SSM’den Dr. Nazan Ölçer’e alkışlarla veda
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM) 22 yıllık tarihine unutulmaz sergi ve etkinliklerle iz bırakan ilk Müdiresi Dr. Nazan Ölçer’in vedası, iş insanları, kültür - sanat imzaları ve basın ile dostları eşliğinde, gözyaşları ve alkışlarla gerçekleşti. Gecede Dr. Ölçer onuruna ‘efsane’ temalı dev bir pasta da kesilirken, sembolik bir taç da unutulmadı.
EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) 2003’ten bu yana pek çok hizmet sunan ‘öncü’ Müdire / SSM Direktörü Dr. Nazan Ölçer adına, önceki akşam ‘özel’ anlar yaşandı. 29 Ocak Çarşamba akşamı Dr. Ölçer, SSM çatısı altındaki MSA yeme-içme mekânında basın ve kültür - sanat ile iş dünyasından kimi isimlerin katıldığı dostlarıyla bir veda akşamı düzenledi.
Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti ve SSM Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın da katıldığı etkinliğe, Suzan Sabancı, Sevil Sabancı, Melisa Sabancı Tapan, Ömer M.Koç, Prof. Dr. Zeynep İnankur, Halil Berktay, Çiğdem Simavi, Tülay Güngen, Derya Bigalı, Gül İrepoğlu, Bahattin Öztuncay, Kültigin K.Akbulut, Nazlı Pektaş, M. Sinan Genim, Engin Özendes, Zeliha Berksoy, Baha Tanman, Görgün Taner, Raffi Portakal, Fisun Yalçınkaya, Doğan Paksoy ve Melih Fereli ile Özalp Birol’un yanı sıra müzenin geçmişine kalemleriyle tanıklık etmiş bulunan Doğan Hızlan, Hasan Cemal, Zeynep Oral, Cem Erciyes, Şelale Kadak, Şebnem Kırmacı, Hülya Kızılırmak, Vivet Kanetti, Emrah Kolukısa, İhsan Yılmaz, Olkan Özyurt, Serfiraz Ergun, Selçuk Tepeli, Cem Erciyes, Nilgün Cerrahoğlu, Ayşegül Sönmez ve Çiğdem Toker gibi, pek çok gazeteci ve köşe yazarı davetli olarak katıldı.
Bilindiği gibi SSM’den önce kariyerinin önemli bölümünde İstanbul Sultanahmet’teki Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde Direktör olarak emek vermiş Dr. Ölçer, SSM’deki bayrağını yine aynı üniversitede Sanat Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahu Antmen’e 3 Şubat itibarıyla devrediyor.
Dr. Ölçer: “Güler Hanım vazgeçmedi; Sakıp Bey hiç vazgeçmedi.”
Dr. Ölçer, adına SSM’de düzenlenen buluşmada, 22 yılı özetlemek adına davetliler huzurunda Güler Sabancı eşliğinde yaptığı ilk konuşmada, şunları aktardı:
“Sevgili Güler (Sabancı) Hanım’ın burada, Sultanahmet’teki Four Seasons Oteli’ne ‘seferleri’ başlamıştı. Rahmetli Sakıp Sabancı, ‘Git, bu kadını getir,’ diyordu. O sayede Four Seasons’da (Güler Hn. ile) bir hayli öğle yemeği yedik. Ben önce, yapısında büyük payım olduğunu düşündüğüm İbrahim Paşa Sarayı’ndaki Müze’yi bırakamadım. Güler Hanım vazgeçmedi. Sakıp Bey, hiç vazgeçmedi. Bir daha geldiler. Biz bir yemek daha yedik. O zamanlar bir ‘61 yaş’ yasası çıktı ve biz hepimiz, kendimizi birdenbire emekli edilmiş bulduk! Daha dört sene vardı. Bu sefer Güler Hn. bütün sakinliğini koruyarak, ‘Nazan’cım artık, galiba bir sebebin kalmadı,’ dedi. Gerçekten de sebebim kalmamıştı!
Müzeye bir gittim ki herkes başka bir telden çalıyor. Hah dedim, ben tasımı, tarağımı toplayayım, yepyeni bir maceraya çıkayım! Bu macera öyle başladı. Arkadan, bir inşaat furyası! Bilirsiniz, inşaatı çok severim! Ama Sakıp Bey de, Güler Hanım da hep arkamda durdular. Ve böylece bu güzel binaya kavuştuk.
Ondan sonra, Picasso gitti bir başkası geldi… Rodin gitti, bir diğeri… Bütün bu uzun macerada Güler Hanım yanımda oldu. Ve bütün bu uzun macerada, ne yazık ki Sakıp Bey de çok kısa sürede kaybettik ama Güler Hn. onun görevini devam ettirdi.”
Güler Sabancı: “Burayı yüceltirken, bizleri de yüceltti”
SSM Müdiresi Dr.Ölçer’in sesinin titrediği, gözlerinin yaşlandığı ve davetlileri de gurur yüklü bir hüzne tanıklık içinde bıraktığı duygu dolu konuşmasında, sözleri de sık sık alkışlar ve teşekkürlerle kesildi. Ölçer, mikrofonu Güler Sabancı’ya teslim etmeden önce sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi ben bugün burada veda ediyorum. Eminim ki bu müze, temeliyle, bıraktığı geleneğiyle, hikâyesiyle devam edecek. Daha da iyi şeyler yapılacak. Ümit ediyorum, çünkü burada da iyi bir ekibi arkamda bırakıyorum. Bütün bunları (Güler Hn.) kendisine borçluyum. Bütün şartlarımı kabul ettiler. Buraya geldiğimde en baştan bir belgeleme yapıldı. Kendisi de size o nâmeyi anlatacak. Bundan sonra dostluğumuz, her şeyimiz elbette devam edecek. Ama artık başka kulvarlarda görüşeceğiz.”
Etkinlikte sözü devralan Güler Sabancı ise, 22 yıllık sürecin köşe taşlarını, sık sık gülüşmeler ve alkışlarla kesilen şu özet kelimelerle kayda geçti: “Evet, 61 yaş meselesi filan oldu. Ama ben Nazan Hanım’a, ‘Evet, artık bir mazeretin kalmadı,’ dedim. Yine mazeretleri vardı. Hatta çok ciddi bir konu bile vardı! Sakıp Bey evde bekliyor; Nazan Hanım’a konu nedir diye sordum. ‘Sakıp Bey bana karışmayacak,’ dedi. Tabii ben bunu Sakıp Bey’e nasıl söyleyeceğim? Dedim ki, ‘Nazan’cım acaba bir not yazsan mı?’ Böylece Nazan Hn. Sakıp Bey’e bir mektup yazdı. Şartlarını bildirdi. Bunları yazdı. Sakıp Bey bunları okudu. ‘Akıllı kadın!’ dedi. Bu belli oldu, yani o da akıllı bir adamdı. ‘O ne isterse, o olacak,’ dedi.
Hakikaten galerilerin, bu binanın aşağılara doğru inen inşaatları oluyordu. Belki kaçırmışsınızdır ama inşaat ekibi Nazan Hn.’dan biraz şikayetçi! Ve Sakıp Bey’i arıyorlar! Diyorlar ki, ‘Nazan Hn. bizi neredeyse Boğaz’a indirecek!’ Çünkü hakikaten bir kat, bir kat daha iniyoruz. Ve Sakıp Bey ‘Ne isterse yapacaksınız,’ diyor. Böyle denilen kişi Nazan Hn. olunca, öyle şeyler yaptı ki SSM’yi dünya çapında bir müze, bir kurum haline getirdi. Burayı yüceltirken, bizleri de yüceltti. Bizleri de bilgilendirdi. Hepimize çok şey öğretti. Bence, Türkiye müzecilik tarihi ve sanat dünyasına böyle bir imza, öyle bir yüceltme yaptı ki ben inşallah bunu da (kendisinden) okuruz diye bekliyorum.
Yolculuğumuzu Sakıp Bey’den sonra da hep beraber devam ettirdik. Suzan Sabancı, Sevil Sabancı, Melisa burada. Hepimiz Nazan Hanım’ın arkasında, yanında olmaktan büyük gurur duyduk. Çok şey öğrendik. Hepimiz adına sizleri de tanımaktan, Nazan Hn.’ın dostlarını, sizleri de tanımaktan ayrıca gurur duyduk. Hepinize bir kere daha teşekkür ediyorum. Ama aslında ben her şey, ama her şey için Nazan Hanım’a teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız Nazan Hanım! ”
‘Tacı’ kabul eden Dr. Ölçer adına ‘efsane’ pastası da kesildi
Gecede öte yandan, Dr. Ölçer adına ‘efsane’ başlıklı ve bir taçla da zenginleştirilen büyük bir pasta da konuklarla alkışlar eşliğinde paylaşıldı. Ölçer, Engin Akın imzalı pasta ve SSM’deki deneyimleri hakkındaki düşüncelerini burada da paylaşmaktan vazgeçmeyerek özetle yine kahkahalar ve alkışlarla kesilen şu duygu yüklü konuşmayı yaptı: “Bir şey diyeceğim: İlk eşimle evlendiğimde bu pastanın daha küçüğü gelmişti! Diğer eşimle hiç pasta filan olmadı ama çok şükür, çok mutlu olduk. Bu pasta gerçekten müthiş bir şey. Yani kraliçelere filan verilir! Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.
Bir kere, beni böyle bir görüp, bir kaybolan değerli dostlarımın hepsi buradalar. Ne kadar mutluyum bilemezsiniz. Bir de o kadar hoş bir cemaat var ki! Ben ne yaptım da bu insanların sevgisini ve dostluğunu kazandım diyorum! Yaptığım her işi çok severek yaptım. Emin olun. Yaptığımda da, sergi projeleri yapan tuhaf biriyim. Bu akşam için çok mutluyum, çok teşekkür ediyorum!
Sevgili Güler Hanım, projelerimiz sergilerde hep şöyle oldu: Önce bir izin verildi. Onu ben olgunlaştırdım. Maliyeti sordum, bir hesap yaptım ve geldi. Sonra da maceramız başladı. Arkadaşların her biri birer sanatçı uzmanı olarak ortaya çıktılar. Bütün ekibimiz, o sanatçının uzmanı olana kadar, herkes nefes nefese çalıştı. Ondan sonra, o sanatçının buradaki sergisinin hazırlığına geçildi. O serginin hazırlığı sırasında, burada bulunan pek çok basın mensubu dost ile bir aradaydık ve bütçemizin el verdiği ölçüde onları yurt dışı sergilerine de götürdük. Her sergimiz bittiğinde, bundan sonra nasıl bir sergi ve sanatçımızın olacağını görmüş oluyorduk. Yani bu bir hazırlık listesiydi. Öyle değil mi? Sizlerle o çok değerli yorumlarınızı bu sergilerle pekiştirdik. (...)”
Dr. Ölçer: “Bu ancak, bir çocuğu büyütmek gibi olur”
Yaptığı konuşmada SSM müze tarihi ve organizasyon biçimlerini de özellikle hatırlatan SSM Müdiresi Dr. Ölçer, kurumun gerek halka, gerekse basına ve personele yönelik etkisinden, anlamlı sözlerle bahsetti. Ölçer bu durum hakkında şöyle konuştu: “Bu ancak, bir çocuğu büyütmek gibi olur. Bir fikir verilir, o proje giderek şahsiyet kazanır. Onu büyütür, olgunlaştırırsınız. Herkesin anlayacağı bir şekle sokarsınız ki Türk insanı öyledir; bazen onların hiç duymadığı insanlar da geldi müzeye. Zero gibi, öbür sergilerimiz gibi. Bizler onları anlaşılır kılmaya çalışırız. Hep birlikte onu sunduğumuzda anlarız ki günümüzün tek kolu olan çağdaş sanatın kökenine gitmek gerekiyor. O kökler nereden geçiyor? Hangi siyasî koşullara sahip? Nerelerde doğmuş, büyümüş? Nasıl birleşip, olgunlaşmış? Nasıl bir sanat akımı haline gelip, bize ulaşmış? Ben, bütün bunlarla buradaki isimsiz, dünya sanatını önemli pek çok noktasını, ismini de tanıttığımı umuyorum.
Örneğin Cobra’cılar… Bin gün süren bir akımdır. Ne kadar önemli ve biz onu ilk kez burada sergiledik. Yani o Cobra’nın da, Zero’nun da tarihine geçti. Onun gibi, bilinmeyen sanat akımlarının da tarihine geçti. Bu, müthiş bir misyondu. Para gelsin, gelmesin… Çok satsın, satmasın… Çok ziyaretçimiz olsun olmasın ama bu müthiş bir misyondu. Sanat tarihine armağan ettiğimiz bir şey. SSM onun için önemlidir. SSM’de yapılan eserler, sergiler onun için önemli oldu. Rus Avangardı’nı bu kadar ayrıntısı ile kim biliyordu? Halbuki bu, modern sanatın da ilk filizlendiği dönemdi.
Onun için, bunları yapabildiğim, bu imkân bana verildiği için o kadar mutluyum ki! Yoksa siz hayalini kurarsınız, yapamazsınız. Onu anlayışla karşılayacak patronlar yoktur. Ve orada ölüp, kalır. Çok mutluyum ki, gerçekten bu akşam beni destekleyen bu dostlara, patron demeyeceğim, dostum olan bütün destekçilerime, sevgili Güler Sabancı’ya… Hepsini birlikte yaptık. Bunları sizlere sunduk ve gerçekten de, her gezen kişinin buradan bir karış daha büyümüş olarak çıkmasını arzu ettik.”
