Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Müzik ve sinemanın ortak ritmi yankılandı

Müzik ve sinemanın ortak ritmi yankılandı

Müzik ve sinemanın ortak ritmi yankılandı12 Aralık 2025 - 07:12
Türkiye’de ilk kez müzik filmlerine odaklanan Long Play Müzik Filmleri Festivali, 5–7 Aralık tarihlerinde Torun Center Sinemaları’nda müzik ve sinema tutkunlarını buluşturdu. Üç gün boyunca belgeseller, söyleşiler ve atölyelerle müziğin sinema aracılığıyla nasıl bir anlatıya dönüştüğünü keşfettik.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
 
Türkiye’de müzik ve sinemanın kesiştiği bu kadar kapsamlı bir festivalin ilk kez gerçekleşmesi, kültür hayatımız için gerçekten değerli bir adım. Yıllardır film müziklerine özel bir ilgi duyan biri olarak, bu festival benim için yalnızca bir etkinlik değil, bir tutkunun sahneye taşınmış haliydi. Radyolarda yıllarca film müzikleri ve soundtrack’ler üzerine programlar yapmış biri olarak, müziğin sinemadaki rolünü vurgulayan bu buluşma hem nostaljik hem de yenilikçi bir deneyim sundu.
 
Açılış: “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları” ile bir yolculuk
 
Yönetmen Gökçe Kaan Demirkıran direktörlüğünde, 5–6–7 Aralık tarihlerinde Torun Center Sinemaları’nda ilk kez düzenlenen Long Play Müzik Filmleri Festivali’nin açılışı, Nezih Ünen’in imzasını taşıyan “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları” belgeseliyle yapıldı. Nezih Ünen’i yıllar öncesinden tanırım. Müzikle kurduğu bağ, benim için hep ilham verici olmuştur. En yakın arkadaşlarımdan müzisyen Yeşim Vatan’ın da yer aldığı Yasak Elma projesi, unutulmaz bir projedir. O projedeki “Haremde Dans” şarkısı, bir süre sonra Süper FM’in jeneriği haline geldi ve bir dönemin müzik hafızasına kazındı. Ünen’in müzikteki yenilikçi yaklaşımı, bugün Anadolu’nun Kayıp Şarkıları gibi belgesellerde hâlâ aynı tutkuyla hissediliyor.
 
 
Gökçe Kaan Demirkıran
 
Nezih Ünen, 1966’da Bursa’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi’nde mühendislik okudu ama müzik tutkusu onu bambaşka bir yola taşıdı. Timur Selçuk’tan müzik teorisi dersleri aldı, ardından Berklee ve UCLA’da eğitimler gördü. 1989’da yayımladığı “Planet” albümüyle profesyonel müzik kariyerine adım attı. 1992’de Yasak Elma projesiyle popülerlik kazandı; ilerleyen yıllarda müzikle sinemayı buluşturan belgeseller üretti. Özellikle 2010 tarihli “Anadolu’nun Kayıp Şarkıları” filmi, Anadolu’nun kültürel mirasını müzik üzerinden anlatan öncü bir çalışma olarak uluslararası ödüller aldı.
 
Ünen, gösterim sonrası yaptığı moderatörlüğünü Cenk Demirkıran’ın yaptığı söyleşide filmin çıkış noktasını “Anadolu müzikleriyle deneysel ama eğlenceli bir yolculuk” olarak tanımladı. Film, Anadolu’nun çok katmanlı kültürel mirasını müzik, dans ve ritüeller üzerinden ele alırken, izleyiciye hem görsel hem işitsel bir keşif sundu. Müziğin yalnızca bir eşlik değil, başlı başına bir anlatı olarak karşımıza çıktığı açılış festivalin ruhunu belirleyen güçlü bir başlangıç oldu.
 
 
Nezih Ünen ve Cenk Demirkıran
 
Gösterimler ve söyleşiler
 
Festivalin ikinci günü, “Neredesin Firuze”nin 20. yılına özel gösterimi salonu doldurdu. Yönetmen Ezel Akay, Murat Meriç moderatörlüğünde yaptığı söyleşide; filmin müzik tercihlerinde bilinçli olarak alışılmışın dışında bir yol izlediğini anlattı. “Cem Karaca’nın Gözyaşları” gösterimi ise duygusal anlara sahne oldu; sanatçının oğlu Emrah Karaca, filme dair hislerini izleyicilerle paylaştı. Üçüncü gün, Fatih Akın’ın “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” belgeseliyle müzik ve şehir ilişkisi masaya yatırıldı. Gösterim sonrası Baba Zula’nın kurucusu Murat Ertel, müzik yazarı Murat Beşer moderatörlüğünde, bu toprakların ustalarından beslenmenin önemini vurguladı.
 
 
Whiplash ile final
 
Festivalin kapanışı, Damien Chazelle’in üç Oscar ödüllü filmi “Whiplash” ile yapıldı.
 
Whiplash ile ilgili benim de unutulmaz bir anım var. Festivali benimle birlikte takip eden üniversite öğrencisi oğlum, filmi ilk çıktığı yıl en yakın arkadaşıyla izlemişti. İkisi de konservatuar hayali kuran gençlerdi. Film bittiğinde, Fletcher’ın o meşhur bakışıyla eve gelmiş gibiydiler! O kadar gerilmişlerdi ki, müzik aşkı bir anda metronom korkusuna dönüştü. Oğlumun en yakın arkadaşı konservatuara girdi ama hayatı gerçekten filmdeki kahraman gibi geçti: Sürekli prova, sürekli baskı, sürekli ‘bir daha çal!’ komutu… Hâlâ şakasını yaparım: ‘Whiplash’i izlemek cesaret ister, hele müzik öğrencisiyseniz yanınıza bir psikolog alın!’
 
Gösterim sonrası gerçekleşen ve moderatörlüğünü sevgili Gizem Ertürk’ün yaptığı söyleşide Burak Gürpınar, Gökhan Tunçişler ve Yağız İpek, davulun yalnızca bir enstrüman değil güçlü bir ifade biçimi olduğunu anlattılar. Disiplin, tutku ve sahnede sınırları zorlama üzerine yapılan sohbet, festivalin en enerjik anlarından biri olarak hafızalara kazındı.
 
Film müziklerinin gücü
 
Bir filmde müzik, yalnızca atmosfer yaratmaz; karakterin ruhunu, hikâyenin alt metnini ve izleyicinin duygusal bağını kurar. “Whiplash”in final sahnesini düşünün: Davulun ritmi, bir müzikal zirve olduğu kadar bir karakter dönüşümünün de sembolü. “Neredesin Firuze”nin müzik tercihleri, alışılmışın dışında bir yol izleyerek hikâyeyi daha da katmanlı hale getiriyor. “Cem Karaca’nın Gözyaşları” ise bir hayat hikâyesini melodilerle yeniden kuruyor. Seçkisinde yer alan bu özel filmlerle festival, müziğin sinemadaki bu kritik rolünü hatırlatmakla kalmadı; izleyiciyi bu etkileşimin içine çekti.
 
 
En İyi Belgesel: “Bir Orkestranın İzinde” 
 
Festival; film gösterimleri ve söyleşilerin yanısıra bir de yarışmaya ev sahipliği yaptı.
 
Oyuncu Fadik Sevin Atasoy, müzisyenler Koray Candemir, Cenk Taner, Deniz Özbey, kültür-sanat yazarı Melis Danişmend, yönetmen, müzisyen ve ressam Mehmet Güreli, senarist Barış Erdoğan ile oyuncu ve müzisyen Resa Saffa Park’tan oluşan jüri tarafından değerlendirilen belgesel yarışmasında, En İyi Belgesel Ödülü “Bir Orkestranın İzinde” filminin oldu.
 
Yönetmenliğini Safranbolu Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Musa Ak’ın Doktora öğrencisi Öğr. Gör. Hasan Basri Özdemir’le birlikte yaptığı “Bir Orkestranın İzinde” belgesel filminin ödülü, filmin kahramanlarından Ezel Gönül Acar’a jüri üyesi Fadik Sevin Atasoy tarafından takdim edildi.
 
 
Jüri üyesi Fadik Sevin Atasoy ve Ezel Gönül Acar
 
Birçok ülkeden başvurunun yapıldığı yarışmanın finaline kalan filmler arasında “Bir Orkestranın İzinde”, “Aşırı Kişisel Belgesel”, “Recife Tem Um Coração”, “The Rhythm of Balance”, “Balkancisco”, “Bakırköy Underground”, “Return of the Creeps” ve “Bartók Nyomában” yer aldı. Festival Özel Ödülü, “Bakırköy Underground” filmiyle yönetmen Berkay Şatır’a verildi. Ödül, Deniz Köylü tarafından takdim edildi.
 
Kültürel manifesto
 
20. sanat yılında kendisine bir armağan vermek istediğini ve böyle bir festivale niyet ettiğini ifade eden Festival Direktörü Gökçe Kaan Demirkıran, Long Play Müzik Flimleri Festivali’nin çıkış fikrini ise şu sözlerle anlattı:
 
“Long Play’i hayal ederken müziği yalnızca dinlenen değil; üzerine düşünülen, konuşulan ve paylaşılan bir alan olarak ele almak istedik. Sinemanın anlatı gücüyle müzik birleştiğinde çok güçlü ve kalıcı bir etki ortaya çıkıyor. Bu festivalle yönetmenleri, müzisyenleri ve izleyicileri aynı zeminde buluşturan, samimi ve sürdürülebilir bir alan yaratmayı amaçladık. Üç gün boyunca salonlarda kurulan bağ, bu fikrin karşılık bulduğunu bize gösterdi.”
 
 
Long Play Film Müzikleri Festivali, müziği yalnızca dinlenen değil; üzerine düşünülen, konuşulan ve paylaşılan bir alan olarak ele aldı. Sinemanın anlatı gücüyle müzik birleştiğinde ortaya çıkan etki, bu festivalde somutlaştı. Üç gün boyunca kurulan bağ, müzik ve sinemanın ortak ritminin ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Türkiye’de ilk kez bu içerikte bir festivalin yapılması, kültür-sanat dünyamız için bir dönüm noktası. Önümüzdeki yıllarda bu buluşmanın büyüyerek sürmesi, müzik ve sinema tutkunları için heyecan verici bir vaat. Festivalde emeği geçen tüm ekibi can-ı gönülden tebrik ediyor, daim olmasını diliyorum.