Montreal’den İstanbul’a
Kanadalı indie-pop grubu TOPS, 28 Kasım’da Salon İKSV’de sahne alıyor.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
Kanada’nın indie-pop sahnesinin en rafine gruplarından TOPS, zarif melodileri ve enerjik sahne performansıyla İstanbul’a geliyor. Salon İKSV’nin sonbahar programına eklenen ve 28 Kasım’da Salon İKSV’de gerçekleşecek konser, nostaljik tınılarla modern pop estetiğini buluşturan bir müzikal yolculuk vaat ediyor.
TOPS, 2011’de Montreal’de doğdu. Grup, Kanada’nın bağımsız müzik sahnesinde öne çıkan Arbutus Records çevresinden doğdu. Kurucu kadroda Jane Penny (vokal, klavye), David Carriere (gitar), Riley Fleck (davul) ve Tommy Gillis (bas) yer aldı. Penny ve Carriere, daha önce farklı projelerde birlikte çalışmıştı; bu birliktelik, analog sıcaklığı ve nostaljik pop tınılarını merkezine alan bir grup fikrine dönüştü.
Grup kısa sürede Kanada’nın bağımsız müzik sahnesinde kendine özgü bir yer edindi. Synth-pop’un parlak yüzünü değil, analog sıcaklığını tercih ederek farklılaştı. Jane Penny’nin kristal berraklığındaki vokali, David Carriere’in melodik gitar dokunuşları ve Riley Fleck’in ritmik zarafeti, grubun müziğini hem retro hem de çağdaş kıldı.
İlk yıllarda kadroda Tommy Gillis bas gitar çalıyordu; ancak grup, 2013’ten sonra kadroda değişiklikler yaşadı. Gillis ayrıldı ve yerine Alana Marta kısa süreli olarak katıldı. Daha sonra bas gitar görevini turnelerde farklı müzisyenler üstlendi. Çekirdek kadro ise hep aynı kaldı: Jane Penny, David Carriere ve Riley Fleck.
Grup, Montreal’in indie sahnesinde Blue Hawaii ve Grimes gibi isimlerle aynı çevrede yer aldı; bu da onların müzikal kimliğini şekillendiren bir etken oldu.
Grubun adı“Total Opportunity for Success”, kendi yarattığı ironik bir açılım. İngilizce anlamı “Başarı için tam fırsat” gibi çevrilebilir. Bu ifade, müzik endüstrisinin klişe başarı söylemlerine gönderme yapıyor ve grup bunu mizahi bir şekilde kullanıyor. TOPS, bu ironiyi müziğine de yansıtıyor: Minimalist ama etkili, nostaljik ama yenilikçi bir çizgi.
Müzikal kimlik
TOPS’un diskografisi, indie-pop’un soft rock’a zarif evrimini anlatıyor. İlk albüm “Tender Opposites” (2012), lo-fi estetiği ve dreamy melodileriyle dikkat çekti. Montreal indie sahnesinde grubun kimliğini belirleyen bir başlangıç oldu. Ardından gelen “Picture You Staring” (2014), daha rafine bir sound ve güçlü melodilerle grubun imzasını belirginleştirdi: Yumuşak vokaller, analog synth’ler ve ‘80’ler pop romantizmi. “Way to be Loved” albümün en bilinen parçası. Los Angeles’ta kaydedilen 2017 tarihli Sugar at the Gate, daha parlak synth’ler ve retro pop dokusuyla öne çıktı. “Petals” ve “Dayglow Bimbo” öne çıkan parçalar arasında. 2020’de yayımlanan” I Feel Alive”, pandeminin gölgesinde bile canlılık ve umut taşıyan bir albüm olarak öne çıktı. Albümdeki “Direct Sunlight” ve “Colder & Closer” gibi parçalar hem eleştirmenlerden övgü aldı hem de dinleyiciler için bir kaçış alanı yarattı. TOPS, bu albümle birlikte dünya turnelerine çıktı ve Avrupa sahnelerinde büyük ilgi gördü.
Grubun son teklileri, müzikal kimliklerini daha da rafine hale getiriyor. “Party Again” ve “Waiting” gibi parçalar dans edilebilir ve aynı zamanda duygusal bir derinlik barındırıyor. Bu ikilik, TOPS’un müziğinin özünü oluşturuyor: Hafiflik ve ağırlık, nostalji ve yenilik.
“Bury the Key”
“Bury the Key”, TOPS’un beşinci stüdyo albümü ve 22 Ağustos 2025’te Ghostly International etiketiyle yayımlandı. Grubun 2020’deki” I Feel Alive”dan sonraki ilk uzun format çalışması ve müzikal olarak belirgin bir dönüşü işaret eden albüm, 12 parçadan oluşuyor ve toplam süresi yaklaşık 36 dakika. Grup, albümü kendi stüdyolarında (Chic Bébé, Riley’s Garage, Treatment Room) kaydetti. Prodüksiyon Jane Penny ve David Carriere’e ait. Albüm, ‘sofisti-pop’ çizgisini korurken daha karanlık bir tonda ilerliyor; basın bültenlerinde bu yeni yaklaşım ‘sinister disco’ olarak tanımlandı. Grup ise bu dönemi esprili bir şekilde “evil TOPS” diye adlandırdı.
Albüm, ‘kilit altında kalmış duygular’ üzerine kurulu bir anlatı sunuyor. Şarkılar; mutluluk, hedonizm, kendini yok etme, toksik ilişkiler, uyuşturucu kullanımı ve apokaliptik korkular gibi temaları işliyor. Bazı parçalar kurmaca karakterler üzerinden konuşsa da kişisel gözlemlerden besleniyor. Müzikal olarak albüm, ‘80’ler synth-pop ve indie-pop estetiğini korurken, daha yoğun bas çizgileri, reverb kullanımı ve deneysel dokunuşlarla karanlık bir atmosfer yaratıyor. Öne çıkan şarkılardan albümün açılış parçası “Stars Come After You, parlak melodiler ve hafif gotik bir köprü ile dikkat çekiyor. “Wheels at Night”, neon şehir manzaralarını çağrıştıran saf ‘80’ler synth-pop hissi veren bir parça. Albümün en popüler teklilerinden biri olan “ICU2”, ritmik yapısı ve Jane Penny’nin oyunbaz vokalleri öne çıkıyor. “Outstanding in the Rain”, flüt dokunuşlarıyla albümün geneline psychedelic bir hava katıyor. “Annihilation”, dans pistine uygun, disco etkili bir parça. “Falling on My Sword” ise albümün en deneysel ve karanlık şarkısı. Albümde ayrıca” Chlorine”, “Mean Streak”, “Your Ride” ve kapanış parçası “Paper House” gibi şarkılar yer alıyor.
Jane Penny’nin sıcak vokalleri, ‘80’ler soft rock’ından beslenen synth melodileri ve sahnede sıkça kullandığı flüt tınılarıyla, Mazzy Star ve Fleetwood Mac tınılarını günümüze taşıyan TOPS, bağımsız müzik çevrelerinde sayısız övgü aldı. Pitchfork, The Guardian ve NME gibi yayınlar, grubun albümlerini ‘indie-pop’un en zarif örneklerinden biri’ olarak tanımladı.
Son albüm “Bury the Key” isemüzik basınında olumlu yorumlar aldı. Still Listening dergisi, albümü ‘TOPS’un karanlık ama zarif bir evrimi’ olarak tanımladı; Flyctory ise ‘mükemmel vokaller ve güçlü hikâye anlatımı’ övgüsünde bulundu. Bazı eleştirmenler albümün önceki işlere göre daha az neşeli olduğunu, ancak sofistike yapısını koruduğunu belirtti.
Minimalist ve enerjik sahne
TOPS’un konserleri, görsel ve işitsel bir zarafet sunuyor. Sahne tasarımı genellikle sade çünkü odak, müzikte. Jane Penny’nin vokali, canlı performanslarda daha da güçlü bir etki yaratıyor. Analog synth’lerin sıcaklığı ve gitarın melodik çizgileri, dinleyiciyi bir anda Montreal’in indie kulüplerine götürüyor.
TOPS’ın günümüz kadrosu lead vokal ve klavyede Jane Penny, gitarda David Carriere, davulda Riley Fleck ve klavyede Marta Cikojevic’ten oluşuyor. Bu çekirdek ekip, 2017’den beri birlikte çalışıyor. İlk yıllarda bas gitar görevini Thom Gillies üstlenmişti, ancak o ayrıldıktan sonra grup bas partisyonlarını stüdyo ve turnelerde farklı müzisyenlerle çözüyor. Günümüzde TOPS, bu dört kişilik kadroyla hem albüm kayıtlarını hem de dünya turnelerini sürdürüyor.
İstanbul konseri, grubun Türkiye’deki ilk büyük sahne deneyimi olacak; bu da İstanbul müzikseverleri için özel bir anlama sahip. Salon İKSV’nin akustik yapısı, bu deneyimi daha da yoğunlaştıracak. TOPS, İstanbul’da sadece şarkılarını değil, bir ruh halini sahneye taşıyacak: Melankolik ama umutlu, retro ama çağdaş. Salon İKSV’nin sonbahar programına eklenen bu konser, indie-pop tutkunları için kaçırılmayacak bir fırsat. Saat 22.00’de başlayacak konserin biletleri passo.com.tr, Passo mobil uygulaması, Passo satış noktaları ve İKSV gişesinde satışta.


