Paris… Bir şehirden fazlası; aşkın, müziğin ve tutkunun evrensel sembolü. Şimdi bu büyü, 15 Aralık akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde yeniden hayat buluyor. “Paris! The Show”, Montmartre’ın dar sokaklarından Moulin Rouge’un kırmızı ışıklarına uzanan bir hikâyeyi, Edith Piaf’ın kırılgan sesi, Charles Aznavour’un zarif melodileri, Jacques Brel’in derin lirizmi ve Josephine Baker’ın sahne enerjisiyle İstanbul’a taşıyor.

 

“Paris! The Show”, bir konserden fazlası: bir kültürün, bir dönemin ve bir şehrin ruhunu sahneye taşıyan bir anlatı, Fransız şansonlarının altın çağını sahneye uyarlayan bir zaman yolculuğu. Gösteri, Montmartre’ın dar sokaklarında başlayan ve Pigalle’ın cabaret dünyasına uzanan etkileyici bir öykü kuruyor. Ana karakter Emily, Paris’e genç ve umut dolu bir Amerikalı olarak geliyor; burada Edith ile dost olup ruh eşi keşfini yaşıyor, ardından Charles ile aralarındaki unutulmaz romantizm filizleniyor. Bu özgün anlatı, gösteriyi tipik bir şanson resitallinden ayırıp, izleyiciyi Paris’in duygusal ve mekânsal atmosferine taşıyan bir zaman tüneline dönüştürüyor.

 

 

Dünyaca ünlü yönetmen Gil Marsalla imzasını taşıyan yapım, bugüne kadar dünya çapında 600’den fazla performans ve bir milyonu aşkın izleyiciyle elde ettiği başarısını şimdi İstanbul’da kutluyor. Canlı orkestra, güçlü vokaller ve kabare atmosferiyle kurulan sahne, izleyiciyi Paris’in kalbine davet ediyor. Akordeonun nostaljik tınısı, piyanonun zarafeti, kontrbasın derinliği ve davulun ritmi, şarkılarla birleşerek sahnede gerçek bir Paris panoraması yaratıyor.

 

Gösterinin merkezinde Josephine Cocolletto, Stéphanie Impoco ve Jules Grison’un yorumları var. Edith Piaf, Charles Aznavour, Jacques Brel ve Josephine Baker’ın eşsiz şarkılarını güçlü sesleriyle yorumlayan bu üç solo vokalist, koreografiyle desteklenen sahnede büyüleyici şarkı performansları sergiliyor.

 

 

Gösterinin en dikkat çekici unsurlarından biri de sahnedeki canlı müzik: Akordeon, piyano, kontrbas, davul gibi enstrümanlarla desteklenen zengin düzenleme, her şarkıya sinematik bir nitelik katıyor. Canlı orkestranın enerji dolu sesiyle birleşen vokaller, kabare atmosferini izleyiciye gerçek bir deneyim olarak sunuyor.

 

Gösterinin yönetmenliğini üstlenen Marsalla’nın imzasını taşıyan sahne tasarımı, ışık kullanımı ve koreografiler, rehber niteliğinde: her sahne bir tablo gibi kuruluyor, her geçiş bir duygusal köprü oluşturuyor. Kabare ruhunu yansıtan akış hem hikâye hem de estetik açıdan bütünlük sunuyor.

 

Gösteri sonrası sanatçılarla buluşma imkânı, bu deneyimi daha da özel kılıyor. 15 Aralık akşamı, kapılar 19.30’da açılacak; saat 20.30’da Paris’in zamansız melodileri İstanbul’un kalbinde yankılanmaya başlayacak. Biletler sınırlı sayıda ve passo.com.tr üzerinden satışta.