Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Tecride karşı sinema

Tecride karşı sinema

Tecride karşı sinema13 Aralık 2012 - 07:12 | Projesini Grup Yorum'un tasarladığı "F Tipi Film", 9 adet kısa filmden oluşuyor.
Grup Yorum'un tasarladığı Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Hüseyin Karabey ve Reis Çelik gibi yönetmenlerin kısa filmlerini bir araya getiren "F Tipi Film" projesi, en önemli gündem maddelerinden tecridi ele alıyor
NİL KURAL

Grup Yorum’un tasarladığı sinema filmi projesi 21 Aralık’ta vizyona giriyor. “F Tipi Film” adını taşıyan filmde, dokuz yönetmenin F tipi cezaevleriyle ilgili çektiği 10 dakikalık kısa filmlerini izleyeceğiz. Filmin yönetmen kadrosu iddialı. Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, Vedat Özdemir, Mehmet İlker Altınay ve Grup Yorum (FOSEM) projenin kısa filmlerinde imzası olan yönetmenler... Filmin oyuncu kadrosunda ise Erkan Can, Tansu Biçer, Serkan Keskin, Gizem Soysaldı, Fırat Tanış ve Civan Canova’nın da aralarında olduğu isimler yer alıyor. Eski ve yeni Grup Yorum şarkıların da film müziği olarak karşımıza çıkacağı filmin hazırlık süreci iki yıl sürdü.

Grup Yorum’a göre filmi yapma nedenleri tecridin çok yakıcı ve ülkenin temel gündemlerinden biri olması: “Özellikle F tipi hapishaneler tecrit politikasının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bugün yüzlerce devrimci bu hücrelerde düşüncelerinden arındırılmak için gayri insani koşullarda tutuluyor. Bu, şarkılarımızda işlediğimiz bir konuydu ama sinema alanındaki eksiklik bizi biraz böyle bir proje yapmaya zorladı.”

Filmdeki kısa filmlerden birini yöneten Ezel Akay, projeyi uzun metraja çevirme fikrinin oluşum sürecinde etkisi olduğunu anlatıyor: “Bir dizi kısa filmler serisi çekip, internette yayınlama fikriyle geldi Grup Yorum. Sanıyorum bu kadarı bana yetmedi ve onları bundan bir sinema filmi yaratma konusuna ikna edenlerden biri de ben oldum.”
Akay, F tipi cezaevlerini “Devletin, bize ‘modern’ diye yutturmaya çalıştığı, Avrupa'da bile tartışılan, karşı çıkılan, özellikle siyasi mahkumlar, yani adam öldürmemiş, hırsızlık yapmamış, başkasına zarar vermemiş, sadece inandığı siyasi fikri savunmak için örgütlenmiş insanların ‘yeni tür’ işkence yöntemleriyle bezdirilmeye çalışıldığı bir özel ‘mapusane” olarak tanımlıyor. Grup Yorum ise, “İmkanlarımız el verseydi F tipi hapishanelerin kurulduğu gün böyle büyük bir projeye başlardık. F tipi hücreler ayrıca sadece bugünle ya da dünle sınırlanan bir şey değil, demokratik haklarını arayan herkes bu anlamda F tipi hücrelerle tehdit ediliyor. Biz geç kaldığımızı düşünmüyoruz” diyor.

Tansu Biçer ve Ezel Akay,
"F Tipi Film"in setinde.
Ezel Akay, İzmit Sekapark platolarında bir büyük F tipi hapishane dekoru kurduklarını ve filmin burada çekildiğini söylüyor. Yönetmen, ekipte F tipi deneyimi yaşayanlar da bulunduğunu ve “F Tipi Film” için ortalama bir film ekibinin 7-8 katı insanın dönüşümlü ve gönüllü olarak çalıştığını belirtiyor. Grup Yorum ise projeye hazırlanırken, yönetmenlerle gerçekleştirdikleri çalışmanın kolektif olduğunun altını çiziyor: “Birlikte tecridi anlatan kitaplar okuduk ve tecridi, birebir yaşamış olan insanlardan dinledik. Senaryolar da bu şekilde oluştu zaten. Yani hepsi yaşanmış hikayelerden derlendi ve her yönetmen hikayesini senaryolaştırdı.” İzleyeceğimiz dokuz kısa filmden Akay’ın yönettiğinde, izolasyona dayanışma ile cevap veren mahkumlara özenen bir gardiyanın gözünden F Tipi güncesi karşımıza çıkacak.

Projenin bazı aşamalarında zorlandıkları dönemler olduğunu belirten Grup Yorum, örnek olarak oyuncularından Hüsnü Yıldız’ın rol aldığı bir sahneyi gösteriyor: “Hüsnü Yıldız, iki gün boyunca yağmur sahnesi için ıslanmak zorunda kaldı. Çok zor bir sahneydi. Yıldız, set bittiğinde sırılsıklam olmuştu, ancak bir sonraki gün aynı sahne tekrar çekildi. Hüsnü Yıldız profesyonel bir oyuncu değil. Kendisi kayıp olan kardeşi Ali Yıldız’ın bir mezarı olsun diye ölüm orucuna yattı ve kazandı. Bizim için onun bu projede yer alması çok anlamlıydı ve üstesinden de geldi.”

Filmin bütünlüğünün yönetmenlerin yaptığı toplantılarla sağlandığını söyleyen Akay, “Bu yüzden kendimi yine 'upuzun bir hikayenin' parçası hissediyorum” diyor.