Tarihi hamamda “Işık ve Karanlık”
Burcu Ünlü, “Işık ve Karanlık” adlı ikinci kişisel sergisiyle Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda sanatseverlerle buluşuyor.
Sanatçı Burcu Ünlü’nün ikinci kişisel sergisi “Işık ve Karanlık” izleyicisini karşıtlığın büyüsüne davet ediyor. Burcu Ünlü, ışığımızın yansıması için karanlığımızın da varlığını kabul etmenin gücünü hatırlatarak resimleriyle ışığını yansıtmayı ve çoğaltmayı amaçlıyor. Sergi, 19 Mayıs tarihine dek Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda görülebilir.
Ünlü’yle “Işık ve Karanlık” üzerine konuştuk.
İkinci kişisel serginize nasıl hazırlandınız bahsedebilir misiniz?
Bu sergiye hazırlanmak, yalnızca bir üretim sürecinden ibaret değildi benim için; daha çok bir içe dönüş, bir arınma ve bir yeniden kurma süreciydi. İlk kişisel sergimin ardından, bir sanatçı olarak değil, bir insan olarak da dönüşmeye başladım. Hayatın içindeki ikilikleri daha çok sorguladım: neyin aydınlık, neyin karanlık olduğunu, bunların gerçekten birbirinden ayrı mı yoksa birbirine muhtaç mı olduğunu düşündüm. “Işık ve Karanlık” sergisi de bu düşünsel sürecin, kimi zaman sancılı, kimi zaman umut dolu bir yansıması olarak ortaya çıktı.
“Işık ve Karanlık”, benim için hem bir kapanış hem de bir başlangıç. Hazırlanırken bunu hep hissettim: Her eser, hem bir veda hem de bir merhaba taşıyor içinde.
“Işık ve Karanlık” adını nereden alıyor?
“Işık ve Karanlık” sadece bir sergi adı değil, aynı zamanda hayatın kendisine dair bir ifade biçimi. Bu iki kelime, birbirine zıt gibi görünen ama aslında birbirini tamamlayan iki kutbu simgeliyor. Işık olmadan karanlık, karanlık olmadan ise ışık düşünülemez. Serginin adında yer alan bu zıtlık her bir eserin de temel felsefesini oluşturuyor. Hem dış dünyada hem de içsel dünyamızda ışığın ve karanlığın bir arada varlığını sürdürebilmesinin gücünü bu başlıkta ve eserlerde somutlaştırmak istedim.
Bu sergiyle izleyiciyi sadece görsel bir deneyime değil, duygusal bir yolculuğa da çıkarmak istedim. Her bir tablo, ışığın ve karanlığın arasındaki sınırda bir keşif yapmak üzere bir davet. Tıpkı yaşamda olduğu gibi bizler de bu iki kutbun arasında bir denge kurmaya çalışıyoruz. “Işık ve Karanlık” sergisi bu dengeyi, bu içsel yolculuğu izleyiciye bir biçimde hissettirmeyi amaçlıyor.
Burcu Ünlü, “Ekvator”
Her birimizin bir diğerinin aynası olduğu fikri serginin çıkış noktalarından. Bu fikri biraz açabilir misiniz?
“Her birimizin bir diğerinin aynası olduğu” fikri serginin temel felsefesinin derinliklerine inen bir düşünce. Bu düşünce, yalnızca sanatsal bir kavram değil; aynı zamanda insanlık hâlini anlamaya yönelik bir bakış açısı. Bizler toplumun içinde etkileşimde bulunduğumuz her bireyle bir biçimde kendimizi yeniden keşfederiz. Her bakış, her konuşma, her karşılaşma, bizde bir yansıma bırakır. Kimi zaman bu yansıma farkındalık yaratır, kimi zaman da bir hayalet gibi bizi takip eder.
Sanat bu ilişkilerdeki yansımanın en yoğun biçimidir. Eserlerimde, izleyiciye yalnızca bir şey göstermem; onları aynı zamanda kendi iç yolculuklarına davet ederim. Bu sergide, eserlerimle izleyicinin arasındaki diyalogda bir aynalaşma yaratmak istedim. Her bir izleyici, tıpkı bir ayna gibi, farklı bir yansıma alacak. Bu yansıma, onların kendi iç dünyalarındaki ışığı ya da karanlığı, belki de daha önce görmedikleri bir yönlerini ortaya çıkaracak.
Sergi kapsamında daha önce görmediğimiz eserlerinizle karşılaşıyoruz. Biraz bahsedebilir misiniz?
Bu sergide, daha önce görmediğiniz eserlerle karşılaşıyor olmanız, aslında bir ruhsal değişimin ve içsel bir dönüşümün yansıması. Sanatımda kullandığım teknikler, hâlâ önceki sergilerimdeki gibi ışık ve karanlık arasındaki dengeyi ve etkileşimi merkeze alıyor. Ancak bu kez, üretim sürecim daha çok içsel bir yolculuğun izlerini taşıyor.
Bu içsel dönüşüm, izleyiciye de bir yansıma yaratacak şekilde tasarlandı. Eserlerimdeki duygusal yoğunluk, sadece görsel bir deneyim sunmakla kalmayacak, aynı zamanda izleyiciyi kendi ruhsal yolculuğuna davet edecek.
Burcu Ünlü, “Bangkok”
Sonuç olarak, bu sergi sadece teknik açıdan değil, ruhsal anlamda da bir dönüm noktası oldu. Her bir eser, bir içsel değişimin, bir duygusal evrimin görsel ifadesi olarak karşımıza çıkıyor.
“Işığımızın yansıması için karanlığımızın da varlığını kabul etmeliyiz” diyor, bu gücü hatırlatıyorsunuz. Sizce bu nasıl mümkün?
Bu ifade bir anlamda varoluşun temel bir gerçeğini hatırlatıyor: Işık karanlıkla, karanlık da ışıkla var olur. İkisi birbirinden ayrılmaz. Birinin varlığı, diğerinin gerçeğini ortaya çıkarır. Biz insanlar da benzer şekilde kendi içsel ışığımızı keşfetmeden önce, karanlık yönlerimizi kabul etmeyi öğrenmeliyiz. Işığımızın ne kadar parlak olduğunu görmek, bazen karanlıklarımızla yüzleşmekle mümkün olur.
Karanlık her zaman olumsuz bir şey değildir. Bu bir korku ya da endişe alanı olmak yerine potansiyel bir keşif alanıdır. İçsel karanlıklarımız, yalnızca kaçtığımız ya da bastırdığımız yönlerimiz değil; aynı zamanda kendimizi daha derinden anlayabileceğimiz, daha güçlü bir biçimde var olabileceğimiz alanlardır. Karanlık bir anlamda kendimizi kabullenme yolculuğunda ilerlememiz için gereken ilk adımdır.
Gelecek projeleriniz arasında neler yer alıyor?
Gelecek projelerim, hem benim sanat yolculuğumda hem de sanat dünyasında yeni kapılar açacak önemli adımlar olacak. Şu an üzerinde çalıştığım projeler sürekli bir keşif, bir evrim sürecinin parçası olarak şekilleniyor.
Öncelikle, Aralık 2025’te Context Art Miami’ye katılacağım. Miami'nin çağdaş sanat sahnesi, farklı sanatçıların eserlerinin buluştuğu bir alan. Benim için bu fuar, sanatsal ifadelerimi global bir platformda sergileyebilme fırsatı sunuyor.
Diğer bir büyük proje ise 2026 yılında katılacağım, dünyanın en prestijli sanat etkinliklerinden biri olan Venedik Bienali. Bu, benim için bir dönüm noktası. Venedik, tarihin ve kültürün iç içe geçtiği bir şehir; aynı zamanda sanatın evrensel dilinin en güçlü şekilde konuşulduğu bir platform. Bu bienalde yer almak eserlerimi daha geniş bir kitleye tanıtma ve sanatı farklı kültürlerle etkileşim içinde daha derinlemesine keşfetme fırsatı sunacak.
Burcu Ünlü, “Granda”
