Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Nil Kural yazdı: 'Çanakkale Çocukları'

Nil Kural yazdı: 'Çanakkale Çocukları'

Nil Kural yazdı: 'Çanakkale Çocukları'30 Eylül 2012 - 07:09
Savaşı konu edinen başarılı filmlerin ortak özelliği, savaşın yıkıcı doğasını özgün bir fikirle ve özgün bir sinematografiyle aktarmaları. Çetin'in filmi bu özelliklerden mahrumSinan Çetin, barış yanlısı, ‘savaşın anlamsızlığı’nı vurgulayan, anti-militarist bir savaş filmi çekme idealini gerçekleştirmeyi deneyen yönetmenler arasına katılmaya çalışıyor. “Çanakkale Çocukları”nda Çanakkale Savaşı’nı iki çocuğu farklı cephelere düşen Avustralyalı anne Catherine’nin çocuklarını kurtarma hikayesini anlatıyor.
Film, James (Cemo Çetin) ve Osman (Orfeo Çetin) adlarındaki iki çocuğun gelecekleri olduğunun altının çizildiği bir rüya sahnesiyle açılıyor. Çocukların annesi Avustralyalı Cathy (Rebekka Haas Çetin) babası ise İttihat ve Terakki’nin önde gelen isimlerinden Kasım Bey (Haluk Bilginer). Çocuklarının savaşta öldüğünü gördüğü bu rüyanın ardından lüks salonlarda savaş tiratları atan kocasını yanına alan Catherine, oğullarını bulmak için kanlı bir mücadelenin yaşandığı cepheye geliyor. Derken, masalsı, rüyamsı bir ton tutturuluyor; “Çanakkale Çocukları” Tanrı’ya yakarışlar, mucizeler, ilahiler, ninniler, tiratlarla akıp gidiyor.
Sinema tarihinin savaşı konu edinen başarılı yapıtlarının ortak özelliği, savaşın yıkıcı doğasını özgün bir fikirle ve özgün bir sinematografiyle aktarmaları. Oysa Çetin’in filminin ne Çanakkale Savaşı’nda yaşanan büyük dramın doğasına ilişkin özgün bir fikri ne de bunu aktaracak özgün bir sinematografisi var. Filmin fikir yönü, karakterlerin ağzından aktarılan ve tekrarlandığı ölçüde hem etkisini hem de anlamını yitiren barış temalı sloganlardan ibaret. Çetin, ele aldığı tarihsel kesitin özgün yönlerine ilişkin hiçbir derinlik sunmadan, seyircisini bir annenin duygularına ortak etmeye çalışıyor. Bu duyguya tam odaklanılsa ve annenin hisleri izleyiciye geçirilebilse filmi başarılı bulmamız söz konusu olabilirdi. Bir örnek vermek gerekirse, Aleksandr Sokurov’un 2007 yapımı “Aleksandra”sında geçen, cephede torununu arayan yaşlı kadın hikayesinde benzer bir izlek tutarlı ve başarı bir şekilde takip edilebilmişti. Ancak Çetin’in filmi böylesi bir başarının yanına dahi yaklaşamıyor.
Filmin yönetmenlik yönüne gelirsek; Çetin’in film boyunca Haluk Bilginer ve Yavuz Bingöl’ün dış sesleriyle izleyiciye zaten gördüğü durumlarla ilgili nutuklar attırması ve oyunculukla aktarılması gereken bir ruh halini çoğu kez dış sesle tasvir etmesi, seyirciyi filmden kendisinin çıkarması gerekenlerden mahrum ediyor. Bu didaktik anlatımın bir yönetmenlik zaafı olduğu kadar filmin izleyicisine duyulan güvensizliği de yansıttığı ortada…
Kafaların karıştığı, tekrarların yorduğu, oyuncu seçimi tercihlerinin isabetinin tartışılabileceği, mesajlarını kör kör gözüm parmağına didaktik bir üslupla şeklinde vermesi ve anlatımındaki dağınıklıkla başarısız bir film “Çanakkale Çocukları”.