Ankara’dan yükselen bu ses, önce YouTube’da belirdi. Yüklediği cover’lar, eski şarkıları bugünün duygusuyla yeniden yorumladı. Bülent Ersoy’un “Maazallah” şarkısına getirdiği dokunuş, Lin Pesto’yu alternatif sahnenin dikkat çeken isimlerinden biri yaptı. Gizemli duruşu bir pazarlama değil, bilinçli bir tercih: kimliğini geri planda tutup müziği öne çıkarmak. Röportajlarında da görüldüğü gibi, şarkıların hatırlanmasını kişisel görünürlükten daha önemli sayan bir tavrı var. Synth-pop ve darkwave çizgilerinde dolaşan bu ses, fazla sözle değil, doğru hissin ritmiyle kendini anlatıyor.

 

Lin Pesto, gerçek adını açıklamayan ve kimliğini bilinçli olarak gizli tutan bir müzisyen. ‘Kendimi ben bile kabul etmezken, hiç tanımadığım insanların karşısına çıkmak istemedim.” Sözleriyle ifade ediyor bu tavrını. Bu nedenle sahne kişiliğiyle günlük hayatını ayrı görüyor ve müziğini ön planda tutuyor.

 

 

Sahne adını ise sevdiği “Bob’s Burgers” karakterlerinden esinlenerek seçmiş. Müziğe 2017’de depresyonla baş etmek için YouTube’a cover videolar yükleyerek başladı, ilk çıkışı Bahar Candan’ın “Dondurma” şarkısıyla oldu. Ardından kendi bestelerine yönelerek aynı yıl “Araba” adlı ilk teklisini yayımladı. Çocukluğunda Gwen Stefani, Fiona Apple ve Shirley Manson gibi isimlerden ilham aldı; bu etkiler, synth-pop ve melankolik pop çizgisinde şekillenen müziğinin temelini oluşturdu.

 

Lin Pesto’nun müzik yolculuğu tutarlı bir çizgi izliyor: 2017’de “Dondurma” ve  “Araba”’nın ardından “Bir Düşün”, 2018’de “Yazlık”, 2019’da SON EP; ardından 2020’de “Ölmeden”, 2023’te “Üzgün” ve “Gözyaşı Odası”, 2024’te “Arabama Bin” ve 2025’te ilk albüm “KABUL”. Kronoloji, bağımsız bir üretimin sabırla kurduğu estetiği gösteriyor; bir kimlikten çok, adım adım güçlenen bir sesin hikâyesi.

 

 

Pandemi sonrası sessizlik, Ocak 2023’te iki tekliyle bozuldu: “Üzgün”, Tyler T. Williams’ın siyah-beyaz klibinde kaybolmuş bir zamana dokunurken; “Gözyaşı Odası”, Mert Tugen’in animasyonunda tren garlarından galaksilere uzanan bir yolculuğa dönüştü. Bu parçalar, Lin Pesto’nun az sözle yoğun duygu yaratma gücünü gösterdi. Taner Yücel’in prodüksiyonu, sound’un temiz ve yakın hissini pekiştirirken, eleştirmenler Lin Pesto’nun melankoliyi bir dikkat biçimi olarak sunduğunu vurguladı: içe bakan ama sıkışmayan bir ses.

 

 

2019’da yayınlanan “SON” EP, Lin Pesto’nun kendi besteleri ve bir cover’la kurduğu ilk güçlü adım oldu. Taner Yücel’in prodüksiyonu, parçaların yalın elektronik yapısına derinlik kattı. “Bu Partide Yalnızsın”, “Kolay Değil”, “Ölmeden”, “Karolini”, “Olsun İstemezdim” ve “Maazallah (YGA)” bir araya gelerek gecenin bitmeyen saatlerini hatırlatan bütünlüklü bir atmosfer yarattı. Bandcamp ve sınırlı vinil baskısı, bu özenli üretimi bağımsız müzik arşivinde kalıcı bir iz hâline getirdi.

 

 

 

Lin Pesto’nun ilk albümü “KABUL”, Eylül 2025’te dijital platformlarda yayınlandı. Dokuz parçalık bu yarım saatlik çalışma, “Keşke” ile başlayıp “16” ile biten bir hikâye gibi akıyor. “Sulu Boya”, “Anemik Makine” ve “Sadece Sevilmek İstedim” gibi şarkılar, yenilgiyi kabullenmenin huzurunu yansıtıyor. Albüm temposu hızlı olsa da duygular aceleye gelmiyor. Lin Pesto, röportajlarında temayı ‘değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabul etmek’ olarak tanımlıyor; müzik burada kişisel bir ritüele dönüşüyor.

 

 

 

Lin Pesto’nun müziği, hep loş bir odada başlar; sonra ışığı doğru anda açar. Blind İstanbul’da 15 Aralık Pazartesi ve 16 Aralık Salı geceleri gerçekleşecek her iki konser 21:00’de başlayacak. Mekânın sıcak atmosferi, “KABUL” albümünün lo-fi synth-pop dokusuna ayrı bir derinlik katacak. İki gece üst üste aynı albüm, farklı dinleyicilerle buluşarak iki farklı “kabul” deneyimine dönüşecek.