Tekfen Filarmoni Özbekistan’a uzanıyor
Şef Aziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni’nin dünyaca ünlü Rus piyanist Denis Kozhukhin’in solist olarak katıldığı İstanbul konseri 29 Ocak’ta Cemal Reşit Rey’de gerçekleştirildi. Shokhakimov ve Kozhukhin, Tekfen Filarmoni ile gerçekleştirecekleri Özbekistan konserleri öncesi Milliyet Sanat’ın sorularını cevapladı.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
Tekfen Filarmoni, yeni yılın ilk konserlerinde klasik müzik repertuvarının sevilen eserlerini seslendiriyor. Şef Aziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni’nin İzmir’de başlayıp İstanbul ile devam eden konser dizisi, Özbekistan’da Taşkent ve Semerkand’da gerçekleşecek iki konserle son bulacak.
Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda bir araya geldiğimiz sanatçılarla, özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Aziz Shokhakimov ve Denis Kozhukhin
Uluslararası tecrübesi çok üst düzeyde bir orkestra şefi olarak Tekfen Filarmoni hakkındaki görüşleriniz neler?
Aziz Shokhakimov: Tekfen Filarmoni Orkestrası bir bakıma benim kendi eserim. Bu orkestra ile derin bir aidiyet ve sanatsal tatmin duygusu hissediyorum. Bu topluluktaki müzisyenler ve ben olağanüstü sonuçlar elde etmek için birlikte çalışıyoruz. Başarımızın nedenlerinden birinin, gerçekten yüksek bir performans seviyesine ulaşmamızı sağlayan sıkı prova programı olduğuna inanıyorum. Ayrıca, Özbekistan'dan geldiğim için Türk halkıyla her zaman güçlü bir bağ hissettim; Tekfen Filarmoni Orkestrası ile olağanüstü bir şey yaratmak için bana ekstra motivasyon veren kültürel ve tarihi bir yakınlığı paylaşıyoruz...
Türkiye'deki klâsik müzik izleyicisini nasıl görüyorsunuz? Yeterince ilgi var mı?
Aziz Shokhakimov: Türkiye'deki genel klasik müzik sahnesi adına konuşamam ama bildiğim şey konserlerimizin her zaman harika bir izleyici kitlesi çektiğidir. İnsanlar gelir, aktif olarak katılırlar ve müzikle gerçekten ilgileniyor gibi görünürler. Benim bakış açıma göre bu çok cesaret verici bir işaret.
Özbek Şef Aziz Shokhakimov
Türk şefleri takip ediyor musunuz?
Aziz Shokhakimov: Ne yazık ki şefleri çok yakından takip etmiyorum. Elbette birkaç Türk şef tanıyorum ama programım beni o kadar meşgul ediyor ki şeflik sahnesini takip etmeye pek vaktim olmuyor...
Siz, uluslararası bir icracı olarak Türk piyanistleri takip ediyor musunuz?
Denis Kozhukhin: Genç nesil Türk piyanistlerle pek aşina değilim ama İdil Biret ve Hüseyin Sermet gibi Türk piyano okulunun bazı büyük isimlerini tanıyorum. Hüseyin öğretmenlerimden biriydi ve ondan öğrenme deneyimini ve bana bir akıl hocası olarak verdiği her şeyi çok takdir ediyorum.
Rus Piyanist Denis Kozhukhin
Programınızda Türk Çağdaş Müziği’nin en önemli isimlerinden Ferit Tüzün’ün “Türk Kapriçyosu”, Rachmaninov’un “3. Senfonisi” ve Beethoven’ın “5. Senfonisi” yer alıyor. Bu 3 farklı duygudaki besteci, programınızda nasıl bir araya geldiler?
Aziz Shokhakimov: Bu programı seçmemin birkaç nedeni var ancak her şeyden önce, bu parçaların her birinin kendi başına birer başyapıt olduğuna inanıyorum. Beethoven'ın “Beşinci Senfoni”si benim için özel bir öneme sahip; onu ilk kez 12 yaşındayken yönettim. Ancak, o deneyimden sonra onu bir daha yönetme fırsatım olmadı. Türk orkestramla Taşkent'te çalma şansı doğduğunda güzel, tam bir döngü anı gibi hissettim. Özbekistan'da turladığımızı düşünürsek, bu program benim için daha da derin bir kişisel öneme sahip.
"Rach 3."adıyla da bilinen Rachmaninoff’un “Üçüncü Konçertosu”, icracılar tarafından oldukça zor kabul edilen bir eser. Teknik olarak karmaşık ancak müzikal olarak çok daha karmaşık. İçinde çok fazla polifoni var ve o kadar yoğun ki her bir bireysel sesi belirginleştirmek için adeta biraz sihirli güce ihtiyaç var. Eserin, genellikle virtüözler arasında sadece bir ‘meydan okuma’ olarak çalındığı söylenir. Siz, hangi duygularla icra ediyorsunuz bu şaheseri?
Denis Kozhukhin: Evet, Rachmaninoff'un “Üçüncü Konçertosu” haklı olarak repertuardaki en zor konçertolardan biri olarak kabul edilir, ancak en zoru olduğunu söyleyemem. Polifonisi kesinlikle karmaşıktır, ancak diğer bazı eserlerinden veya hatta diğer bestecilerin eserlerinden daha fazla değil...
Ancak Rachmaninoff'un müziği bir ‘Şam bıçağı’ gibidir; tek bir çelik parçasından değil, birlikte dokunmuş sayısız ince metal damarla dövülerek hem daha güçlü hem de daha dayanıklı bir yapı yaratılmıştır. Polifonisi de tam olarak böyledir; tek bir büyük, kusursuz müzik yapısı gibi görünebilir ancak içinde her biri hayatla atan sayısız melodik atardamar vardır.
Bu konçertoyu seslendirirken yaşadığım duygulara gelince; şu anda, nostaljinin baskın duygu olduğunu söyleyebilirim. Rachmaninoff, Rusya'yı terk etti ve bir daha geri dönmedi. Bir bakıma, onun hikâyesiyle belirli bir paralellik hissediyorum çünkü ben de uzun zamandır Rusya'ya geri dönmedim. Bu müzikle büyüdüm; babam Rachmaninoff'a hayrandı ve ben de onun kayıtlarını ve plaklarını dinleyerek büyüdüm. Bu müziğin benim için çok kişisel olduğunu söyleyebilirim.
Kadrosunda dünyaca ünlü çellistimiz Nil Kocamangil’in de yer aldığı Tekfen Filarmoni konserleri, Özbekistan’da devam ediyor.
Bir şef ve icracı nasıl bir araya gelir? Birlikte çalışmaya nasıl karar verir? Duygusal ve teknik olarak nasıl bir süreç söz konusu ve sizlerin bir arada olmaya karar verme sebebiniz nedir?
Aziz Shokhakimov: Denis Kozhukhin'i uzun zamandır tanıyorum. Rachmaninoff'un “Üçüncü Konçerto”sunu, ilk kez Stuttgart'ta birlikte seslendirdik ve o zamandan beri birçok kez birlikte çalıştık. Kendisini, en yüksek kalibrede bir piyanist olarak görüyorum; son derece yetenekli ve derin bir ifade gücüne sahip. Sanatsal yeteneği göz önüne alındığında, onu hem Türk hem de Özbek izleyicileriyle tanıştırmanın harika bir fırsat olacağını düşündüm.
Denis Kozhukhin: Bir şefle bir icracının bir araya gelmesi duygusal bir ilişkiye çok benziyor aslında. Bazen işe yarıyor, bazen yaramıyor. İçinde bazen sevgi oluyor, bazen de çatışmalar.
İş birliği yapma kararı nasıl gerçekleşiyor? Bu konser serisi özelinde, beni şef davet etti. Ama genel olarak konuşmak gerekirse, bu bağlantılar ya gerçekleşir ya da gerçekleşmez. Bazen bir bağ hemen oluşur, bazen yıllar sonra gelişir ve bazen de zamanla kaybolur veya dönüşür. Hepsi çok göreceli.
Birlikte sahnede olmak, hayatta biriyle olmak gibidir; sevgi, arkadaşlık ve iş içerir. Aynı duygusal dinamikler geçerlidir. Müzik, inanılmaz derecede güçlü bağlar yaratabilir ama aynı zamanda insanları günlük hayatta olduğundan daha yoğun bir şekilde birbirinden uzaklaştırabilir de...
