Tuvaldeki izlere dönüşen sezgiler
Son dönemde hafızasındaki tortuların izinden giderek sezgisel bir yaratım sürecini benimseyen Temür Köran’ın 'Sezgiler ve İzler' isimli sergisi Evin Sanat Galerisi'nde izleyiciyle buluşuyor.
NURDURAN DUMAN
nurduranduman@gmail.com
Resmi çizip boyayan olmakla birlikte tabloyu kuran da olmak, ne ilettiğini bilirken ilettiğinin nereye gidebileceğini izleyicinin bakış ânına teslim etmek demek. Böylece anlam, çağrışım, bellek, deneyim, ezgi, ritim, renk varlığı, söz varlığı (ve dahasının) katmanlarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Şanslıysak... Bu yaratı-tasarı, izleyicinin sezgi ve belleğinin kendi büyüleyici oyunlarını sergiler kılar çünkü. En güzeli de tüm bunlar sanat ürününün her izleyiciyle ve izleyicinin her bakışında onu yeniden üretmesine olanak verir. İzleyicinin de yapıtla birlikte her keresinde başka yerden üremesine... Yapıt izleyiciye geçer, izleyici yapıta. Bu ‘geçişmek’, karşı karşıya gelinen bir resimden hatta sanat ürününden sadece ‘anlamak bekleyiş’ sorununu da daha en başta çözer. Temür Köran da yeni sergisiyle pek çok hikâyeyi dolu dolu anlatsa da aslında izleyiciye de alan bırakarak anlatmanın ötesine geçiyor. Kapışan renklerin türlü teknikle çağrısı rastgelelik izlenimi verse de çok iyi tasarlanmış desenin-biçimin dedikleri yüzeyde katman katman kurulmuş ve dengesi gayet yerinde bir karmaşa… İzleyici her baktığında yeniden üreyen bir görsel söylem “Sezgiler ve İzler” sergisi.
Temur Köran, İsimsiz, 2025
Her bakış başka bir zaman çatlağında
Yüzeyde tutulmuş, kazınmış, tutunmuş boya, malzeme teknik bir jeolojik tortu gibi. Karakalem, karikatür, yağlı boya, sulu boya, pastel ve daha nicesi aynı yapıtın üstünde bir arada. Düş- bellek-gerçek sarmalında konuşlandırılan şiirsel gerçeklikte olup bitenler ise aklımızın erdiği düzeyleriyle mekânın ve lineer zamanın basıncıyla sıkışmış bir ânın çakımları. İzleyiciden beklenen ise bu çakımlarda düş, düşünce, duyu, duygu, deneyim vb. tüm olanaklarıyla bir arkeolojik kazıya girişmek. Bu kazı aynı düzleme kondurulmuş mitolojiden fantastiğe, antikten modern dünyaya, uygarlık tarihinden Köran’ın kendi yaşamına ilişkin çok boyutlu iletilerini araştırırken izleyenin kendi şiirsel gerçekliğini açığa çıkarmayı da vaat ediyor. Geçmiş-gelecek ikilisinin şimdide, bu üçlünün ise anda var oluşunu kurcalayan izleyici için daha da çekici bir vaat olabilir bu. Yapıtların optik geçirgen alanı da bakılanın uzamını değiştirince her bakış başka bir zaman çatlağına düşebilir. Şans...
Temur Köran, İsimsiz, 2025
Peki, Köran’ın her biri “İsimsiz” yapıtlarından bize doğru süzülen, bizim çatlaklarımızla geçişip yaşantımıza sızacak olan nedir? Yıkım mı, yapım mı? Hüzün mü, hoşnutluk mu? Hüzne rağmen ve/veya hüzünle birlikte hoşnutluk? Bir sahil manzarası düşünün: İlk bakışta yaz günü neşesine açılır gibi ama hemen gökyüzünün karalar bürünmüş hâliyle gelen huzursuzluk... Plaj şemsiyeleri fazla büyük, renkleri fazla parlak, altlarındaki insanlar ise neredeyse silik. Başka bir çalışmada fantastik dünyanın öcü karakterleri arasında klasik bir çıplak figür, Afrodit olabilir, yüzünün yarısında antik bir maske, ayağında spor ayakkabı. Başında geçmişin ağır tacını taşıyan bu figür kırılgan kimliğin kırılası zincirine takılı kalmış. Uzaktan kumanda ise şimdiki zamandan tanıdık bir iz ortamda. Arkasında ise pazarlık eden iki adam… Biri iş önlüğüyle diğeri takım elbiseli; kadının, sanatın ve yaşamın hangi köşede kimler tarafından tartıldığı belli. Mi? Geçmişte de gelecekte de olmuş bu pazarlığın zamanı ise geniş.
Temur Köran, İsimsiz, 2025
Eserlerdeki sürekli devinim
Oysa çarmıha gerili, hırsla karalanmış dev bir tuvalin önüne düşmüş bir çilekeş ‘sanat uğraşıcısı’ da boy gösteriyor tüm sancılı meselesiyle hemen yan duvarda. Bir başka tabloda ise renkler neredeyse havalanacakmış gibi kabarıyor; malzeme yüzeye yalnızca sürülmemiş, hem yapıştırılmış hem kazınmış. Boşluklar tam da bu renk ve doku taşkınlıklarının arasında belirgin, izleyiciye kendi alanını açıyor sezmenin. Belleğe kazınanların üzerini sıkıca örtenleri kazımanın zamanı. Bu eserlerde sürekli bir devinim, bir arayış var. Zaman bir çizgi değil, dağınık bir yığın. Mekânlar bir coğrafya sunmuyor, harita yok. Ama illa ki bir su kenarı var. Deniz, gemiler… Belli belirsiz. Belki de bu deniz ve gemiler, gemi mühendisi belleğimde açığa çıkanlar. Ya da farklı çağların denizcisinin bakıp düşlerine ortak ettiği göğün yansıttıkları. Ve kim bilir bu imgelere bakan başka hangi gözlerle kolektif dağarcığımıza daha neler katılacak?
Temur Köran, İsimsiz, 2025
Zaten bir yapıttan yalnızca ressamın gösterdiğini görmeyi beklemek hem izleyiciye hem de yapıta haksızlık değil midir? Çünkü görüntünün ilettiği anlam sanat eserinin sunabileceği şeylerin yalnızca bir parçası. Oysa yapıt anlattıklarının ötesinde nice etkiler barındırıyor. İzleyicinin bu sergiye giderken niyeti bu etkilere açık olmak, alımlaması ise ‘geçişmek’ odaklı olursa dünya daha zenginleşecektir.
Evin Sanat Galerisi, https://www.evin-art.com
Bitiş tarihi: 21 Haziran 2025
