Dört gitar, tek bir sahne ve sınırları olmayan bir müzik dili… 40 Fingers, klasik gitarı alışılmış kalıplardan çıkarıp ona yeni bir kimlik kazandıran bir quartet. İtalya’dan doğan bu sıra dışı ekip, melodileri yalnızca çalmakla kalmıyor; onları yeniden yorumlayarak dinleyiciyi farklı dünyalara taşıyor. YouTube’da milyonlara ulaşan performansları, ödüllü düzenlemeleri ve müzikal iş birlikleriyle dünya çapında bir fenomen hâline gelen grup, ilk İstanbul konserinde dinleyicileri zamansız bir yolculuğa çıkaracak. 22 Kasım’da İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek konser, StagePass organizasyonuyla müzikseverlere unutulmaz bir gece vaat ediyor. Biletler ise Biletinal üzerinden satışta.

 

 

 

2017’de kurulan 40 Fingers; Andrea Vittori, Emanuele Grafitti, Matteo Brenci ve Enrico Maria Milanesi’den oluşuyor. Her biri farklı müzikal geçmişe sahip bu dört gitarist, sahnede tek bir ruh gibi hareket ederek dinleyiciyi büyüleyen bir uyum yakalıyor. 

 

Andrea Vittori, Trieste doğumlu bir gitarist ve besteci. Rock ve elektro gitar kökenli olsa da Kelt müziği, İrlanda ezgileri, bluegrass ve folk tarzlarına duyduğu tutku müziğine derin bir karakter kazandırıyor. Kariyerinde hem solo hem grup projelerinde yer alan Vittori; pandemi döneminde yayınladığı “One Step Back” albümü, doğa ve içsel yolculuk temalarıyla dikkat çekti. Vittori, 40 Fingers’ın kurucu üyelerinden biri olarak sahnede teknik ustalığı ve melodik duyarlılığıyla öne çıkıyor. Tolkien hikâyelerinden ilham alan müzikal yaklaşımı, onun gitarı bir anlatı aracı olarak görmesinin en güçlü göstergesi.

 

Emanuele Grafitti, 1992 doğumlu Triesteli bir gitarist. Tartini Konservatuvarı’nda klasik gitar eğitimi aldıktan sonra caz alanında uzmanlaştı. Genç yaşta ‘Franco Russo’ ödülünü kazandı ve Lucio Dalla tarafından yeteneğiyle övgü aldı. Solo kariyerinde altı albüm yayınladı; “Guitar Songbook” çalışması, klasik ve popüler eserleri fingerstyle yorumlarıyla bir araya getiriyor. Grafitti’nin müziği, teknik virtüöziteyi duygusal bir ifade diliyle buluşturuyor. 40 Fingers’a kattığı caz ve klasik altyapı, grubun çok yönlü kimliğinin temel taşlarından biri.

 

Matteo Brenci, 1991 doğumlu Trieste’li bir gitarist ve besteci. Modern gitar eğitimi aldı, pop-rock ve folk projelerinde yer aldı. Jack Savoretti ve Elisa gibi isimlerle çalıştı, ayrıca Trieste Summer Rock Festival’de sahne aldı. “Simplicity” adlı solo albümü, akustik gitarın yalın ama güçlü anlatımını öne çıkarıyor. Tommy Emmanuel’in “You have a big future” sözleriyle övdüğü Brenci, fingerpicking tekniğindeki berraklığı ve enerjisiyle tanınıyor. 40 Fingers’ta hem düzenlemelerde hem sahne performanslarında dinamik bir köprü görevi görüyor.

 

Enrico Maria Milanesi, 1984 doğumlu Maniago’lu bir gitarist ve besteci. Müziğe piyanoyla başladı, ardından elektro ve akustik gitara yöneldi. Fingerpicking ve flatpicking tekniklerinde uzmanlaşan Milanesi, ulusal ve uluslararası festivallerde sahne aldı. ‘Arrangiatevi’ yarışmasında birincilik, Guitar Masters’ta finalistlik gibi başarılar elde etti. Solo albümleri “Hanami”, “In Myself” ve “Off The Beaten Track”, onun hem klasik hem caz hem de deneysel yönünü ortaya koyuyor. 2019’da 40 Fingers’a katıldı ve grubun film müzikleri düzenlemelerinde yaratıcı gücünü gösterdi.

 

 

 

4O Fingers’ı tek albümü “Guitar Rhapsody (Live)”, 22 Ocak 2021 tarihinde yayınlandı. Albüm, pandemi döneminde boş bir tiyatroda kaydedilen canlı performanslardan oluşuyor ve toplam 12 parça içeriyor. Albümde Toto’nun unutulmaz şarkısı “Africa”, Trevor Jones’un film müziği “Last of the Mohicans”, Disney dünyasına bir yolculuk sunan “Disney Medley”, John Williams’ın “Star Wars Medley”, Mark Knopfler’ın Dire Straits döneminden gelen “Sultans of Swing”, Antonio Vivaldi’nin esintilerini taşıyan “Storm gibi ikonik eserlerin yanısıra grup üyelerinden Matteo Brenci’nin “Raindance” ve Emanuele Grafitti’nin “Bolero” gibi özgün besteleri de albümde bulunuyor.

Klasik gitarı geleneksel sınırların ötesine taşıma fikriyle yola çıkan quartetin repertuvarı klasik müzikten rock’a, film müziklerinden pop’a kadar uzanıyor. Simon & Garfunkel’in “Sound of Silence”, Astor Piazzolla’nın “Libertango”, Eagles’ın “Hotel California”, Ennio Morricone’nin “Cinema Paradiso”, ve “Game of Thrones Theme “gibi ikonik eserleri fingerpicking tekniğinde ustalıkla yorumluyorlar. Öyle ki, Queen’in efsanevi “Bohemian Rhapsody” düzenlemeleri, grubun resmi onayını alarak Queen’in sitesinde yayınlandı. Özellikle Muse’un “Starlight” parçasına getirdikleri yorum, grubun yaratıcı vizyonunu ortaya koyan önemli bir dönüm noktası oldu.

 

40 Fingers yalnızca sahnede değil, dijital dünyada da bir fenomen. YouTube’da 350 milyondan fazla izlenmeye ulaşan videoları, teknik ustalıkları ve enerjik performanslarıyla dikkat çekiyor. Her bir düzenleme, gitarın sınırlarını zorlayan bir keşif niteliğinde. Bu başarı, onları Andrea Bocelli ve Matteo Bocelli’den The Police’in efsanevi gitaristi Andy Summers’a kadar pek çok uluslararası sanatçıyla iş birliğine taşıdı. Amerikalı şarkıcı Tori Kelly ile yaptıkları projeler, quartet’in küresel müzik sahnesindeki yerini daha da sağlamlaştırdı.

 

 

 

40 Fingers’ın gitardaki temel yaklaşımı fingerpicking tekniği üzerine kurulu. Kökeni, 19. yüzyılın sonlarında Amerika’nın güney eyaletlerinde ortaya çıkan folk ve blues müziğine dayanıyor. Pena yerine parmakların kullanılması, gitarın hem ritmik hem melodik bir enstrüman olarak işlev görmesini sağladı. Başparmakla bas telleri çalarken diğer parmaklarla melodi ve akorların yürütülmesi, özellikle ragtime ve country blues tarzlarında yaygınlaştı. 1920’lerde Mississippi Delta blues sanatçıları bu tekniği geliştirdi; ardından 1930’larda Merle Travis’in öncülüğünde ‘Travis picking’ adıyla popülerleşti. Fingerpicking, zamanla folk revival hareketiyle birlikte 1960’larda Simon & Garfunkel, Bob Dylan gibi isimlerin müziğinde yer buldu. Günümüzde ise klasik gitar, caz ve modern akustik düzenlemelerde kullanılan çok yönlü bir teknik hâline geldi.

 

Gitarın en eski ve en zarif çalma tekniklerinden biri olarak kabul edilen yöntemde gitarist, pena yerine parmaklarını kullanarak telleri ayrı ayrı çeker; başparmak genellikle bas notaları çalarken, diğer parmaklar melodiyi ve armoniyi oluşturur. Fingerpicking, hem ritmik hem de melodik bir yapı kurmaya olanak tanır, bu nedenle tek bir gitarla çok sesli bir etki yaratmak mümkündür. Blues, folk ve klasik müzikte köklü bir geçmişe sahip olan bu teknik, modern yorumlarda daha da gelişerek gitarın ifade gücünü artırmıştır. 40 Fingers gibi topluluklar, bu köklü geleneği çağdaş yorumlarla birleştirerek fingerpicking’i hem virtüöz hem anlatısal bir ifade biçimi olarak yeniden tanımlıyor.

 

 

40 Fingers, İstanbul’daki ilk konserini 22 Kasım Cumartesi akşamı gerçekleştirecek. İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı (ICEC)’nda düzenlenecek ve Organizasyonu StagePass tarafından üstlenilen konserin başlangıç saati 21.00. olarak planlanıyor Biletleri Biletinal üzerinden satışta olan ve yaklaşık iki saat sürecek etkinlikte grubun klasik müzikten rock’a, film müziklerinden pop’a uzanan geniş repertuvarı yer alacak; “Sound of Silence”, “Bohemian Rhapsody”, “Libertango”, “Game of Thrones Theme”, “Hotel California” ve “Cinema Paradiso” gibi ikonik eserler, quartet’in kendine özgü fingerpicking tekniğiyle yorumlanacak.