Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Yalçın Kır’dan yeni tekli “Kanayan”

Yalçın Kır’dan yeni tekli “Kanayan”

Yalçın Kır’dan yeni tekli “Kanayan”17 Kasım 2025 - 04:11
20 yılı aşkın müzik yolculuğunu hem sahnede hem sınıfta sürdüren besteci ve yorumcu Yalçın Kır, yeni teklisi “Kanayan” ile dinleyicilerini derin bir aşk hikâyesinin içine davet ediyor. Yalçın Kır, Milliyet Sanat’ın sorularını yanıtladı.
Suzan Somalı Sönmez
ssomalisonmez@gmail.com
 
Besteci, yorumcu ve müzik öğretmeni Yalçın Kır, yeni teklisi “Kanayan” ile hem sahne hem stüdyo deneyimini bir araya getirerek dinleyicilere içten bir hikâye sunuyor.
 
Yalçın Kır, lise yıllarında başlayan müzik tutkusunu profesyonel bir kariyere dönüştürerek Türkiye’nin farklı şehirlerinde müzik öğretmeni olarak görev yaptı. 2004’ten bu yana Adana, Kütahya, Şanlıurfa ve İstanbul’da yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Eğitimci kimliğiyle sahne sanatçılığını birleştiren Kır, müziği hem öğretim hem üretim alanında yaşayan bir isim olarak öne çıkıyor. 
 
Bugüne kadar dört single ve bir türkü albümü yayınlayan Yalçın Kır’ın beste ve söz yazarlığı alanındaki üretimleri, Anadolu’nun müzikal mirasını modern düzenlemelerle harmanlayan bir anlayış taşıyor. 2007’den itibaren ses kayıt ve düzenleme üzerine yoğunlaşan sanatçı, öğrencileriyle kurduğu gruplarla sahne aldı, konserler verdi ve müzik teorisi üzerine seminerler düzenledi. Bu seminerlerin bir kısmı YouTube’da yayınlanarak geniş bir kitleye ulaştı.
 
 
“Kanayan”
 
Sanatçının en kişisel eserlerinden biri olan “Kanayan”, derin bir özlemin ve yaralı bir aşkın izlerini taşıyor. Yalçın Kır, bu şarkıda yalnızca besteci değil, aynı zamanda yorumcu kimliğiyle de öne çıkıyor. Vokallerin tamamını kendisi üstlenen sanatçı, canlı performanslarda ise oğlu Devrim Sonat Kır’la birlikte sahne alarak kuşaklar arası bir müzikal bağ kuruyor. Bu baba-oğul birlikteliği, müziğin sadece bir sanat değil, aynı zamanda ailevi bir köprü olabileceğini hatırlatıyor.
 
“Kanayan”, sade ama etkileyici bir düzenlemeyle dinleyiciyi içine çekiyor. Şarkının duygusal yoğunluğu, aşkın en kırılgan ve en yaralayıcı hâllerine dokunuyor. Yalçın Kır’ın içten yorumu, parçayı bir şarkıdan öte bir hikâyeye dönüştürüyor.
 
 
Yalçın Kır - Devrim Sonat Kır
 
“Kanayan” üzerine
 
Yalçın Kır’ın müzik anlayışı, duygusal yoğunluğu sade düzenlemelerle buluşturan bir çizgide ilerliyor. “Kanayan” bu anlayışın en güçlü örneklerinden biri. Önceki çalışmalarında da Anadolu ezgilerini modern pop ve akustik tınılarla harmanlayan ve dinleyiciyi hem nostaljik hem çağdaş bir atmosferin içine çeken sanatçı Milliyet Sanat’ın sorularını yanıtladı. 
 
“Kanayan”, sizin en kişisel ve duygusal eserlerinizden biri olarak tanımlanıyor. Bu şarkının ortaya çıkış süreci nasıl gelişti? 
 
’Kanayan’, yaklaşık yirmi yıl önce yazılmış bir şarkı. Oldukça yoğun bir duygusal dönemin içinden doğdu. Bilinmezliğin, çaresizliğin ve içsel bir boşluğun ifadesiydi. Ama aslında ‘Kanayan’ bir yarayı değil, o yaranın iyileşememesini anlatıyor. Zaman geçse de sızısı dinmeyen bir duygunun sesi bu. Şarkıyı yazarken o sızıyı susturmaya değil, duymaya çalıştım çünkü bazen müzik, iyileştirmeyi değil sadece o duyguyu anlamayı sağlar.
 
Bu kez sadece besteci değil, yorumcu kimliğinizle de dinleyicilerin karşısındasınız. Şarkıyı seslendirmek size neler hissettirdi? 
 
Bir şarkı, ifadeyi pek çok katmana böler. Bu katmanların bir kısmı bestecinin, bir kısmı yorumcunun kontrolündedir. Bir besteciyle yorumcu birbirini ne kadar iyi tanırsa, ortaya çıkan eser de o kadar bütünleşik olur. Bunu popülerlikten bağımsız, tamamen bir ifade meselesi olarak görüyorum. ‘Kanayan’ı kendim yorumladığımda, şarkının bütün katmanlarına erişebilmek gibi bir ayrıcalık hissettim. Kendi hikâyemi kendi sesimden anlatmak gibiydi bu. Bir yazarın romanını o yazarın sesinden dinlemek gibi hem tanıdık hem de ilk kez duyuyormuşsunuz hissi veren bir deneyim.
 
 
Yalçın Kır
 
Canlı performanslarda oğlunuzla birlikte sahne alıyorsunuz. Bu baba-oğul müzikal birlikteliği nasıl doğdu? 
 
Oğlum müziği derinlemesine hisseden, duygusal zekâsı yüksek bir delikanlı. Aramızdaki kuşak farkını bir dezavantaj değil, bir zenginlik olarak görüyoruz. Farklı bakışlarımız müziğe daha çok katman kazandırıyor. Sahnede çaldığı o davudi çello sesi benim için sadece müzikal bir katkı değil, aynı zamanda onun varlığının ve desteğinin sembolü. Onunla müzik yapmak benim için olağanüstü bir ayrıcalık ve büyük bir gurur.
 
“Kanayan”ın sade ama etkileyici düzenlemesi dikkat çekiyor. Bu şarkının müzikal yapısını oluştururken nelere öncelik verdiniz? 
 
Şarkının aranjmanı bana ait. İnce bir kemanın sesiyle klasik, yalın akor yürüyüşlerinin insanın en sade ama en güçlü duygularını anlatmak için en doğru yol olduğunu düşündüm. “Kanayan”ı bir insanla bir ince sazın dertleşmesi gibi kurguladım. Keman partisini sevgili dostum Berker Özen’den rica ettim. Onun dokunuşuyla şarkı, kendi derdini anlatabilecek bir güce kavuştu. Bazen fazla söze gerek kalmaz; bir keman tek başına insanın içindeki sessizliği bile tercüme edebilir.
 
Müzik öğretmeni olarak yıllardır birçok öğrenciyle çalıştınız. Bu şarkı, öğretmenlik geçmişinizin hangi yönleriyle örtüşüyor? 
 
Bir öğretmen olarak temel yaklaşımım, öğrencilerimin müziğe dokunabilmesi. Eğitim yaşamımız boyunca bilgiler karmaşıklaşır, derinleşir; ancak müzik ve sanat derslerinde bu *taksonomi çoğu zaman göz ardı edilir. Aslında insanın sanatsal algısı da gelişmeli; dinlediği müzik, baktığı resim, izlediği film giderek daha karmaşık katmanlara ulaşmalı. Howard Gardner ‘Zihin Çerçeveleri’ kitabında şöyle der: ‘Müzikal yeteneksizlik toplumda neredeyse bir gurur nişanı gibi taşınır.’ Benim için müzik eğitimi tam da bu noktada önem kazanıyor. Yetenekli olup olmamalarını önemsemeden, her öğrencimin müziğe dokunabilmesini istiyorum. Enstrüman çalamıyorsa bile iyi bir dinleyici olabilmesini önemsiyorum. Ama hayatımda keskin bir çizgi var: şarkı söyleyen ve besteleyen Yalçın ile öğretmen Yalçın farklı insanlar. İkisini bilinçli olarak birbirinden ayırıyorum; belki de bu sayede biri diğerini daha sağlıklı besleyebiliyor.
 
 
“Kanayan”ın dijital platformlarda yayınlanmasıyla birlikte nasıl geri dönüşler aldınız? 
 
’Kanayan’ yayınlandığından bu yana aldığım geri dönüşler beni gerçekten heyecanlandırdı. Bu duygusal yükü benimle birlikte sırtlayan insanların varlığını görmek büyük bir mutluluk. Paylaştıkça hem hafifleyen hem de ağırlaşan bir yük bu; çünkü artık yalnız taşımıyorsunuz ama her paylaşımla o duygunun yankısı büyüyor. Evet, çelişkili gibi görünüyor ama sanat zaten çelişkileri kabul eder. Beni en çok etkileyen yorum ise şuydu: ‘Başka söze gerek yok, sus ve sadece dinle.’ O cümlede, müziğin en saf hâliyle anlaşılabilmiş olmasının huzuru vardı.
 
Bu şarkı, aşkın en derin ve yaralayıcı hâllerine dokunuyor. Sizce müzik, duygusal acıları ifade etmenin en güçlü yollarından biri mi? 
 
Müziğin duyguları ifade etmenin en güçlü yolu olduğunu söylemek bana biraz haddini aşmak gibi gelir. Ama söz konusu ben isem, evet, benim için öyle. Yine de babasının resmini çöp adam çizerek anlatmaya çalışan bir kız çocuğunun üretimi karşısında tamamen çaresiz kalabilirim. Ya da bir annenin bebeğinin kulağına fısıldadığı ninniden daha etkileyici bir müzikal söylem düşünemem. Ben ‘Kanayan’ı, kendi küçük dünyamdaki hayal kırıklığına bir dil olsun diye söyledim. Belki benim gibi hisseden birkaç kişi, o dilin içinde kendine yer bulur diye.
 
Gelecekte “Kanayan” gibi daha kişisel ve yorumcu kimliğinizi öne çıkaran projeler planlıyor musunuz? 
 
Şu anda pek çok şarkımın aranjeleri ve enstrüman kayıtları tamamlandı. Çok yakında, beni yakından tanıyanların zaten beklediği ‘İstanbul’ isimli şarkımı yayımlayacağım. Ama bu bir övgü değil; bir terk ediş hikâyesi. ‘İstanbul’ hayal kırıklıklarıyla örülmüş, o meşhur nüfus tabelalarındaki ‘+1’ ifadesini tersine çevirmeye çalışan bir şarkı. Bana öyle geliyor ki bu şehir artık bizi istemiyor, gitmemizi bekliyor. Ben de o çağrıya duyarsız kalamamış olmalıyım. ‘İstanbul’, belki de bu çağrıya verilmiş bir yanıt.
 
*Taksonomi, canlıların veya kavramların belirli özelliklerine göre sınıflandırılması ve düzenlenmesi bilimi. Genellikle biyolojide kullanılır, ancak bilgi yönetimi, dilbilim ve diğer alanlarda da uygulanıyor. Müzikte taksonomi ise tıpkı biyolojide olduğu gibi, bir sınıflandırma sistemi ancak burada canlılar değil, müzikal unsurlar kategorize ediliyor. Bu kavram; müzik teorisi, etnomüzikoloji ve bilgi yönetimi alanlarında kullanılıyor.