşıyan fuayesinin ilhamını Paris’ten, iç düzenini Alman tiyatrolarından alan bina, İstanbul’un Anadolu yakasında operanın ve senfonik müziğin çıtasını akustiği ve zarafetiyle taşıyor. 
 
Üçlü buluşma
 
25. yılını geride bırakan Lila Müzik yeni yıl eşiğinde, kataloğundaki üç usta piyanist Birsen Ulucan, Emre Şen, Toros Can’ı bir araya getirerek belleği ve bugünü aynı sahnede buluşturuyor.
 
Birsen Ulucan
 
Şumen’den başlayan ve İstanbul üzerinden Londra’ya uzanan bir güzergâhın üzerinde büyüyen Birsen Ulucan, piyano eğitimini İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda Meral Yapalı ile bir yılda tamamladı; aynı kurumda dört yıl öğretim görevlisi olarak çalıştı. Ardından TEV Sadberk Hanım Müzik Bursu ve Eczacıbaşı Kültür Sanat desteğiyle Guildhall School of Music & Drama’da solistlik diplomasını, City University of London’da yüksek lisansını aldı. Erken dönem başarıları arasında Uluslararası R. Lipizer Keman Yarışması’nda kardeşi Özcan Ulucan ile paylaştığı ‘En İyi Beethoven Sonat Yorumu’ ve Smith Kline Beecham birinciliği yer alan Ulucan’ın müzisyenliği, Maxim Vengerov’dan Isabelle van Keulen ve Christian Poltéra’ya uzanan paydaşlıklarla derinleşti. Salzburg Mozarteum ve İstanbul Müzik Festivali gibi platformlarda edindiği tecrübe, repertuvarını klasik kanon ile çağdaş anlatımın kesiştiği bir düzleme taşıdı.
 
 
Ulucan’ın Lila Müzik etiketiyle yayınladığı “Bir Ağaç Gibi” (2006) ve “Masallar, Rüyalar, Fısıltılar” (2010) albümleri, piyanodaki masalsı tona ve berrak anlatıma olan yatkınlığını açıkça gösteriyor. Bu konserde ise Chopin’in polonezleri ile Medtner’in “Masallar”ı arasında kuracağı geçiş, polonezlerin törensel ritmini Medtner’in daha içe dönük hikâye anlatımıyla buluşturacak. Program da bu ilişkiyi özellikle vurguluyor.
 
Emre Şen
 
İtalyan basınının ‘piyanonun şeytani meleği’ diye andığı Emre Şen, genç yaşta İstanbul Mozart Yorum Yarışması birinciliği ile adını duyurdu; Roma Uluslararası Piyano Yarışması’ndaki birincilik sonrası Avrupa turnesiyle sahne adımlarını sıklaştırdı. Ankara’da Nimet Karatekin ve Ersin Onay, Roma’da Marcella Crudeli, New York’ta Oxana Yablonskaya, Londra’da Kevin Kenner ile çalışarak ekol farklılıklarını aynı teknik organizmada buluşturdu. Paris’te École Normale de Musique’te ‘Diplôme Supérieur de Concertiste’yi piyano ve oda müziğinde birincilikle bitirirken aldığı Albert Roussel Komitesi ödülü, kariyerine kritik bir mühür oldu. BBC Filarmoni ile kaydettiği Çaykovski “1. Konçerto”nun İngiltere’de yayınlanması ve 2019 Donizetti Ödülleri’nde ‘Yılın Piyanisti’ seçilmesi, Şen’i hem dinleyiciler hem de eleştirmenler nezdinde öne çıkardı. Bach, Mendelssohn, Chopin, Rachmaninov ve Liszt kayıtlarını içeren ilk solo CD’sini 2012’de Lila Müzik etiketiyle yayınladı. Ardından 2013’te yayınlanan “İz Bırakanlar” seçkisinde yer alan kayıtlarıyla şirketin kataloğuna iki ayrı tarihte girdi.
 
 
Konserde Chopin, Rachmaninov ve Scriabin’i yorumlayacak Şen’in tonu parlaklıktan çok şarkı söyleyen bir çizgiye dayanıyor; sağ el melodiyi taşırken sol el dengeyi kuruyor. Programın Vals “Minute”dan Op. 8 No. 12’ye uzanan bir akışı var.
 
Toros Can
 
Toros Can, Türkiye’de çağdaş piyano repertuvarının kalıcı kayıt ve sahne temsili açısından en etkili sözcülerinden. H.Ü. Devlet Konservatuvarı’ndan RCM, Yale ve Arizona University eksenine uzanan eğitim çizgisinde Peter Frankl, Joaquín Achúcarro gibi ustalarla çalışan sanatçının kariyerini belirleyen sıçrama L’Empreinte Digitale etiketiyle yayınladığı dört albümle geldi: “Ligeti Etudes” (2000), “Hindemith - 1922 & Piano Works” (2001), “Crumb – Makrokosmos I&II” (2003)ve “Purcell - Suites & Grounds” (2005).Bu kayıtlar Diapason d’Or ve CHOC gibi prestijli ödüllerle taçlanarak Türkiye’de çağdaş repertuvarın referans diskografisini kurdu. Salle Cortot ve Théâtre du Châtelet’den İstanbul Müzik Festivali ve La Roque d’Anthéron’a uzanan sahne deneyimi, 2009’daki Marguerite Long Yarışması jüri üyeliğiyle aldığı Paris Valiliği madalyası ve İstanbul’da Arsu Güzel Sanatlar Akademisi ile EFMI’de sürdürdüğü eğitmenlik, Toros Can’ın müzisyenliğini hem icrada hem de eğitimde bütünleyen bir çizgiye taşıyor. Lila Müzik kataloğunda, kızı Beril Can ile kaydettikleri Béla Bartók – Mikrokosmos (Complete) projesi ise modern pedagoji ile konser sahnesini aynı albümde buluşturan benzersiz bir Türkiye yapımı. 
 
 
Konser programı Purcell ile başlayıp Bartók’un “Mikrokosmo”s No. 146 “Ostinato”suna, oradan Ligeti’nin “Musica Ricercata” No. 7 ve No. 10’una uzanıyor; gece ise Metallica’nın “Master of Puppets”ının piyanoya uyarlanmış yorumuyla sona eriyor.
 
“Nihavend Longa”
 
Klasik Türk musikisinin en çok icra edilen saz eserlerinden biri hâline gelen Kemanî Kevser Hanım’ın “Nihavend Longa” eseri, konserin sürprizi.
 
Longa formunda ve Nihavend, makamında yazılan “Nihavend Longa”, nim sofyan usulündeki akıcı ve virtüöz yapısıyla klasik Türk müziği repertuvarının en ünlü saz eserlerinden biri hâline gelmiş; Romen müziği etkileri taşıyan 2/4’lük karakteriyle çeşitli üstadlar tarafından farklı tonlarda icra edilmiş ve arşivlerde birçok nota versiyonu yer almış. Kevser Hanım’ın diğer eserleri arasında şedaraban semai “Tercümân olsun rebâb-ı sîneme her kârda” ile hicaz kanto “İçin dostlar cabadan, hovardayım babadan” bulunuyor.
 
“Nihavend Longa”nın melodisi, Türkiye’de çok geniş bir kültürel dolaşıma sahip. Sıkça karşımıza çıkan eser; Ramazan reklam jingle’larında veya Athena’nın “Ska-Longa” parçasındaki gitar melodisinde duyulabilir. Afro-Türk müziği ile popüler kültürü birleştiren yorumlarda da sıkça tercih edilir. Birçok müzisyen tarafından icra edilmiş olan “Nihavend Longa”, farklı türlerde yeniden yorumlanmaya son derece uygun bir yapıya sahiptir. Hasan Cihat Örter’in “Re-Formation” albümündeki yorumu, eserin gitar merkezli modern bir uyarlamasını sunar. Burhan Öçal’ın düzenlemesi ise dinleyiciler tarafından en enerjik ve en ‘çılgın’ yorumlardan biri olarak anılır; kimilerine göre diğer tüm versiyonları gölgede bırakan, en dinlenilesi kayıttır.
 
Eser, Türk popüler sinema tarihinin de güçlü bir motifidir. Kemal Sunal filmlerinde duyulan ikonik versiyon, Osman İşmen Orkestrası tarafından kaydedilmiştir. Bu düzenleme, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Zafer Dilek’in aranjmanlarıyla birlikte Yeşilçam komedilerinin ses evrenine damga vurmuş, “Tosun Paşa” gibi kült filmlerin de hatırlanan müzikleri arasına girmiştir. Jazz dünyasında da karşılık bulan eser, Özdemir Erdoğan’ın “Türkiye Jazz Tarihinde Işıksız Kalanlar” albümünde başarılı bir caz düzenlemesiyle yer alır. Göksel Baktagir, Mustafa Kandıralı ve daha birçok icracı da esere karakteristik yorumlar katmıştır.
 
Sonuç olarak, “Nihavend Longa”; yalnızca klasik Türk müziği repertuvarının değil, reklam, sinema, caz, pop ve dünya müziği alanlarının da ortak hafızasında yer eden; tanıdık, karakteristik ve kültürel olarak son derece yayılmış bir başyapıttır.
 
Kemanî Kevser Hanım
 
Kemanî Kevser Hanım; 1880’li yıllarda İstanbul’da doğduğu tahmin edilen, keman ve piyano icracısı bir Osmanlı kadın besteci. Dârülelhan’ın ilk keman hocaları arasında yer alan, erkek egemen bir dönemde üretkenliği ve özgünlüğüyle öne çıkan sanatçı hakkında biyografik bilgiler sınırlı olsa da 1950’li-1960’lı yıllara dek yaşadığı aktarılıyor. Günümüze ulaşan dört temel eserinden en bilinenleri “Nihavend Longa” ile İÜ OMAR arşivlerinde yer alan kayıtlarla kendisine atfedilen “Çanakkale Marşı / Türküsü”.
 
Milliyet Sanat duyurdu
 
Milliyet Sanat için hazırladığımız 18 Mart 2025 tarihli haberde, müzisyen - besteci - eğitmen Onur Bıçak’ın araştırmasına dayanarak, bugüne dek anonim kabul edilen ve ilk kez 1923’te  Marika Papagika tarafından ABD’de plağa okunan “Çanakkale Türküsü”nün ardındaki gerçek bestecinin Kevser Hanım olduğunu ortaya koyan bulguları geniş bir okur kitlesine aktarmıştık. Bıçak’ın İstanbul Üniversitesi Osmanlı Dönemi Müziği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (OMAR) bulduğu tarihî nota, türkünün en eski yazılı kaynağı olarak Kevser Hanım’ın adını işaret ediyor ve böylece Osmanlı/Türk müziğinde adı uzun süre gölgede kalmış bu kadın bestecinin önemini daha da görünür kılıyordu. Kevser Hanım hem eserleri hem de yakın dönemde yeniden keşfedilen arşiv belgeleri sayesinde, Osmanlı/Türk müziği tarihinde iz bırakan ve kadın besteciler arasında özel bir yere sahip güçlü ve yaratıcı bir isim olarak bugün yeniden hak ettiği değeri görmeye başladı.
 
Uğraş Durmuş
 
Üç usta piyanist tarafından ilk kez yorumlanacak “Nihavend Longa”yı Lila Müzik’in 20 Aralık Yeni Yıl Konseri için altı ele uygun olarak düzenleyen genç besteci ve düzenlemeci Uğraş Durmuş, çok sesli müzik alanındaki üretimleriyle tanınıyor.
 
 
Sadık Uğraş Durmuş, 15 Haziran 1978’de Manisa’da doğdu. Müzik eğitimine İzmir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde flüt ve piyano çalışarak başladı. 1995-2000 yılları arasında Bilkent Üniversitesi’nde Elhan Bakihanov ile tam burslu kompozisyon eğitimi aldı. 2000’de kabul edildiği Rotterdam Konservatuvarı’nda Peter Jan Wagemans ve Klaas de Vries ile kompozisyon, René Uilenhoet ile elektronik müzik çalıştı ve 2004’te mezun oldu. Ardından Amsterdam Konservatuvarı’nda Theo Loevendie ile yüksek lisansını tamamladı. 2006’da Türkiye’ye döndükten sonra Bilkent Üniversitesi Kompozisyon Bölümü’nde sanatta yeterlik programını tamamlayarak 2010’da mezun oldu. Akustik ve elektronik eserleri Asko Ensemble, Nieuw Ensemble ve Insomnio Ensemble gibi topluluklarca birçok ülkede seslendirildi; 2006’da Hollanda Besteciler Birliği’nin ‘Henriette Bosmans Ödülü’nü kazandı. Durmuş, çalışmalarında makam müziği unsurlarını ve Türk çalgılarını sıkça kullanarak melez bir müzik dili geliştiriyor; aksak ritmler, modal–makamsal yapılar ve çok seslilik arasında kurduğu ilişkiler üzerine hem yaratıcı hem de akademik düzeyde üretmeyi sürdürüyor.
 
Bir dönem The Voizes çok sesli korosunda eğitmen olarak görev yapan Durmuş, çağdaş düzenleme tekniklerini Türk müziği mirasıyla birleştiren yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Özellikle geleneksel melodileri modern piyano düzenlemelerine uyarlama konusundaki çalışmaları, sanatçıyı yeni kuşağın yaratıcı müzik insanları arasında öne çıkarıyor.
 
“Lila Müzik ile Yeni Yıl Konseri”
 
20 Aralık 2025 Cumartesi, saat 20.00’de Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda gerçekleşecek konser yalnızca repertuvarıyla değil, mekânı ve kurumuyla da anlam kazanıyor. Süreyya Operası’nın tarihsel zarafeti, üç piyanistin farklı dokularını aynı sahnede bir araya getirirken; Lila Müzik de bir plak şirketinin ötesine geçerek Türkiye’nin müzik belleğini yıllardır besleyen bir okul işlevi görüyor.