Bas’a ruh üfleyen müzisyen olarak tanınan Victor Wooten; bas gitarı yalnızca bir enstrüman olarak değil, bir anlatım aracı olarak kullanan, ona adeta can veren bir müzisyen. Ve Wooten Brothers, müziği bir yaşam biçimi olarak benimsemiş beş kardeşten oluşan bir topluluk. Regi’nin gitarla ördüğü melodik yapı, Roy’un ritmi yeniden tanımlayan Drumitar’ı, Joseph’in klavye ve vokaldeki duygusal derinliği ve Victor’un basla kurduğu felsefi bağ bu kolektifin temel taşları. 1960’ların sonlarından bu yana birlikte müzik yapan kardeşler, sahnede sadece çalmıyor; birlikte nefes alıyor, birlikte anlatıyorlar. 

 

 

Wooten kardeşlerin hikâyesi, bir askeri ailenin çocukları olarak farklı eyaletlerde büyürken müziğe tutunmalarıyla başlıyor. Regi, henüz 10 yaşındayken iki yaşındaki Victor’a bas gitar çalmayı öğretiyor. Roy, “Future Man” lakabıyla davulun sınırlarını zorlayan bir mucit; kendi icadı olan “Drumitar” ile ritmi yeniden tanımlıyor. Joseph, “The Hands of Soul” olarak tanınıyor; klavye ve vokaldeki ustalığıyla grubun duygusal derinliğini besliyor. Rudy Wooten ise 2010’da hayatını kaybetmiş olsa da iki saksafonu aynı anda çalabilen bir virtüoz olarak grubun ruhani mirasında yaşamaya devam ediyor.

 

 

 

Müzikal dehalarıyla tanınan Wooten Brothers’dan bağımsız olark da bireysel müzik kariyerini sürdürüren Victor Wooten, Béla Fleck and the Flecktones grubunun kurucu üyesi olarak caz, funk, bluegrass ve progresif rock türlerinde çığır açmış bir müzisyen. Beş kez Grammy kazanan, Bass Player Magazine tarafından üç kez ‘Yılın Basçısı’ seçildi ve Rolling Stone tarafından ‘Tüm Zamanların En İyi 10 Basçısı’ arasında gösterilen sanatçının solo albümleri arasında “A Show of Hands”, “Soul Circus”, “Palmystery”, “Trypnotyx” ve “Words and Tones” gibi yapıtlar yer alıyor. “Classical Thump”, “U Can’t Hold No Groove”, “The Lesson” gibi parçalar teknik ustalığını ve müzikal felsefesini yansıtan eserler arasında.

 

Wooten sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir düşünür. “The Music Lesson” ve “The Spirit of Music” adlı kitapları, müziği bir yaşam öğretisi olarak ele alıyor. Tennessee’de kurduğu Wooten Woods kampında, doğa ile müziği birleştiren eğitim programları düzenliyor.

 

 

The Wooten Brothers funk, soul, caz ve R&B türlerini iç içe geçirerek sahnede adeta bir müzikal patlama yaratan bir grup. 1972’de Curtis Mayfield’ın ‘Superfly’ turnesinde açılış grubu olarak sahne aldıklarında, Victor henüz beş yaşındaydı. Asker bir babanın çocukları olarak farklı eyaletlerde büyüyen Wooten kardeşler, müziği bir bağlanma biçimi olarak benimsedi. Chubby Checker ve James Brown gibi efsanelerle sahne paylaşmaları, onların sahneye olan yatkınlıklarını daha çocuk yaşta ortaya koydu. O günden bu yana WAR, The Temptations, Ramsey Lewis, Mongo Santamaria gibi devlerle sahne paylaştılar.

 

The Wooten Brothers’ın diskografisi hem bireysel hem kolektif üretimlerin izlerini taşıyor. 1989’da yayımladıkları “Try My Luv” adlı single ile profesyonel müzik dünyasına adım attılar. Ardından 1990’da çıkan “Try My Love” albümü, A&M Records etiketiyle yayınlandı ve “Tell Me”, “Friendz”, “We Could Be Together” gibi parçalarla dönemin R&B ve soul sahnesinde dikkat çektiler. 1993’te gelen “Put Love to Work” albümü, grubun funk ve caz etkilerini daha da belirginleştirdi. Aynı yıl yayınlanan “Happy” adlı single, CD ve plak formatında promosyon olarak dağıtıldı ve grubun dans müziğiyle kurduğu bağı gösterdi.

 

 

The Wooten Brothers 1993’te yayımladıkları “Put Love to Work” albümünden sonra bir süreliğine grup olarak müzikal üretimlerine ara verdiler. Bu dönemde her bir kardeş, bireysel kariyerlerine odaklandı. Victor Wooten, Béla Fleck and the Flecktones ile dünya çapında ün kazanırken, Regi, Roy ve Joseph de kendi projeleriyle sahne almaya ve eğitmenlik yapmaya devam ettiler. Rudy Wooten ise 2010 yılında hayatını kaybedene dek grubun bir parçası olarak saksafonuyla müziğe katkı sundu.

2023 ve 2024 yıllarında ise grup hem yeni besteler hem de 1970’ler ve 80’lerden arşiv kayıtlarını içeren özel bir albüm serisiyle geri döndü. Bu kayıtlar, Rudy Wooten’ın olağanüstü saksafon performanslarını da içeriyor. Özellikle “SWEAT”, “Tell Me” ve “We Could Be Together” gibi parçalar, grubun funk, soul ve cazı yeniden yorumlayarak bu türler arasında özgün geçişler kurduğu ve sahnede kolektif bir enerji yarattığı örnekler olarak tekrar keşfediliyor. Her parçanın, grubun bireysel virtüözitesini ve kardeşlikten doğan müzikal uyumunu yansıtan birer anlatı gibi aktığı albümler, geçmişin ruhunu ve bugünün enerjisini bir araya getirerek The Wooten Brothers’ın müzikal evrimini belgeleyen birer arşiv niteliği taşıyor.

 

29 Ekim gecesi %100 Studio’da gerçekleşecek konser, %100 Müzik serisi kapsamında sunuluyor. Kapılar 20.00’de açılıyor, etkinlik 21.30’da başlıyor.