The Neighbourhood, 26 ve 27 Nisan 2026’da İstanbul’da
Büyük dönüş, iki günlük festival havası, biletler satışta...
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
Alternatif rock sahnesinin en özgün ve etkileyici gruplarından The Neighbourhood, uzun bir sessizliğin ardından yeniden sahneye dönüyor ve bu dönüş İstanbul’da adeta bir müzik şölenine dönüşüyor!
2011’de Kaliforniya’nın Newbury Park kasabasında kurulan grup; vokalde Jesse Rutherford, gitarlarda Jeremy Freedman ve Zach Abels, bas gitarda Mikey Margott ve davulda Brandon Fried ile müzik dünyasında kendine has bir kimlik yarattı. Siyah-beyaz estetiği, melankolik atmosferi ve hip-hop dokunuşlarıyla harmanladıkları indie-pop-rock tarzı, onları 2010’ların en ikonik gruplarından biri haline getirdi.
Grubun kariyerinde dönüm noktası olan “Sweater Weather”, Spotify’da 4 milyarı aşan dinlenme sayısıyla tüm zamanların en çok dinlenen şarkılarından biri olarak müzik tarihine geçti. Ardından gelen albümler, sinematik sound ve duygusal derinlikleriyle The Neighbourhood’u küresel bir fenomen haline getirdi. Ancak 2022’de alınan dağılma kararı, hayranlarını büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı.
Yeni bir sayfa
The Neighbourhood, 2022’deki dağılma kararının ardından üç yıl süren sessizliğini 2024 sonunda bozarak yeniden bir araya geldi. Grup, Kasım 2024’te stüdyoda buluştuğunu ve yeni bir dönemin başladığını duyurdu. Bu geri dönüş, tüm orijinal kadroyu kapsıyordu: vokalist Jesse Rutherford, gitaristler Jeremy Freedman ve Zach Abels, basçı Mikey Margott ve davulcu Brandon Fried. Fried, 2022’de uygunsuz davranış iddiaları nedeniyle gruptan ayrılmış, ardından bağımlılık sorunları için tedavi görmüş ve rehabilitasyon sürecini tamamladıktan sonra ekibe geri dönmüştü. Grup, bu süreci ‘kişisel gelişim ve kolektif dayanışma’ olarak tanımlıyor ve Fried’ın dönüşünü ‘yeni bir sayfa’ olarak görüyor.
Bu yeniden birleşme, sadece bir geri dönüş değil; The Neighbourhood’un müzikal yolculuğunda bir yeniden doğuş olarak nitelendiriliyor. Grup, 2026’da yayınlanacak “(((((ultraSOUND)))))” adlı yeni albümü ve dünya turnesiyle sahnelere muhteşem bir dönüş yapıyor. Turnenin en özel duraklarından biri İstanbul olacak. Epifoni organizasyonuyla gerçekleşecek konser, 27 Nisan 2026’da KüçükÇiftlik Park’ta müzikseverlerle buluşacak. Yoğun ilgi nedeniyle biletler kısa sürede tükendi ve organizatörler, 26 Nisan Pazar günü aynı mekânda ikinci bir konser ekledi. Bu konserin biletleri ise satışa çıktı.
Kilometre taşları
The Neighbourhood, müzik dünyasında kendine özgü bir yol çizdi. 2013 tarihli ilk stüdyo albümleri “I Love You”, “Sweater Weather” ile dünya çapında ses getirdi. Albüm, alternatif rock ve R\&B dokunuşlarını harmanlayan karanlık bir atmosfer sundu.
Daha deneysel bir yaklaşım ve sinematik sound ile grup, 2015 tarihli ikinci albüm “Wiped Out!” ile melankoliyi zirveye taşıdı.
2018’de yayınlanan ve kendi adını taşıyan üçüncü albüm “The Neighbourhood”, elektronik ve hip-hop etkilerini daha belirgin hale getirdi.
“Chip Chrome & the Mono-Tones” 2020’de yayınlandı ve grup retro-fütüristik bir estetikle müzikal kimliğini yeniden tanımladı.
2025’te uzun bir aradan sonra gelen “(((((ultraSOUND)))))”, hem köklere dönüş hem de yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.
Grup ayrıca “ #000000 & #FFFFFF” adlı mixtape’i (2014), “Hard” ve “To Imagine” EP’leri (2017-2018) ve “Ever Changing” (2018) gibi projeleriyle müzik dünyasında sürekli yenilik arayışında oldu.
“(((((ultraSOUND)))))”
Albüm, grubun beş yıllık sessizliğinin ardından hem bir geri dönüş hem de yeniden keşif olarak değerlendiriliyor. Eleştirmenler, albümün nostaljik bir hava taşıdığını ancak aynı zamanda yeni ses arayışlarına da yer verdiğini vurguluyor. Bazı yorumlar, albümün ‘Tumblr estetiğini’ yeniden canlandırdığını, diğerleri ise daha olgun ve introspektif bir yaklaşım benimsediğini belirtiyor.
Albüm, grubun siyah-beyaz California estetiğini korurken Brit-pop ve psychedelic rock dokunuşlarıyla yeni bir katman ekliyor. “Hula Girl” ve “OMG” gibi parçalar enerjik ve dikkat çekici bulunuyor. “Lovebomb” ve “Private” gibi şarkılar, kırılganlık ve samimiyet hissiyle öne çıkıyor. Özellikle “Private”ın lo-fi prodüksiyonu ve telefon kaydı vokali, albüme içten bir hava katıyor. “Lil Ol Me” ve “Zombie” gibi parçalar, daha agresif ve deneysel tonlarıyla grubun sadece güvenli sularda yüzmediğini gösteriyor. Albüm, dreamy synth’ler, reverb dolu gitarlar ve güçlü bas hatlarıyla sinematik bir kalite sunuyor.
Entersan bir şekilde “(((((ultraSOUND)))))” eleştirmenleri ikiye bölmüş durumda. Bazı eleştirmenlerden çok olumlu yorumlar alırken, bazı eleştirmenler de olumsuz eleştiriler yapıyorlar. Bazı yorumlar, albümün duygusal olarak güçlü olsa da melodik açıdan önceki hitler kadar akılda kalıcı olmadığını belirtiyor. Hatta, 15 parçalık albümün ortalarında tempo düşüyor; bazı şarkılar ‘tamamlanmış’ olmaktan çok geçiş niteliğinde hissediliyor. Bazı yorumlar da albümün grubun önceki tarzına fazla bağlı kaldığını ve yeterince yenilik sunmadığını savunuyor.
‘Tumblr 2014 Revival’
“(((((ultraSOUND)))))” albümü bazı eleştirmenler tarafından da ‘Tumblr 2014 Revival’ olarak tanımlanıyor. ‘Tumblr 2014 Revival’ yani 2014 Tumblr estetiğinin yeniden canlanması veya Tumblr 2014 tarzının geri dönüşü şeklinde çevirebileceğimiz ifade, müzik ve moda kültüründe son yıllarda yeniden popülerleşen bir estetik akımı tanımlıyor. 2010’ların başında Tumblr platformunda ortaya çıkan bu alt kültür indie müzik, lo-fi görseller, pastel tonlar, siyah-beyaz fotoğraflar ve melankolik bir atmosferle özdeşleşti. Müzikal olarak indie pop, alternatif rock, dream pop ve lo-fi tınılar; genellikle duygusal sözler, reverb dolu gitarlar ve nostaljik synth’lerle harmanlandı.
Moda ve görsel estetik anlamında ise oversize kazaklar, retro filtreler, polaroid fotoğraflar, minimal tipografi ve “sad boy/sad girl” imajı ortaya kondu. 2023’ten itibaren TikTok ve Spotify gibi platformlarda bu estetik yeniden trend oldu. Genç kuşak, 2014’teki Tumblr kültürünü nostaljik bir şekilde sahiplendi. Albüm kapakları, klipler ve sosyal medya paylaşımlarında bu görsel dil tekrar kullanılmaya başlandı.
The Neighbourhood, özellikle “Sweater Weather” ile bu kültürün sembol gruplarından biri olmuştu. Grubun ilk stüdyo albümü “I Love You” (2013) içinde yer alan ve grubun çıkışını simgeleyen şarkı olan “Sweater Weather”ın sözleri, gençlik, aşk ve kırılganlık üzerine yoğunlaşıyordu ayrıca indie pop ve alternatif rock’ı R\&B ve hip-hop dokunuşlarıyla harmanlıyordu.
Bu hibrit sound, Tumblr jenerasyonunun duygusal ve nostaljik ruhuna hitap etti. Siyah-beyaz görseller, minimal tipografi, melankolik atmosfer ve “sad boy/sad girl” imajı, Tumblr’da çok paylaşılan bir görsel dil oluşturdu. The Neighbourhood, albüm kapakları ve kliplerinde bu dili benimsedi. Bu temalar, Tumblr’da romantize edilen “melankolik gençlik” algısıyla örtüşüyordu. 2013’te yayınlanan şarkı, Tumblr’da estetik GIF’ler, fotoğraf kolajları ve alıntılarla milyonlarca kez paylaşıldı. Bu durum, şarkıyı bir kültürel fenomen haline getirdi. 2013’te Billboard Alternative Airplay listesinde 1 numara olan şarkı, yıllar sonra TikTok trendlerinde yeniden canlandı ve Spotify’da 4 milyarı aşan inanılmaz dinlenme sayısıyla tüm zamanların en çok dinlenen şarkılarından biri haline geldi.
Yeni albüm “(((((ultraSOUND)))))” hem bu nostaljik estetiği koruyor hem de modern prodüksiyonla güncelliyor. Bu yüzden eleştirmenler albümü “Tumblr 2014 revival” olarak tanımlıyor.
Türkiye’de geniş bir hayran kitlesine sahip olan The Neighbourhood, İstanbul’da iki gece boyunca müzikseverlere unutulmaz bir deneyim yaşatacak. Yeni albüm, grubun köklerine sadık kalırken aynı zamanda yepyeni bir dönemin kapılarını aralıyor. İstanbul konserleri, sadece bir performans değil; alternatif rock tarihine tanıklık edecek bir buluşma olacak.


