The Necks, İstanbul Bienali iş birliğiyle Salon İKSV’de
35 yılı aşkın süredir cazın sınırlarını zorlayan Avustralyalı kült trio The Necks, 9 Kasım’da İstanbul Bienali iş birliğiyle Salon İKSV’de meditatif bir müzikal deneyim sunacak.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
18. İstanbul Bienali’nin çok disiplinli ruhu bu kez müzikle buluşuyor. Salon İKSV, bienalin sanatsal çeşitliliğini deneysel cazın en özgün temsilcilerinden biriyle sahneye taşıyor: The Necks. 9 Kasım Pazar akşamı, Beyoğlu’nun kalbinde, mekânın akustiğini müziğin bir parçasına dönüştüren bu özel performans dinleyicileri zamanın ve sesin sınırlarını yeniden keşfetmeye davet ediyor.
Minimalizm ve doğaçlamanın 35 yıllık serüveni
1987’de Sydney’de kurulan ve cazın geleneksel kalıplarını reddederek doğaçlamayı bir ritüele dönüştüren efsanevi üçlü The Necks, müziği bir şarkı formundan çok bir süreç olarak görüyor dolayısıyla her performansları baştan sona adeta sezgisel bir yolculuk.
35 yılı aşkın süredir aynı kadroyla üretim yapan The Necks, sahnede provasız, tekrarsız ve tamamen anlık doğaçlamalara dayalı bir yaklaşım benimsiyor. Bu tavır, onları yalnızca caz sahnesinde değil, çağdaş müzik dünyasında da ayrıcalıklı bir konuma taşıdı. LA Times onları “en etkili müzik topluluklarından biri” olarak tanımlarken, New York Times “dünyanın en iyi üçlüsü” ifadesini kullanıyor.
The Necks’in kuruluş ve isim öyküsü oldukça ilginç ve müzik anlayışlarıyla doğrudan bağlantılı.
Grup, 1987 yılında Sydney’de piyanist Chris Abrahams, kontrbasçı Lloyd Swanton ve davulcu Tony Buck tarafından kuruldu. Üçlü, daha önce farklı caz ve pop projelerinde yer almıştı; Abrahams ve Swanton, 1980’lerde The Benders adlı caz grubunda birlikte çalmış, Buck ise çeşitli deneysel gruplarda yer almıştı. Bu birikim, onları geleneksel caz kalıplarını aşan, tamamen doğaçlamaya dayalı bir müzik yaratmaya yöneltti.
İsim öyküsü ise müziğin özüne dair bir metafor barındırıyor. “The Necks” (boyunlar), müzikteki süreklilik ve bağlantıyı simgeliyor; bedenin baş ile gövde arasındaki köprü işlevi gibi, grup da cazın geçmişi ile deneysel müziğin geleceği arasında bir köprü kurmayı amaçladı. Ayrıca, doğaçlama sırasında müzisyenlerin fiziksel olarak boyun hareketleriyle kurdukları iletişim, bu ismin seçilmesinde etkili oldu.
The Necks. Fotoğraf Camille Walsh Photography
Kuruluş felsefeleri, ‘her performans bir keşif’ anlayışına dayanıyor. Prova yapmadan, tamamen sezgisel ve tekrarsız doğaçlamalarla müzik üreten grup minimalizm, ambient ve serbest caz öğelerini harmanlayarak kendine özgü bir dil geliştiren The Necks hem Avustralya’nın hem de dünya caz sahnesinin en etkili deneysel topluluklarından biri olarak kabul ediliyor.
Tek parçalık albümlerden sonsuz ses manzaralarına
The Necks’in albümleri geleneksel şarkı yapılarından uzak, genellikle tek parçalık uzun kompozisyonlardan oluşuyor. Bu yapı, dinleyiciyi bir müzikal meditasyona davet ediyor.
Grubun müzikal yolculuğu, 1989’da yayımlanan “Sex” albümüyle başladı. Albüm, grubun uzun form doğaçlama anlayışını caz ve minimalizmle harmanlayan ilk büyük adımıydı. Ardından 1990’da “Next”, 1994’te “Aquatic” geldi; her biri, grubun ses manzaralarını daha da derinleştirdi. 1996’da “Silent Night”, 1998’de hem “Piano Bass Drums” hem de film müziği albümü “The Boys” yayınlandı. 1999’da çıkan “Hanging Gardens”, ambient dokuların öne çıktığı bir çalışma olarak dikkat çekti.
2001’de “Aether”, 2002’de grubun dört farklı mekânda gerçekleştirdiği canlı performansların kayıtlarını bir araya getiren “Athenaeum, Homebush, Quay & Raab”, 2003’te hem “Photosynthetic” hem de ödüllü albüm “Drive By” dinleyiciyle buluştu. 2004’te “Mosquito / See Through”, 2006’da “Chemist”, 2007’de canlı kayıt “Townsville”, 2009’da ise karanlık tonlarıyla öne çıkan “Silverwater” geldi.
The Necks. Fotoğraf: Alan Murphy
2011’de “Mindset”, 2013’te “Open”, 2015’te “Vertigo”, 2017’de ise Rolling Stone tarafından ‘en iyi avant-garde albümlerden bir’” olarak gösterilen “Unfold” yayınlandı. 2018’de “Body”, 2020’de hem “Three” hem de Underworld ile ortak çalışma “Drif”t albümleri çıktı. 2023’te “Travel”, 2024’te tek parçalık “Bleed”, 2025’te ise son albüm “Disquiet” ile grup, müziğin sınırlarını zorlamaya devam etti.
Bu diskografi, The Necks’in 35 yılı aşkın süredir sürdürdüğü doğaçlama ve minimalizm odaklı müzik anlayışının bir kronolojisi niteliğinde. Her albüm, grubun mekân, zaman ve ses ilişkisini yeniden tanımlayan bir deney olarak öne çıkıyor.
Uluslararası ödüller ve başarılar
The Necks’in ödülleri ve başarıları, grubun deneysel müzik sahnesindeki etkisini kanıtlayan önemli kilometre taşları. Grup, özellikle Avustralya ARIA Ödülleri’nde birden fazla kez ‘En İyi Caz Albümü’ kategorisinde ödül kazandı. Bu ödüller arasında 2003 yılında yayınlanan “Drive By” albümüyle elde ettikleri başarı öne çıkıyor. Ayrıca, albümleri uluslararası müzik basınında sıkça ‘Yılın Albümü’ listelerine girdi; “Unfold” (2017) ve “Body” (2018) gibi çalışmalar, Rolling Stone, The Wire ve Pitchfork gibi yayınlarda övgü aldı.
Grup, Avrupa ve Amerika’daki turneleriyle Berlin Jazz Festival, Big Ears Festival ve Montreal Jazz Festival gibi prestijli etkinliklerde sahne aldı ve bu performanslarıyla eleştirmenlerden tam not aldı. Doğaçlama müzik alanında yenilikçi yaklaşımı nedeniyle ‘Avustralya Müzik Endüstrisi Ödülleri’ ve çeşitli bağımsız müzik ödüllerinde de onurlandırıldı.
Bienalin temasıyla The Necks’in müziği arasındaki diyalog
Avrupa’dan Amerika’ya, Asya’dan Avustralya’ya uzanan turneleriyle deneysel müziğin küresel öncülerinden biri haline gelen The Necks’in konserleri; mekânın akustiği, izleyicinin nefesi ve zamanın akışıyla bütünleşen bir performans sanatı.
İstanbul Bienali’nin bu yılki teması ‘Üç Ayaklı Kedi’. Küratör Christine Tohmé tarafından belirlenen bu başlık, dayanıklılık, farklılık ve kırılganlık arasındaki ince dengeyi simgeliyor. Tema, eksiklik gibi görünen durumların aslında hayatta kalma ve uyum sağlama gücü sunduğunu, sanatın kusurlar üzerinden de güzellik ve anlam üretebileceğini vurguluyor. Ayrıca günümüzün sosyal, kültürel ve ekolojik krizlerine bir gönderme niteliği taşıyor. Bienalin ilk ayağı, ‘kendini koruma’ ve ‘gelecek olasılıkları’ kavramları etrafında şekilleniyor ve 20 Eylül-23 Kasım 2025 tarihleri arasında Beyoğlu-Karaköy hattındaki sekiz mekânda gerçekleşiyor.
The Necks’in müziği,Bienali’nin temasına çok güçlü bir şekilde yanıt veriyor çünkü The Necks’in doğaçlama yaklaşımı tam da bu kavramların müzikal karşılığı: Grup, her performansında provasız ve tamamen sezgisel bir süreç izliyor. Bu, müziğin kırılgan doğasını kabul etmek ve belirsizlikten anlam yaratmak demek. 35 yılı aşkın süredir aynı üç müzisyenle üretim yapmak, temanın dayanıklılık vurgusunu somutlaştırıyor. Her konser, geçmiş deneyimlerin üzerine inşa edilen ama her seferinde yeniden keşfedilen bir yapı. Bienalin ‘eksiklikten doğan güç’ fikri, The Necks’in minimalizm ve tekrar üzerine kurulu müziğinde yankılanıyor. Azlık, burada bir eksiklik değil; derinlik ve meditasyon için bir araç.
İstanbul Bienali; aynı zamanda mekân, zaman ve algı üzerine kurulu çok katmanlı bir kavramsal çerçeve de sunuyor. The Necks’in müziği ise çerçeveyi sesin diliyle yeniden yorumlayan bir deneyim olarak öne çıkıyor. Grup, her performansında zamanı lineer bir akış olmaktan çıkarıp döngüsel bir yapıya dönüştürüyor; minimal tekrarlar ve sezgisel doğaçlamalar, dinleyiciyi zamanın içinde kaybolmaya davet ediyor.
Bienalin mekânla kurduğu ilişki, The Necks’in sahne anlayışında da karşılık buluyor. Salon İKSV’nin akustiği, müziğin bir parçasına dönüşürken, ses mekânı yeniden şekillendiriyor. Bu da bienalin ‘mekânın sanatsal üretimdeki rolü’ sorusuna canlı bir yanıt niteliğinde. Ayrıca, The Necks’in doğaçlama yaklaşımı, bienalin disiplinler arası ve süreç odaklı yapısıyla örtüşüyor; her konser hem sanat eseri hem bir yaratım süreci olarak yaşanıyor.
Bu bağlamda, The Necks performansı bienalin kavramsal dünyasıyla müziğin meditatif gücünün buluştuğu bir ritüel olacak. 9 Kasım Pazar gecesi Salon İKSV’nin intim atmosferi, saat 20.00’de başlayacak bu doğaçlama ritüelin bir parçasına dönüşecek. Piyanonun tekrarlayan motifleri, kontrbasın derin titreşimleri ve davulun ritmik dokuları dinleyiciyi meditatif bir transa davet edecek.


